Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı’na Profesör Derya Örs atandı
Görevi nedir bu kurumun? Anayasa’nın 134. maddesi şöyle tarif ediyor:
“Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılâplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak...”
Başbakanlığa bağlı bu kurum; Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezi’nden oluşuyor...

Garip bir atama
Atatürk’ün vasiyetnamesinde belirtilen kaynaklarla besleniyor.
Peki kurumun başına atanan Sayın Derya Örs’ün bu konulara ilişkin birikimi, deneyimi, çalışmaları nelerdir?
Kendisinin üniversitenin birinci sınıfından itibaren ilgilendiği konuları, çalışmalarını, uğraşlarını gözden geçirdik.
Atatürk, Türk tarihi, Türk dili ile en küçük ilgisini göremedik
Prof. Örs, Ankara Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirmiş. Kendi özgeçmişinde araştırma ve çalışma alanları:
“Klasik ve Modern Fars Dili ve Edebiyatı; Yazma Eserler; Mevlana ve Eserleri” olarak belirtiliyor...
Üyelikleri: Türkiye Yazarlar Birliği ve Mevlana Araştırmaları Derneği olarak kaydedilmiş...
Lisans Tezi: Hacu-yi Kirmani, Hümay u Hümayun (Çeviri)
Yüksek Lisans Tezi: Kaşani, Tarih-i Olcaytu (İnceleme-Çeviri)
Doktora Tezi: Fazlullah b. Ruzbihan-i Hunci ve Tarih-i Alem-ara-yi Emini’si.
Oluşturduğu kitaplar, makaleler, çevirilere bakılırsa... Sayın profesör bir Fars dili ve Mevlana uzmanı sayılabilir... Ancak Atatürk, Atatürkçülük, Türk tarihi, Türk dili ile ilgili bir tek satır yazısı veya konuşması yok.
Böyle bir tercih hangi ölçü ve amaçlarla yapılmış olabilir?

Haberin Devamı

Darbeyi ABD yapar!

Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun davetine Hüsamettin Cindoruk ve Deniz Baykal’dan sonra üçüncü ret cevabı eski CHP Milletvekili Kemal Anadol’dan geldi. Anadol, komisyona gönderdiği iki sayfalık mektupta, 5 dönem milletvekilliği, 8 yıl da grup başkanvekilliği yaptığını hatırlattıktan sonra şöyle devam etti.
“... Geniş mutabakat haline gelmiş görüş, Türkiye’de ABD ve CIA’nın haberi ve oluru olmadan darbe yapılamayacağıdır. Nitekim 12 Eylül 1980 günü bir tiyatroda bulunan zamanın ABD Başkanı Carter’e verilen haber, ‘Bizim çocuklar başardılar’ şeklinde olmuştur. Bu nedenle Türkiye’de 12 Eylül öncesi ortamın hazırlanmasında MİT, yaygın deyimle ‘derin devlet’ ile CIA ve diğer yabancı istihbarat örgütleri arasındaki ilişkiler ortaya çıkarılmadan sonuca varmak mümkün değildir...”
Anadol, Komisyonun 12 Eylül darbesini aydınlatmak istiyorsa, MİT, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı gibi kurumları soruşturmasını, ilgilileri çağırıp bilgi almasını öneriyor. Komisyonun buna yetkisi olduğunu da yazısında anımsatıyor.
Kemal Anadol, 12 Eylül’e giden süreçte işlenen siyasi cinayetlerin araştırılması için CHP’nin verdiği tüm önergelerin AKP tarafından reddedildiğini de hatırlatıyor komisyona... Darbeleri araştıran bir komisyon 12 Eylül darbesine zemin hazırlayan siyasi cinayetleri soruşturmadan hangi sonuca varabilir?
Son bir soru: CHP, kendi eski Genel Başkanı ve Grup Başkanvekili tarafından da böylesine eleştirilen komisyondan çekilmeyi acaba düşünmüyor mu?

Haberin Devamı

Tecavüz

Haberin Devamı

Tunus Cumhurbaşkanı Munsif Merzuki geçenlerde genç bir kadını makamına davet etti...
Ve ondan ­­­­ özür diledi... Olay neydi derseniz...
Genç kadın tenha bir yerde nişanlısıyla bir otomobilin içindeyken üç polis tarafından baskına uğruyor...
İki polis kadının ırzına geçerken bir polis de nişanlısını alıp bankaya gidiyor, ondan para sızdırmaya çalışıyor.
Ardından polisler çift hakkında uygunsuz vaziyette yakalandılar diye zabıt tutuyor...
Siyasiler polislerden yana tavır alıyor.
Olay Tunus’ta kadın ve insan hakları örgütlerini ayağa kaldırıyor...
Polislerin yalan söylediği ortaya çıkıyor...
Hükümet umursamaz bir tavır içindeyken...
Cumhurbaşkanı Merzuki kadını makamına davet edip özür diliyor.
Bu jest yalnız Tunus değil bütün dünyada yankı yapıyor...
Haber bizi çok ilgilendireceği halde bizim basında hiç yer almadı... Nedense!
Google’a “Tunisia state apology” diye girerseniz haberin İngilizcesini görebilirsiniz...

Yazar Adalet Ağaoğlu, “Başbakan’a inandım ama umudum kesildi” demiş.
Hayırdır Adalet Hanım! Başbakan, umudunuzu kesecek ne yaptı ki?
Fahrettin Fidan

Gafiller

Başbakan Erdoğan Taksim Meydanı’nın yayalaştırma adı altında yok edilmesine karşı çıkan ve Taksim Platformu içinde yer alan aydınlara sesleniyor:
- Taksim Meydanı’nda şu anda yayalaştırma çalışması yapıyoruz ya ‘istemezük’ diyorlar... Be hey gafiller, biraz kendinize gelin...
Başbakan’ın hedef aldığı Taksim Platformu içindeki isimlere bakıyoruz.. Aralarında çok sayıda “Yetmez ama evet”çi de var. Lale Mansur, Hale Soygazi, Deniz Türkali mesela...
Anayasa referandumu öncesinde:
“Daha demokratik ve daha özgür bir ülkede yaşamak için evet demeliyiz” gibi demeçler vermişler...
Gelinen noktadan memnunlar mı?
İnsanların yaşadıkları şehir hakkında söz söylemelerinin bile yasaklandığı bir rejim miydi özledikleri?

Şu askeri darbe denilen şeyi aslında en çok AKP’lilerin sevmesi lazım...
Çünkü o bahanenin arkasına sığınıp memlekette darbecilerin bile cesaret edemediği işler yaptılar...
Haldun Ertem