Olup bitenler hakkında iki ayrı yorum var.. Birincisi iktidar yanlısı yazarların paylaştığı iyimser yorum. Bir meslektaşımız yazıyor:
“Bazı çevreler, son günlerde yaşananları büyük bir felaket, PKK’nın ülkeyi teslim alması gibi görüyor. Ben ise, aynı sahneleri PKK’nın kendi toplumu karşısında prestijini fazla kaybetmeden teslim olma sürecini başlattığı şeklinde yorumluyorum...”
Bir yandaş yazar onu destekliyor:
“Terör örgütü militanlarını dağıtıyor, silahlarını bırakıyor... Ama onurunu kurtarmak için de yenilgiyi zafer gibi gösteriyor...”
İyimserler böyle bakıyor.. Ama herkes o kadar iyimser değil! Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşürken açıkladığı üç aşamalı yol haritası dün basına yansıdı... Apo diyor ki:
“Birinci aşama, devlet Kürtlerin tüm haklarını güvence altına alacak... İkinci aşamada çatışmasızlık ortamı oluşturulacak. Devlet de demokratik çözümü kabul edecek, Kürtlerin kendi kendini yönetmesine imkân tanıyacak. Ancak bunların olabilmesi için benim önümün de açılması lazım.
Üçüncü aşama olarak da devlet verdiği güvenceyi hukuki mevzuata yansıtacak, bunun anayasasını, kanunlarını, yönetmeliklerini yapacak...”
Apo iki PKK’lı grup çağırdığını, başka gelen olmayacağını da ekliyor...
Kısaca; Öcalan serbest kalmayı, Kürtlerin kendini yöneteceği bir sistem, yani devlet içinde devlet kurmayı planlıyor.
Ne silah bırakmaktan söz var, ne PKK’nın tasfiyesinden...
PKK tasfiye edilirse zaten bu planlar gerçekleşemez. Yoksa İmralı’dan şaşırtma mı veriyor.
Apo’nun bir açılım planının bulunması, bizimkilerin ise onun peşinden gitmeleri...
Milletvekili seçimleri 5 yıl yerine 4 yılda bir yapılacakmış.
Kömür, nohut ve deterjan yardımına alışmış seçmenler için sevindirici bir gelişme...
Haldun Ertem
Abdullah Gül, PKK’lıların karşılanmasıyla ilgili “Bu görüntüler hoş değil” demiş.
Niye? Açılımın ne olduğunu en eblehlerin bile anlayacağı şekilde gösterdiği için mi?
* * *
Deniz Baykal, “PKK’lı olmak artık suç değil” demiş.
Buna da şükür! En azından PKK’lı olmamak hâlâ suç değil!
Fahrettin Fidan
Eyalete doğru
Türkiye’de çift hukukluluk başladı, diyor CHP Milletvekili Şahin Mengü, bu bölünme eyalet sisteminin de başlangıcıdır...
Cumhuriyet yasaları PKK’lılara uygulanmıyor...
Ama Ergenekon sanıklarına ağırlaştırılmış biçimde uygulanıyor...
Şahin Mengü:
- Pazartesi günü önereceğim, diyor, Ergenekon sanıkları peşmerge kıyafeti giyip öyle gelsinler duruşmaya. Mutlaka tahliye edilirler!
PKK’lılar kaçma şüphesi olmadığı için tutuklanmamış... Şahin Mengü diyor ki:
- İlhan Selçuk’un kaçma şüphesi mi vardı? Ya da kendi kendine gelip teslim olan albayın kaçma şüphesinden söz edilebilir mi? O insanlar neden tutuklandı?
Mengü, CHP’nin bundan böyle duruşmaları eskisinden daha da kalabalık kadrolarla daha yakından izleyeceğini söylüyor... Habur olayı bir biçimde Silivri’ye ayna tutmuş oldu.
Tele misyon
Sabah televizyon kanalları arasında dolaşıyoruz... atv’de Müge Anlı, Star’da Serap Ezgü’nün programlarına takılıyoruz. Her iki programda iki cinayetin failleri aranıyor... Vatandaş dışardan aramaya katılıyor. Katilleri bilenler, görenler, duyanlar stüdyoya telefon açıyor. Stüdyoda bulunan ölenin yakınları ihbarları değerlendiriyor. Katilin izi sürülüyor...
Aklımıza hatırladıkça güldüğümüz bir olay geliyor.
Yıllar önce bu tür programlar yine moda idi...
Mesela kızını geneleve kaptırmış bir anne Fatma Girik’e gidiyor, önde Fatma Girik arkasında kameralar ve polisler genelevleri dolaşarak kızı arıyorlardı... Evden kaçan kızları, katilleri, hırsızları bulma işi yine televizyonlara kalmıştı...
Bu furyada bir arkadışımız atv’nin Avrupa kanalında aynı işi yapmaya kalkıştı.
Almanya’da kendisine gelen ihbarı değerlendiren arkadaşımız kamerayı alıyor, suçluların peşine düşüyordu. Ancak bir iki hafta içinde polis kendisini enseledi... Emniyet’e çağırmışlar:
- Sen ne yapıyorsun birader? diye sormuşlar...
- Kızını arayan bir babaya yardımcı oluyorum...
- Yahu bu iş polisin, savcının işi, kızını kaybeden varsa polise gider, sen bu işe hangi sıfatla karışıyorsun?
Arkadaş verecek yanıt bulamamıştı. Programa son verdiler. Tabii orası Almanya idi... Burası Türkiye...
Seçim...
Eski milletvekili Tevfik Diker, önümüzdeki genel seçim için tarih veriyor: “Kasım 2010 Pazar”
Yeni seçim kanunu önceki gün TBMM’den çıktı. Seçimler en erken 1 yıl içinde yapılabilir. Neden daha sonra değil de şimdi yapıldı yeni yasa. Demek bir yıl sonra seçim var. Böyle yorumluyor Diker...