Bol miktarda heyecan, heyelan ve hezeyan dolu bir haftayı daha geride bıraktık...
Wikileaks dalgaları onca dünya ülkesi arasında önce bizi vurdu.
Kimi gazeteler “Haberdir” deyu “Başbakan’ın İsviçre’de 8 ayrı hesabı var” yazışmasını manşete taşıdılar.
Başbakan onlara “alçaklar” diye bağırdı...
Kendisi hakkında “1 milyar doları var” diyen gazetecinin gittiği (ve bu yolda ısrar edenlerin gideceği) mahalli de hatırlattı:
“Silivri hapishanesi...”
O yüzden kimi yazar “İnanmam İsviçre’de parası olduğuna” diye Başbakan’ı akladı.
Kimisi “Bunlar bilinen şeyler canım” diye dudak büktü..
Bildikleri şeyleri neden bugüne dek yazmadıkları merak çekti.
Hiçbir lafı yanıtsız bırakmayan Bülent Arınç Bey nedense “Başbakan’ın Buldogu” sıfatına itirazda bulunmadı.
Wikileaks belgeleri inceleme komitesi başkanlığına Abdülkadir Aksu getirildi.
Aksu için belgelerde “eroin ticaretine adı karıştı” deniyordu. İsabetli seçim oldu!
Belgelerde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında: “Çok tehlikeli” deniyordu. Diyen haklı çıktı. Davutoğlu, Hillary Cilinton’la görüşmeden çıkarken “bizden özür diledi” demişti. Meğer dilememiş. Hillary’ye ayaküstü bu kılçığı atan kişiden kim korkmaz?
Haftanın en dehşetengiz olayı Hatay’da cereyan etti. İktidarın uğraştığı ağır ceza yargıcı Osman Kaçmaz’ın otel odası, fuhuş ve kokain ihbarı var bahanesiyle basıldı, baskın kameraya alındı, aynı gün haber ajansları ve televizyonlara servis edildi. İçişleri Bakanı ve hükümet olaydan dolayı en ufak rahatsızlık ifade etmedi. Anlaşılan komplo hükümetin bilgisi dahilinde düzenlendi...
Cumhuriyet tarihinde eşi ve benzeri görülmemiş olaylara tanık oluyoruz. Sonu hayrola...
Ergenekon senaristi haham Tuncay Güney ortalıktan kaybolmuş.
Hemen bir yenisini bulsunlar.
Her an lazım olabilir de...
Fahrettin Fidan
Tatil aptallaştırır!
Tatil yapamadık diye üzülmeyin... Tatil yapanlara göre en azından işinizde iyisiniz...
ABD’de Missouri Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Haris Cooper, binlerce öğrenciyle 4 yıl süren geniş çaplı bir araştırma yaptı. 4 Hafta gibi uzun tatil yapan öğrenciler, ilkbaharda derslerde öğrendiklerinin nerdeyse tamamını unutmuşlar.
2 hafta tatil yapanlar bir kısmını unuturken, hiç tatil yapmayıp evde vakit geçirenler ise nerdeyse hiçbir şey unutmamışlar.
Yaş ilerledikçe, tatilde unutulan bilgilerin sayısı ve niteliği de artıyormuş.
Her olayda olduğu gibi Wiki muhabbetinde de dünyadan farklı bir yöntem izledik, belgelerin beğendiğimiz tarafını doğru, beğenmediğimiz tarafını yalan olarak niteledik...
Haldun Ertem
Anakent piyangosu
İstanbul Anakent Belediyesi’ne bağlı kitap satış mağazaları bir piyango düzenliyor. Kitap satın alanlara her 20 lira için birer kura numarası veriliyor. Kurada kazananlara çeşitli hediyeler verilecek. En büyük ikramiye bir adet Mercedes... İkramyiler arasında 40 adet bisiklet de bulunuyor. Çekiliş 26 Kasım 2010 tarihli Star gaztesinde yayımlanıyor. 15 binin üzerinde numara var... Bisiklet kazanan numaralar hemen tamamen !4 binle başlıyor. Mesela:
0014105, 0014107, 0014300, 0014302, 0014311, 0014316, 0014317, 0014325, 0014328, 0014331, 0014333, 0014335, 0014337, 0014338, 0014339, 0014341, 0014343, 0014344, 0014346.. vs...
On beş bin numara arasından çekiliş yapılacak ve numaralar peş peşe gelecek. Olası mı? İstanbul Anakent Belediyesi’nden bir yanıt bekliyoruz... Kazanan numaraları olağan buluyorlar mı? Bisiklet kazanan numaralar kuşku verirken bir başka soru daha: Diğer kazananlar dürüst bir kura sonucu belirlenmiş olabilir mi?
Sinema müşterisi
İnkılap Kitabevi Refik Halid Karay’ın (1888 - 1965) eserlerini yeniden yayımlıyor. Baskısı özenli, düzenlemeler titiz... Kurtuluş Savaşı sıralarında İstanbul Telgraf Müdürü olan Refik Halit, Anadolu hareketiyle ters düştü, 1922 yılında Beyrut’a kaçtı, 1938’de af çıkınca geri döndü. İşbirlikçi idi ama yazarlığına asla diyecek yoktu. Türk edebiyatının en güçlü kalemlerinin arasında yer alır. Kitaplarından rastgele birkaç satırı aktaralım:
“Sinema müşterileri hayatın alayişsiz, vakasız süzülüp gitmesini beğenmiyorlar; macera, meraklı kalplerini kemiriyor; perdedeki hikâyelere benzemeyen hakiki hayatın sade güzelliği onlara az geliyor, tat vermiyor, zevcede şeytani bir cazibe, hafifmeşrebane bir eda olmazsa, kadın kıvrıla kıvrıla gezinmeyi, süzüle süzüle konuşmayı, bayıla bayıla sarılmayı beceremiyorsa erkek memnun olamıyor, evine ısınamıyor.
(öte yandan) Yana yakıla eriyip gidecek ateşli bir kalp, kadının en ufak arzusunu yerine getirmek için ölüme kadar varan taşkın bir fedakârlık zevcde yoksa zevce meyus oluyor; istiyor ki kocası yalnız onun sevgisiyle uğraşsın, şahane bahçelerde kol kola gezintiler, otomobillerde yan yana seyranlar, havuz, göl kenarlarında baş başa muaşakalar yapa yapa hayat zevk, keyif, refah içinde uzayıp gitsin... Tabii, hakikat daima bu hayalatın (hayaller) tamamen zıddı olduğundan artık bizim, bütün insanların yaşayışı onlara hoş görünmüyor. Bunu iftiraklar (ayrılma), boşanmalar, firarlar, feci hadiseler takip ediyor. Her gün bir yenisini duyuyorum.”
Özay Şendir
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor…”
11 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Şaşırtan Çin
11 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımda yeni şifre: Hızlı nakit
11 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Nükhet Duru: Fırınlanmadan, pişmeden kalıcı olunmaz
11 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Vadeli lider vs. Vadesiz lider: Habemus Papam...
11 Mayıs 2025