İddianamenin pazartesi günü açıklanacağı haberleri yayılırken...
Hukukçu Noyan Özkan anımsatıyor:
- İddianamenin açıklanması için mahkemece kabulü gerekir... Yaklaşık 2000 sayfa olduğu iddia edilen iddianameyi okuması için mahkemenin önünde 15 günlük yasal süre vardır. Mahkeme iddianameyi inceledikten sonra eksiklik bulursa savcıya iade edebilir.
CMK 174’e göre... Örneğin... “suçun ortaya çıkmasına etki edeceği mutlak sayılan bir delil toplanmadan” iddianame düzenlenmişse yargıç iade edebilir.
Mahkeme iddianameyi iade ederse savcılık ne yapıyor?.. Yasanın dediği:
“Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra... yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir...”
Noyan Özkan: “Mahkemenin iddianameyi inceleme ve kabulü aşaması hiç yokmuşçasına iddianamenin pazartesi açıklanacağından söz etmek biraz tuhaf” diyor... Burada yargıca “kabul et” baskısı da seziliyor.
Avukat Turgut Kazan ise yargıcın kabulünün de yetmeyeceğini... İddianamenin ancak duruşmada okunduktan sonra açıklanabileceğini anımsatıyor... Peki pazartesi günü ne açıklanacak? İddianamenin açıklanamayacağı muhakkak... Neyin açıklanacağını pazartesi göreceğiz...
Saldırı sırasında yaralandığı halde ABD konsolosluğuna alınmayan trafik polisi
Osman Dağlı, ABD’li yetkililerin çiçeğini geri göndermiş. Cümle âleme haysiyet dersi vermiş.
Haldun Ertem
Generaller terör örgütünden yargılanacakmış. Oldu olacak Apo da günlüklerde adı olmadığı için salıverilsin.
Gülhan Elmas
Bağdat diyarı...
Tayyip Erdoğan Bağdat ziyaretinde o ünlü sözü dile getirmiş:
“Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar olmaz.”
Sözün aslı, birçok kaynağa göre, ‘Ane gibi yar; Bağdat gibi diyar olmaz’ şeklindedir. ‘Ane’ kelimesi, Bağdat yakınlarındaki sarp bir uçurumun (yar) adıdır. Sözü biz “ana”ya döndürmüş, farklı anlam vermişiz.
Bağdat’a gelince... 5 yıldır kütüphaneleri, müzeleri yağmalandı; her yanı bombalandı, halkı yok edildi. AKP iktidarı, Bağdat’ı yok eden Amerikalı katillerin yanında yer aldı. Şimdi Bağdat’ta yıkıntılar arasında “Bağdat gibi diyar olmaz” diye şiir okumak komik değil mi?
Doğru okusak...
Önceki gece 32. Gün programındaki kavga dövüş arasında Özden Örnek’in günlükleri sahici mi sahte mi tartışması epey yer işgal etti. M. A. Birand günlükler vardır inancında. Yazısında da yazmış.
“... Eski Genelkurmay Başkanı... en son Fikret Bila’nın sorularını yanıtladı ve aynen şunu söyledi:
‘Ne vardır, ne de yoktur derim.’ Bunun Türkçesi ‘Evet bu günlükler vardır, ancak ben açıklamak istemiyorum’dur.”
Oysa Fikret’in sorduğu soru “Günlükler var mı yok mu?” değildi. Soru “Günlüklere dayandırılan darbe hazırlıkları yaşandı mı?” idi. İkisinin ilgisi var mı?
Yalan fırtınası
Yeni Şafak gazetesi 9 Temmuz 2008 günlü nüshasında “Başsavcı’ya suikast planı Eruygur’un evinden de çıktı” başlığıyla bir haber ve kroki yayımlıyor. İşçi Partisi açıklama yapıyor:
“... Haberde krokinin İşçi Partisi lideri Perinçek’in bilgisayarında ele geçirilenle aynı olduğu, yalanına yer verilmiştir. Oysa Sayın Doğu Perinçek’in bilgisayarında benzeri bir belge, bilgi kesinlikle bulunmamıştır. Sayın Perinçek’e emniyette veya savcılıkta bu yönde sorulmuş bir soru veya gösterilmiş bir belge yoktur. Olsa idi bunun sorulmaması düşünülemezdi.”
* * *
Haber ilk kez geçen mart ayında Taraf gazetesinde yayımlanmış.. İşçi Partisi “Taraf’ın yalanını Yeni Şafak sürdürüyor” demekte...
Ertesi gün Yeni Şafak’ı taradık. Bu yalanlama yer almış mı diye baktık. Yoktu... Bu tür düzmece haberler malum gazetelerde her gün tekrarlanıyor. Hem kamuoyu, hem yargı sanıklar aleyhinde etkileniyor. Ama bu hukuksuzluk sürekli görmezden geliniyor.
Ceza Kanunu Madde 285 açık: “Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır... Suç basın yayın yoluyla işlenirse yarı arttırılır.”
Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu diyor ki:
- Gizliliği bir tarafa bırakırsanız... Birtakım belgeler birtakım medyada yayımlanırsa o soruşturmanın inanılırlığı olmaz..
Bazıları demokrasi aydınlığına ilerlediğimizi sanıyor. Hukuk ve demokrasiyi çiğneyerek demokrasiye varıldığı görülmüş şey mi?
Su seviyesi...
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Melen Suyu çevresinde yürüyen tartışmalar konusunda bir açıklama gönderdi... Uzun ve teknik açıklama şöyle bitiyor:
“Melen Çayı’nda halihazırda yaşanmakta olan su azlığı meselesi Hasanlar Barajı vasıtasıyla çözümlenmektedir.
Kaldı ki İstanbul ilimizin Melen’den hiç su takviye edilmemesi durumunda dahi 2008 yılında herhangi bir su sıkıntısı yaşaması beklenmemektedir. Vatandaşlarımızın tasarruflu su kullanımı, Genel Müdürlüğümüz ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmalarıyla gelecek yıllarda da bir problem yaşanmayacaktır...”
Açıklamayı bir kenara not ediniz...