- Halkımız tepkisiz azizim, siyasetçi ne yapsın...
- Ağzından lokmasını alsan ses etmiyor birader...
Halkımızın tepkisizliği son yıllarda dillere destan... O yüzden Susurluk patladıktan sonra halka her kesimden çağrı geldi:
- Bu meselenin peşini bırakma... Sesini yükselt... Demokrasiye sahip çık...
Ve memurlar geçen hafta sonu Ankara'da izinli ve yasal bir demokrasi yürüyüşü yaptı.
Sen misin yapan...
Sen misin halkın sokağa dökülmesine örnek olup öncülük eden...
Klasik tezgah çalıştı...
Sokaktaki insanlara ibreti alem için her türlü vahşeti içeren bir meydan dayağı atıldı... Ne yasa dışı pankart taşımaları, ne üzerlerini aratmamaları böyle bir dayağın sebebi olabilirdi... Amaç açıktı... Bir daha sokağa çıkacaklara gözdağı vermek...
Belgrad'da onbinler hergün sokağa dökülüp Miloseviç'i protesto ediyor... Adı "Sırp kasabı" olan Miloseviç'in polisleri bir iki yasa dışı pankartı bahane edip halka düşman muamelesi yapabilir... Panzerler ve coplarla kendi halkına karşı meydan savaşına girişebilir. Ama Kasap Miloseviç bizim Hacı - Bacı ortaklığı kadar vahşi değil. Hem de daha demokrat. Polisini kendi halkının üzerine saldırtmıyor. Orada kimsenin burnu kanamıyor.
Burada demokratik hakkını kullanan hastanelik ediliyor.
Arada bir halkına "Tepki gösterin" çağrısı yapan ve gösterilen tepkiler sonucu yeniden demokratik haklarına kavuşan Cumhurbaşkanı Selayman Bey sergilenen vahşete tepkisiz...
CHP ve DSP namında... Açık adlarında "Halk" ve "Demokrat" sözcükleri taşıyan iki partinin hali ise içler acısı... Hem "halk tepkisiz" diyorlar. Hem halkı tepki göstermeye davet ediyorlar... Hem de halk demokratik hakkını kullanıp bir yürüyüş yaptığında sebepsiz yere dayak yiyince hiç tepki göstermiyorlar...
Bırakın iki gün sonra aynı yerde daha büyük bir gösteri düzenlemeyi... Bu iki partinin yetkilileri en azından dayak yiyenleri hastanede ziyaret ederek olayı bu şekilde kınayamazlar mıydı? Elbette kınarlardı... Ama dar gelirli memur kadar dermanları ve sosyal refleksleri kalmadı onların da...
İzmir'den Ankara'ya yürüyüşlerini duyurmuştuk... Çağdaş Eğitim Vakfı'ndan Anneler Derneği'ne, Mühendis Odaları'ndan Çağdaş Hukukçular Vakfı'na kadar tam 60 demokratik kitle örgütün temsilcileriydiler.
"8 yıllık kesintisiz, tek diplomalı, bilimsel ve laik temel eğitim" sloganıyla yola çıkıyorlardı. Ankara'da Meclis Başkanı'ndan Milli Eğitim Bakanı'na kadar bir dizi yetkiliye bu görüşlerini anlatacaklardı.
Sonuç ne oldu? Dün o konuda bilgi yolladılar...
Ankara'da bütün görüşmeleri iyi geçmiş...
Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam ile yaptıkları hariç...
Mehmet Sağlam, profesörlerden, mühendislerden, eczacılardan, öğretmenlerden, avukatlardan ve benzeri nitelikli kişilerden oluşan heyetin temel eğitim konusunda görüşünü almaya bile gerek görmemiş. Mehmet Sağlam, söyleyeceklerini şu tek cümlede özetlemiş:
- Sizler, demiş, medya tarafından doldurulup geldiniz...
Heyet temsilcileri:
- Sizin de Fethullah Hoca tarafından doldurulduğunuza ilişkin sayısız söylenti var, gibisinden birşeyler söyleyebilirlerdi. Nezaket icabı susmuşlar.
60 demokratik derneğin temsilcisi dünkü ortak bildirilerinde:
- Nezaket icabı orada sustuk ama artık susmayacağız, diyordu, 5 artı 3 formülü takıyyedir. 15'inci Eğitim Şurası kararları uygulanmalıdır...
Heyet bu arada Cumhurbaşkanı Demirel ile de görüşmüş. Ve ondan tam Demirel'e yakışır bir yanıt almış:
- Ben de kesintisiz temel eğitimden yanayım, demiş Cumhurbaşkanı, üstelik ben 8 yılı da az buluyorum. Temel eğitim 11 yıl olmalı...
Cumhurbaşkanı böyle temel konuları kapalı kapılar ardındaki sohbetler yerine kamuoyu önünde seslendirse daha iyi olmaz mı?
Milli Piyango gezici bayilerinden Trabzonlu Celal Zaman, yılbaşı biletlerini Beyoğlu'nda "Devir imaj devri" diyerek laz kıyafetiyle satışa sunuyor. Hayatından memnun. Ama bir şikayetini arkadaşımız Aydın Arıcıoğlu'na anlatmadan yapamıyor:
- Refah Partili belediye bizi rahat bırakmıyor. Başka mallar satan seyyar satıcılara göz yumarken, "Piyango haramdır" diyerek tezgah koymamızı engellemeye çalışıyor. Az önce Belediye'den müdürler geldi, bir sürü münakaşa yaptık. Ben de soruyorum şimdi; piyango `haram' ise sayısal lotoyu neden çıkardılar?
Dini inanç değil siyaset ve ticaret konusu yapanlar mecburen böyle açıklar verirler... Örneğin Beyoğlu Belediyesi içki konusunda pek hassastır, ikide bir Nevizade sokağında meyhane masalarıyla uğraşır ama bitişik sokaklardaki uyuşturucu trafiğini bir türlü göremez! Piyango konusunda hassastırlar ama kaçak inşaata göz yumup emanet makbuzu adıyla rüşvet almayı ve kentin rantını pazarlamayı mübah görürler. Ara s