Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Endonezya'da Suharto çekildi yerine yardımcısı Habibi geçti. Necmettin Erbakan'ın Endonezya'yı öve öve bitiremediği günlerde bu ülkede uzun süre Türkiye Büyükelçisi olarak bulunmuş olan Sayın Aydın Alacakaptan'la konuşmuş; onun aşağıdaki sözlerini sütunumuzda yayınlamıştık. Necmettin Erbakan'ın Almanya'dan sınıf arkadaşı olan Habibi konusunda Aydın Alacakaptan demişti ki:
- Erbakan'ın sınıf arkadaşı olan ve öve öve bitiremediği Dr. Habibi, dünyanın en büyük hırsızıdır. Ondan büyük hırsız dünyada belki az bulunur. Bunu da bütün Endonezya halkı bilir. Ülkenin son dönemindeki sınai kalkınmasının önemli bir mevzii sayılan, serbest bölgenin bulunduğu Batan Adası Habibi'nindir. Habibi'nin İspanya'da ve Almanya'da şatoları vardır, ülkenin yarısının sahibidir. Bütün askeri malzeme alımlarından, uçak, gemi alımlarından hisse alır. Habibi, Erbakan'ın bu gezi sırasında sık sık sözü edilen N 250 tipi yolcu uçağı projesini gerçekleştirmek için 1985'ten beri uğraşıyor, bu işten para vurmak için bütçeden sürekli olarak tahsisat koyduruyor. Ve Erbakan'ın gezisi sayesinde öğrendik ki, sonunda bu projeyi gerçekleştirmiş. Ama ne ilginçtir ki, uçağın uçuş sertifikası yok... Bu koşullarda da uçamaz.."
Batı basını Habibi'nin biyografisine ekler yaparken... Bu becerikli siyasetçinin eski Doğu Alman donanmasından kalan gemileri 8 milyon dolara satın alındığını, alım işlemi bittikten sonra bu gemilerin yüzebilmesi için 1.2 milyar dolar gerektiğinin anlaşıldığını yazıyor. Bir kazık da oradan atılmış.
Sonuç... Endonezya'nın Habibi'li günleri de kısa sürecek gibi görünüyor.

Dikkatli okurumuz Kutlu Karaca, gönderdiği e mail notunda küçük bir ayrıntıya değiniyor. Ünlü CNN Televizyonu'nun tavrıyla ilgili notu birlikte okuyalım:
- CNN'de hava durumunun verildiği bölüm... Bir hanım, harita üzerinde ısı derecelerini aktarıyor... Avrupa'ya ilişkin haritada Avrupa'nın tüm başkentlerine yer verilmiş, ama Türkiye'nin başkenti nedense unutulmuş. Sonra liste halinde dünya başkentlerine geçiliyor. Ankara'nın ismi burada da yok. Onun yerine İstanbul'un hava sıcaklığı veriliyor. Bence bu Amerikalıların gerçek düşüncelerini yansıtıyor. Sürekli Türkiye'nin AB'ye alınmasından dem vuran ABD'liler, en başta şu basit hava durumu haritası üzerinde Türkiye'yi Avrupa'ya yerleştirsinler de görelim... Samimiyetlerini ondan sonra tartışırız..."

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörlüğü, 41 öğrencisi hakkında soruşturma başlattı. Sebep... Bu öğrencilerin İzzet Baysal Üniversitesi'nde Kenan Mak adlı öğrencinin öldürülmesini ve benzer saldırıları kınayan bir protesto gösterisi yapmaları...
"Öğrencilerinin demokratik ifade hakkını tanımayan ve bunu ceza konusu yapan bir üniversite yönetimi, halkın demokratik ve sosyal haklarını savunan bir nesil yetiştirebilir mi?.."
Elimize ulaşan bildiride 9 sivil toplum kuruluşu bu soruyu soruyor...

Batı'da sosyal demokrat partiler güçlerini emekçi örgütlerinden alır. Meslek odalarından alır. Sivil toplum kuruluşlarından alır.
İktidar arayan sosyal demokrat ve sol partiler, çalışanların örgütleriyle içiçe çalışır. Güç birliği yapar. Beyin ortaklığı kurar.
Geleceğe dönük politikaları onlarla birlikte üretir.
CHP ise bu örgütlerle organik bağlantı kurmak ne kelime? Onlardan kaçıyor.
Hiçbir temas, hiçbir iletişim yok arada.
Yüz binlerce işçiyi, mühendisi, mimarı, ziraatçiyi, doktoru, avukatı, aydını temsil eden sivil kuruluşlardan hiçbirinin lideriyle ilişki kurmuyor Deniz Baykal.
Ne Türkiye'de 2,5 milyon işçinin iki örgütü DİSK ve TÜRK- İŞ...
Ne emekçilerin en büyük örgütü olan KESK...
Ne 35 bin avukatın üye olduğu Barolar Birliği...
Ne 25 bin üyeli Mimarlar Odası, ne 35 bin üyeli İnşaat Mühendisleri Odası...
Ne Türk Tabipler Birliği... Ne Diş Hekimleri Odası...
Ne Eczacılar Birliği... Ne Ziraatçiler Derneği...
CHP Lideri'nden bir selam, bir davetiye, bir görüşme önerisi almıyorlar Kurultay öncesi.
Tarihte ilk kez DİSK ve Türk İş, ortaklaşa 6 sendika liderini parti meclisine aday gösteriyorlar. Hiçbirine rağbet etmiyor Genel Merkez.
DİSK Başkanı Rıdvan Budak bu tabloya bakarak Baykal'ın "iktidar olmak istemediğini" söylüyor. Ve diyor ki Kurultay'da:
- Bu Kurultay'a gelirken DİSK'le, TÜRK - İŞ'le ve diğer meslek odalarıyla konuştun mu? Hayır konuşmadın. Neden kaçıyorsun? Kiminle Başbakan olacaksın, kiminle bu partiyi iktidar yapacaksın?
DİSK Başkanı Budak'la dün kısa bir konuşma yaptık... Bundan sonrası konusunda dedi ki:
- Herşeyi tek başına belirleyen Sayın Baykal 1999 yılı baharında yerel seçimlerde ilk sınavı verecektir. Muhtemelen genel seçimler de o tarihte veya yakın tarihte yapılacak. O tarihe kadar CHP liderinin destekçisi olacağız. Seçimlerde başarı kazanırsa ne ala. Aksi takdirde Sayın Baykal bunun sonuçlarına katlanacaktır.
- Başarı neyle ölçülecek? Yüzde kaç oyla mesela?
- Yüzde 13 oy, 15 oy başarı değildir. Başarı tek başına iktidardır.
- Eğer önümüzdeki seçimlerde başarı sağlanamazsa daha aktif görevler almanız, hatta Genel Başkan adaylığınız söz konusu olur mu?
- Siyasetin bize yükleyeceği her türlü sorumluluğu yükleneceğiz. Siyasetin olması gereken en aktif noktasında olacağız. Genel Başkan adaylığı dahil...
Deniz Baykal Kurultay'daki sözlerini iyi bir ekip kurarak ve gereken siyasi cesareti göstererek hayata geçirirse ne ala... Yoksa kendisini zor günler bekliyor. Önünde topu topu 1 yıl var...



Yazara E-Posta: masik@milliyet.com.tr