Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Devletin televizyon kanalı TRT 2’de Ergenekon soruşturmasının şüphelisi ve temel dayanağı Tuncay Güney ile canlı bağlantı yapıldı. Kendilerini savunma olanağı olmayan asker, gazeteci, akademisyen, siyasi parti yöneticisi, bürokrat vb. Ergenekon sanıkları (ve olası sanıkları) hakkında yasaların açık hükümlerine rağmen görülmekte olan bir davayı etkileyecek şekilde peşinen yargısız infaz yapıldı.
Tuncay Güney, mütemadiyen yapılan sataşmalar nedeniyle programa bağlanan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in avukatı Hasan Basri Özbey’in açıklamalarının ardından kontrolünü daha da kaybederek İşçi Partisi’nin Fethullah Gülen’in Türki Cumhuriyetlerde kurduğu okulları Rusya’ya ihbar ederek zora soktuğunu, Doğu Perinçek başta olmak üzere İP yöneticilerinin bunun hesabını vereceklerini söyleyiverdi.
Tuncay Güney’in yine kendini kaybettiği bir anda Cumhuriyet Halk Partisi için “Cesur Hırsızlar Partisi” tanımlaması yapması ve Fikri Sağlar’ın CHP’den uzaklaştırılması için Veli Küçük’ün Deniz Baykal’a direktif verdiğini iddia etmesi de (ne yazık ki bu abuk sabuk iddiayı TRT 2’deki Ergenekon mizansenine dahil olmayı içine sindirebilen Fikri Sağlar da susarak zımnen onayladı) Ergenekon kurgusu hakkında bir ipucu niteliğindeydi.
TRT elemanı, Doğu Perinçek’in avukatı Hasan Basri Özbey’i konuşturmamak için türlü atraksiyonlar uyguladı.
İlginç bir diyaloğa daha göz atalım:
Tuncay Güney kasetlerdeki ifadelerin işkenceyle alındığını, o yüzden kabul etmediğini vurguladı.
Ne var ki, asrın davası Tuncay Güney’in kabul etmediği ifadeler üzerine kurulu iddianame ile devem ediyor... Kara mizah...

Haberin Devamı

ABD’deki düşünce kuruluşlarından Middle East Forum’a göre, Gülen cemaati Türk devletini ele geçirmiş.
Vay canına... Millet uykudayken bakın nelerolmuş!
Haldun Ertem

* NÂZIM HİKMET 107 yaşında...
Büyük şair bu yıl bir yaşına daha bastı...
“Siz vatanseverseniz ben vatan hainiyim”,diye seslendiği vatanseverlerin torunlarınca vatandaşlığa alındı...

Silah ararken...
Toprak altı kazılarını izleyen deneyimli bir silahlı kuvvetler mensubu, o anda düşündüklerini ve gözlemlerini sıralıyor:
1 - Patlayıcı ve silah yan yana gömülmez.
2 - Yalıtım olmadan hiçbir silah oksitlenmeden kalamaz... Yalıtım için 2004 tarihli gazete değil, kilolarca balmumu vs. kullanmak gerekir...
3 - Lav silahı elektrikli ateşlemeyle çalıştığı için yer altına gömülemeyecek silahlardandır..
4 - Silah ve patlayıcı dozerle aranmaz...
5 - Silah, insan ayağı basmasının çok zayıf olduğu yerlere gömülür. Apartman aralarına, elektrik direklerinin yakınlarına değil...
6 - Silahlara belli dönemlerde periyodik bakım yağlama temizleme vs. gerekir.. Senelerce silah toprak altında bırakılmaz.
7 - Gömdüğünüz yere çelik ızgaralar yoluyla su kanalları yapmanız gerekir.
8 - Bu bilgileri bu konuda eğitim almış herhangi bir askerden rahatça öğrenebilirsiniz.. Polis bu araştırmayı yapacak bilgi ve donanıma sahip değildir. Acil bilirkişiye başvurularak bu silahların gerçekten ne olduğu, nereden geldiği ortaya çıkarılmalıdır...

Haberin Devamı

Korkulu zaman...
Ergenekon davası bir cinnet halini aldı ve toplumu ikiye böldü...
1. Çete ve darbecilerin üzerine gidildiğini, buradan demokrasiye varılacağını düşünenler...
2. Çete bahanesiyle ulusalcı, bağımsızlıkçı, laik, cumhuriyetçi kesimlerin korkutulduğunu, yargısız infaza tabi tutulduğunu söyleyenler...
Birinciler ikincileri Ergenekon avukatlığıyla hatta uzantısı olmakla suçluyor...
İkinciler birincileri AKP saflarında cadı avına katılmakla...
Birincilerin basılma, gözaltına alınma korkuları yok. Yararlı bir görev ifa ediyorlar alt tarafı!
İkinciler korku içinde yaşıyor...
Ali Sirmen televizyon ekranında konuşuyordu geçende:
- Ben korkuyorum, diyordu, pek çok kişi korkuyor ama onlar bunu açıkça söyleyemiyor, ben söylüyorum...
“Artık kimse dokunulmaz değil” teranesiyle masum insanların evlerinin basıldığı, gözaltına alındığı, iddianame bekleniyor bahanesiyle aylar hatta yıllarca hapis yatırıldığı, onurların kırıldığı bir ortamda... Kim “Ben korkmuyorum” diyebilir?..
Buna rağmen sorumlu gazeteciler, barolar, hukukçular konuşuyor. Uyarılar yapıyor...
İnsanlar korksa da toplumsal sorumluluğunu yerine getiriyor...
Diğer zamanlarda atıp tutan, kahraman geçinen birileri ise üç maymunları oynamakta..
Mesela kim mi onlar? Emekli subay dernekleri...
Bu kesim, üyelerinin (silah arkadaşlarının) hukuka aykırı aramalar ve gözaltına alınmalarına karşı en küçük ses vermedi.
Bir emekli orgeneral hapisten ağır yaralı çıktı. Bir emekli orgeneral hapiste tedaviye gönderilmediği şikâyetleri içinde. İki emekli orgeneral garip biçimde gözaltına alındı. Bu dernekler davaya müdahil olmasınlar tabii ama üyelerine karşı hukuksuzluk yapılmamasını isteyebilirlerdi. En azından TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu kadar cesur olabilirlerdi. Hâlâ susuyorlar... Eskiden böyle değillerdi... Neden böyle kuzulaştı bu aslanlar?

Haberin Devamı

Köşe başındaki gazete bayiinde
sabah sohbeti:
- Cumhuriyet var mı?
- Cumhuriyet kalmadı.
- “Meşrutiyet” var mı?
- Soranlar oluyor, Beyim.
Prof. Bozkurt Güvenç