Savaş sanayiinin yeni mucizesi F - 35 uçaklarıyla ilgili övgüleri zaman zaman basında okuyoruz... Tek motorlu olan F-35 hem avcı hem de bombardıman uçağı görevini yapıyor. Görünmezlik teknolojisine sahip olduğundan hasım uçak tarafından geç fark ediliyor. Bu durumda da, “first see, first kill” yani “ilk gören, ilk vurur” ilkesi F-35 lehine işliyor.
F - 35 uçakları ABD liderliğinde kurulan “Müşterek Taarruz Uçağı Programı Ortaklığı” çerçevesinde imal edilecek... Bu ortaklığa halen, ABD’ye ilaveten İngiltere, Avustralya, Kanada, Danimarka, İtalya, Hollanda, Norveç ve Türkiye katılmış durumda...Türkiye, şimdiye dek, bu projenin sistem geliştirme masrafları için 175 milyon dolar ödedi...
2010’dan itibaren yaklaşık 11 milyar dolar ödeyerek 100 adet F - 35 uçağı satın almayı planlıyoruz.
Üretim sürecinde Türk firmaları yaklaşık 5.5 milyar dolarlık sipariş alabilecek...
Uçağın üretimine ve alımına onay veren yasa TBMM’de görüşme sırası bekliyor.
Her şey iyi güzel... Ancak, ABD bu uçakların yazılım kodlarını Türkiye’ye vermiyor... Daha önce F - 16’lara ve Awacs uçaklarına monte etmemize de izin vermemişti. O yüzden uçaklar ABD ve NATO standardındaki silahları düşman saymıyor. Örneğin Yunanistan uçak ve füzelerini tanımıyor. Yarın PKK militanları, ABD malı füze kullanırsa onu da tanımayacak.
Konuyu araştıran ve bilgi veren CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ diyor ki:
- Uygun yazılımla donatılmamış uçaklar uçan soba borusundan farksızdır. İngilizler, Arjantin’in Batı standardında silah kullanması yüzünden Falkland savaşında 35 uçak kaybettiler.
- ABD’nin amacı nedir?
- Türkiye’nin bu silahları sadece Amerika’nın stratejisine uygun amaçlarla kullanabilmesini sağlamak ve bu amaçları aşan şekilde kullanılmasını engellemek...
Uçan soba borusuna 11 milyar dolar ödemek akıllı bir devletin yapacağı iş değildir... Bu konu üzerinde durmalıyız...
Bu yılın ilk dört ayında 22 bin işletme kepenk kapatmış.
Görüldüğü gibi memlekette değişik kapatma davaları da mevcut...
Haldun Ertem
* Enerji Bakanı Güler’in eşi Anıtkabir’e türbanla gitmiş.
Kapalı bayanların yeni açılımları devam ediyor.
Ahmet Nedim
Minik kelebekler
İstanbul Gaziosmanpaşa’daki Minik Kelebekler Anaokulu öğretmenleri, öğrencilerine çeşitli sorular sormuş. İşte minik kelebeklerin kimi yanıtları:
Eşek sudan gelinceye kadar dayak yemek ne demektir?
Eşeğin sudan gelmesini beklemektir.
Ağzı var dili yok ne demektir?
Oyuncak gibi bir şey. Hani oyuncakların ağzı olur ama konuşamazlar ya...
Başbakanın görevi nedir?
CHP’ye kızmak.
Karnı zil çalmak ne demektir?
Zil yutarsak karnımızda zil çalar.
Zengin olsan ne yapardın?
Param bitmesin diye harcamazdım.
Yargıda kaygı
Yüksek yargı, hukukun tahammül sınırının aşıldığını zaman zaman bildiri ve açıklamalarla ifade ediyor... Dün yayımlanan Yargıtay Başkanlar Kurulu bildirisi hukuka aykırı girişimleri tek tek sayıyor ve şöyle bağlanıyordu:
“Tüm bu gelişmeler, ısrarlı bir biçimde ve sistemli olarak yargı erkinin bağımsızlığının hazmedilemediğini, tarafsızlığı sağlama adı ve aldatmasıyla yürütmeye yandaş, onu koruyup kollayan ve onun tarafından denetlenen bir yargının oluşturulmasının amaçlandığını belgelemeye yetmektedir.”
Her alana kendi kadrolarını yerleştirmek... Ülke kaynaklarını son sürat kendi yandaşlarına aktarmak... Tüm yasaları ve Anayasa’yı kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde değiştirmek hevesindeki AKP iktidarı, bu tür sağduyulu seslere kulaklarını çoktan kapattı. Doludizgin gidiyor. Ama nereye?
Kadıköy...
Mimar Oktay Ekinci’nin sözlerinden yola çıkarak... CHP’li belediye başkanlarının kendi bölgelerindeki büyük projelere müdahil olmalarından... Örneğin Kadıköy Belediyesi’nin Haydarpaşa Projesi’ne karşı çıkmasından söz etmiştik... Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk gönderdiği açıklamada özetle diyor ki:
“Kadıköy Belediyesi olarak bölgemizde yapılmak istenen, olumsuz proje ve müdahalelere her zaman karşı durduk. Kimi zaman belediye olarak dava açtık, kimi zaman da sivil toplum kuruluşlarına destek vererek müdahil olduk.
Yazınızda bahsettiğiniz Haydarpaşa Projesi’ne karşı da ilk tepkilerimizi Kadıköy Kent Konseyi ile Mimarlar Odası Kadıköy Şubesi ile ortaya koyduk. 2004 yılında kurduğumuz Kadıköy Kent Konseyi başta Haydarpaşa olmak üzere birçok olumsuz projeye karşı raporlar hazırlamış ve bu raporlardan biri olan Haydarpaşa Projesi ile ilgili de Kadıköy Belediye Meclisi’nden karar çıkmıştır. Bu çalışmalar sayesinde Haydarpaşa Garı’nın olduğu bölge sit alanı ilan edilmiştir...”