Milliyet dün manşet atmıştı... Bizimle aynı gün müzakerelere başlayan Hırvatistan’ın AB’ye 2010 yılında tam üye olması beklenirken Türkiye’nin üyeliği için en iyimser tahminler 2023’ü gösteriyor... Türkiye, Kıbrıs Rumlarını tanımadıkça 8 başlığı açamıyor, 26 başlığı da kapatamıyor. İlişki tek kelimeyle çıkmazda...
Kimin eseri bu çıkmaz? Ulusalcıların? CHP’nin? Kemalistlerin? Statükocuların? İçe kapanmacıların?
Bildiniz... Tabii ki AKP’nin eseri. AB ile ilişki 2004 yılının 17 Aralık’ında Brüksel’de müzakere günü alma pahasına altına girilen Kıbrıs’ı tanıma gibi yüklerle zaten tıkanmıştı. Medya yalakalarının zafer gösterisi kamuoyunu uyutmaya yönelikti... Üstelik AKP’nin AB’ye girmek gibi bir niyeti yoktu. Bizimkiler girer gibi yaparak kendilerine AB koruması sağlıyor, AB de bizi alır gibi yaparak Kıbrıs, Yunanistan, Ermenistan gibi dostlarının çıkarlarını kovalamayı umuyordu.
Aslında AB üyeliği 2023’te falan da hikâye... İki taraf da bile bile oyun oynuyor.
Avrupa halkları ülkemizde boy atan irtica ve cehaleti görmeyecek kadar enayi değil... Laiklikle, çağdaşlıkla, bilimle uyuşamayan bir iktidarı ve toplumu aralarına alıp başlarına iş mi açacaklar?
O yüzden de süreç tersine işletiliyor zaten... AB, kimilerinin sandığı gibi Türkiye’yi demokratlaştırmanın değil, AKP iktidarını sağlamlaştırmanın ve böylece alacaklarını azamileştirmenin peşinde... Son gelişmeler ortada...
Yabancı basın İstanbul’daki tesettür defilesine büyük ilgi göstermiş.
Bu modernleşme hamlesi (geriye doğru) az buz haber değil tabii..
Haldun Ertem
Mesut Yılmaz, “Herkesi kucaklayacak bir partiye ihtiyaç var” demiş.
Herkes bu işe girerken öyle diyor, ama sonuçta kucaklanan hep Hazine oluyor maalesef...
Ahmet Nedim
Kardeşliğe bakın!
Kutlu Doğum Haftası nedeniyle Kocaeli baştan başa pankartlarla donatılmış. Birinde şöyle yazıyor:
“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona haksızlık etmez...”
Bu pankart Gebze’de.. Yani Pippa Bacca’nın öldürüldüğü ilçede bir köprüye asılmış...
Müslüman Müslümana haksızlık etmez... Hıristiyana eder mi? Pankarttan öyle bir anlam çıkıyor...
Pankartın altında “Kocaeli Valiliği İl Müftülüğü” ibaresi okunuyor... Devletin imzası var.
Bırakınız laikleri, gerçek bir dindar da bu tür sloganları onaylamaz. Böylesi sloganlar ancak dini cepheleşme ve çatışma aracı yapmak isteyenlerin işidir...
Talihsiz ayaklar
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen emekçi kitleleri tahrikçilikle suçladı:
- Ayaklar baş olursa kıyamet kopar, diyerek ne denli demokrat olduğunu ortaya koydu...
Başbakan son konuşmalarında manken Aysun Kayacı’nın “Çobanla benim oyum bir mi?” sözüne tepki göstererek demokratlığını ispata çalışıyordu. Kendisi “Bizim gibi başlarla ayaktakımı işçiler bir mi?” diyenle aynı kulvara girdi...
Bir değildir tabii... Ayaklar talihsizdir... Hatta atasözüne göre: “Akılsız başın cezasını da onlar çeker..”
Medya...
TMSF’nin elindeki atv ve Sabah gazetesi 1.1 milyar dolar karşılığında iktidar yanlısı Çalık Holding’e geçti... Paranın büyük çoğunluğu devlet bankalarından krediyle sağlandı. AKP, böylece devlet eliyle kendisine bir medya kalesi daha inşa etti...
Sabah - atv bünyesinde ayrıca Radyo City, Takvim, Günaydın, Yeni Asır ve Fotomaç gazeteleri ile Yeni Aktüel ve Para dahil 11 dergi bulunuyor.
Araştırmacı yazar Muzaffer Ayhan Kara AKP’nin medya kalelerini sıralıyor:
1) TRT bütün organlarıyla hükümetin emrindedir... TRT - 1, TRT - 2, TRT - 3 ve TRT - Int ile radyolar tümüyle hükümetin borazanı haline getirilmiştir.
2) Fethullah Gülen’in kontrol ettiği organlar tam gaz iktidarı destekliyor; STV, Burç FM, Zaman, Bugün, Aksiyon ilk akla gelen organlar...
3) Gülen grubu dışında doğrudan AKP yanlısı medya organı sayısı az buz değil: Haber 24, Kanal 7, Kanal A, Haber 7, Yeni Şafak, Vakit bu grupta sayılabilir...
Ayrıca diğer birçok gazete ve televizyonda da çeşitli beklentiler karşılığı iktidar amigoluğu yapan sayısız yazar ve televizyoncu mevcut...
Bir ülkede basın özgür ve tarafsız değilse, kamuoyu serbestçe oluşmuyorsa, o ülkede demokrasiden söz edilemez... Mevcut medya yapısıyla Türkiye’de demokrasi ilerlemez, geriler... İktidarın da zaten böyle bir kaygısı yok! Olsaydı medyayı kendi borazanı hale getirecek yerde tarafsız ve özgür kılmaya çalışırdı. İktidarın kaygısı açıkça görülüyor ki, tüm ülkeyi yüzde yüz kontrole alıp iktidarını sonsuzlaştırmak... Tipik diktatör zihniyeti...
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025