Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Afganistanda 27 Türk firmasının 600 milyon dolarlık yatırım yürüttüğünü, yaklaşık 6 bin Türk işçi ve mühendisinin çalıştığını Çetinden öğrendik.Türkiye, önümüzdeki şubat ayında Afganistanda komutayı ele alıyor. Hikmet Çetin bu görevin 6 aylık dönemler halinde sırayla yapıldığını, Türkiyenin kesinlikle diğer NATO üyelerinden farklı bir yük yüklenmediğini anlattı.Eski dostumuz oradaki görevinde, rahat ve huzurlu olduğunu da ekledi. Sevindik... Afganistandaki gelişmelere ilişkin dünkü yazımız üzerine, NATO Genel Sekreterinin Afganistan Yüksek Sivil Temsilcisi olarak görev yapan dostumuz Hikmet Çetin, telefonla aradı... Mühendisin kaçırılmasıyla Türkiyenin Afganistandaki askeri varlığının ilgisinin bulunmadığını bildirdi. Zaman zaman kaçırılmalar olduğunu, bu barbarlığın bazen para için, bazen bir talebin gerçekleşmesi için sergilendiğini anlattı. Kaçırılan Türk mühendisi için, herhangi bir talep gelmediğini ekledi... Teslim olmuş esirlere, ancak ölmeyecek kadar yiyecek içecek verilir. Bayındırlık Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğü, sözleşmeli personel alımı için internette ilan yayımlıyor. Karayolları, 20 teknisyen ile 105 mühendis arıyor. Bayındırlık Bakanlığı, 40 mimar, 95 mühendis, 20 teknisyen alacak. Okkalı bir personel alımı. Ne var ki, her iki kurumun ilanı internette 12 Aralıkta yayımlanıyor.Müracaatların 15 Aralıka kadar yapılması isteniyor.Gümrükten mal kaçırır gibi bir acele...Yoğun itirazlar üzerine müracaat süresi 17 Aralıka uzatılıyor.Eleman seçimi nasıl mı yapılacak?19 Aralıktaki bir mülakatla...Mühendis ve teknisyenlerin bilgisi mülakatla ölçülür mü?Mülakat yoluyla objektif bir seçim yapmak olası mı?Mülakatlar her defasında torpil söylentisine yol açmaz mı?Tabii ortaya kuşku dumanları yayılıyor. Personel Murat Demirel, haciz memurunu rehin almış! Doğaldır. Alın teriyle gasp ettiği parayı kimse geri vermek istemez. Fransa Devlet Başkanı Jacques Chirac ile Alman Başbakan Schröder, 1999 yılında Helsinkide açık bir taahhütte bulunmuşlardı:"Türkiyeye, diğer adaylara uygulanan kriterler uygulanacaktır"Türkiyenin üyeliğini Fransız halkının oylarına bağlayan Jacques Chirac, şimdi o sözünden dönmüş oluyor. Chirac referandum sözünü geçen ekim ayında ilk ortaya attığında, CHP ve Onur Öymen tepki gösterdi. Ne var ki hükümet pek oralı olmadığı için, Chirac bu düşüncesini rahatça hayata geçirdi.Brükseldeki Kıbrıs çekişmesine bakalım. Tayyip Erdoğan orada: - Biz Annan Planı çerçevesinde çözümü kabul ettik. Plana "evet" dedik. Karşı taraf "hayır" dedi. Siz şimdi birkaç ay önce çözümü reddetmiş taraf lehine çözüm arıyorsunuz. Biz böyle bir çözümü halkımıza kabul ettiremeyiz" dese, AB böylesine ısrarcı olabilir miydi?Erdoğan - Gül ikilisinin diplomasisi yeterli mi sizce? Helsinki unutuldu İngiltere İçişleri Bakanı David Blunkett, sevgilisinin Filipinli hizmetçisinin vize işlemini hızlandırdığı için, görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Bizde ise, "hızlandırılmış tren kazası"nın bakanı hâlâ görevde... Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chiracın ülkesindeki yoğun siyasi muhalefete rağmen, Türkiyeden yana net ağırlık koyması elbet alkışlanacak bir davranış. Ancak konuşmanın bütünü bizim açımızdan hiç de mutluluk verici değil... Özellikle şu sözleri:- Belki 20 yıl sürebilecek müzakerelerde tam anlaşma olsa bile, bu Türkiyenin tam üyeliğe kabul edileceği anlamına gelmez. Son söz Fransız halkınındır, o referandumda hayır derse tam üyelik olmaz...* * *Şimdi muhtemel manzaraya bir bakalım... AB ile müzakereler başlıyor, biz tüm kozlarımızı elimizden çıkartıyoruz...Örneğin Güney Kıbrısı tanıyoruz. KKTCyi gözden çıkarıyoruz. Kıbrıstaki askerimizi çekiyoruz. Egede, Yunanistanı memnun edecek çözümlere evet diyoruz.Ermenistan sınırını açıyoruz. Ermeni soykırımını tanıyoruz. Ermenilerin tazminat istekleri sökün ediyor, onlarla boğuşmaya başlıyoruz. Ruhban okulunu açıyor, Patriğin ekümenikliğini kabulleniyoruz.Demokrasi genişliyor. Kürt ayrılıkçıları bile Almanyadan Fransadan Türkiyeye göç ediyor, parti kuruyor, açık açık Güneydoğu üzerinde hak iddia etmeye, ayrı bir devlette yaşama haklarını savunmaya başlıyor... vs..vs...Biz bütün bunları kabulleniyoruz... Kabulleniyoruz ama biz diyelim 10, siz deyin 15 - 20 yıl sonra yapılan referandumda Fransız halkı yüzde 51 oranında hayır dediği için tam üyelik gerçekleşmiyor. Tabii başka sürprizler de olabilir. Mesela, istediklerini alan Kıbrıs ve Yunanistan ilerde bize sırtlarını dönebilir. Bu süreçte AB fonlarından yararlanamayacağımızı, serbest dolaşımın mümkün olamayacağını anımsatalım. Hep tek taraflı ve tam üyelik garantisi almadan vereceğiz...Elimizdeki kozları yetersiz garantilerle belirsiz bir geleceğe yatırdığımız duygusu uyanmıyor mu, sizde de bizim gibi? m.asik@milliyet.com.tr Chirac mest etti!