Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kıbrıs konusunu en titiz ve ayrıntılı biçimde izeyen kişilerden biri olan.. Kıbrıs'taki Volkan gazetesi (volkangazetesi.com) yazarı Sabahattin İsmail diyor ki:"... Önümüzdeki 5 ay içinde, çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Bu tehlike, limanlarını Rumlara açarak Rum devletini fiili tanımaktır... Ve, AKP'lilerin bunun karşılığında bir şeyler aldıklarını, bu çerçevede izolasyonları kaldırdıklarını iddia ederek Türk ulusunu aldatmak, böylece Kıbrıs davasını gömmektir...Rum yönetimi, Yunanistan, ABD ve AB, "izolasyonların" kaldırılması için 3 koşul ileri sürmüşlerdir:1 - Maraş Rum yönetimine iade edilecek, 2 - Gazimağusa limanı Rum yönetimi ve AB'nin ortak yönetimine verilecek. Ancak buradan yapılacak ihracatta Kıbrıs Cumhuriyeti ihracat belgeleri kullanılacak ve ancak yüzde yüz yerel ürünler ihraç edilecek... Türkiye ve 3. ülke malları ihraç edilemeyecek,3 - Ercan Havalimanı bu kapsamın dışında tutulacak.Gaflet içindeki AKP hükümeti, ABD ve AB tarafından da desteklenen bu önerileri kabul edip karşılığında 'Eylem Planı'mızı kabul ettirdik, izolasyonları kaldırdık, ambargoları kırdık, her iki taraf da kazandı' diyerek, Türk limanlarını Rumlara açacak ya da müzakere sürecinin bir süre dondurulmasını göze alacaktır... Ben bugüne kadarki uygulamalarına bakarak 1. yolu seçeceklerini tahmin ediyorum..."Başbakan Erdoğan "izolasyonlar kaldırılmadıkça limanları açmayacağız" sözünü dün yeniden tekrarladı. Eğer bu sözde direnirse elbette arkasında destek bulacaktır. Türk halkının bir kez daha yanıltılmaya tahümmülü olmadığını umarız Erdoğan da anlamıştır. Aksi takdirde işler zor... Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, limanları Kıbrıs bandıralı gemilere ancak "izolasyonların kaldırılması" karşılığında açacaklarını bildiriyorlar... Başmüzakereci Ali Babacan, izolasyonların kaldırılması için formül aradıklarını söylüyor. İyi de... İzolasyonların kaldırılması derken acaba kim ne anlıyor? Soru: Erdoğan, AKP il kongrelerinde neden kendisinin desteklediği tek bir aday olmasını istiyor? Yanıt: "Tek adam" olarak kalmak için... Soros idealleri için 400 milyon dolar harcamış...Nedir acaba Soros'un mesela Türkiye ile ilgili idealleri?Soros'un idealleri ile Türkiye'nin idealleri ne kadar uyuşuyor?Her parası olan "ideal" adı altında bu ülkeye yatırım yapabilir mi? İsteyen yabancı zengin bu ülkede toplum mühendisliğine soyanabilir mi?Bu paraların ülkemizin çıkarına olup olmadığını kim belirliyor?Kimse babasının hayrına yatırım yapmaz, Soros yatırdığı paraların karşılığında ne kazanıyor? Amerika'ya ne kazandırıyor? Bilen var mı? Hoş geldin Soros! Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, organ bağışının dine uygun olduğunu açıklamış... Bardakoğlu AKP döneminin gerçek AK'ı olarak anılacak ilerde... Yıllarca birlikte çalıştığımız Musa Ağacık, 2003 yılında Star gazetesi adına Başbakan'ın Dolmabahçe Sarayı'ndaki bir konuşmasını izliyordu. Erdoğan saraydan çıkarken Musa kendisine soru soracak oldu... Aynı anda korumalarından tekmeleri yedi. Musa yediği dayağı sineye çekmedi. Dava açtı. Davayı Avukat Erdal Doğan yürüttü. Olaya tanıklık edecek kimse bulunamadı. Ancak dayak olayı bir televizyon çekiminde saptanmıştı. Film mahkemece izlendi. Başbakan'ın koruma polisi Murat Öztürk, İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 150 gün adli para cezasına, yani 3 bin YTL ( 3 milyar lira) tazminata mahkûm edildi. Adalet biraz gecikerek de olsa tecelli etti... Koruma görevlisi 400 YTL de avukat ücreti ödeyecek. Musa kazandı... TRT içinde bir domuz yavrusu da rol aldığı için "Winnie the Pooh" adlı diziyi almadı...Olay Amerikan basınına kadar yansıdı... Domuz seyretmek günah mı? Değil elbet.Ama bunca talanı, yalanı, yolsuzluğu, hırsızlığı gözden kaçırmak için ne yapacaksınız? Şov yapacaksınız... Saf Müslüman vatandaşa "Görün, biz ne kadar Müslümanız" cakası satacaksınız... Bu arada dış dünya "Türkiye Suudileşiyor" demiş. Ülkenin imajı giderek Afganistan'a dönüşüyormuş... Kime ne? Winnie the Pooh Sayın Bakanım, Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım, Sayın Komutanım, Sayın Emniyet Müdürüm, Sayın Tapu Müdürüm, Sayın İtfaiye Müdürüm, Sayın basın mensupları ve Sayın konuklar...Konuşma takdimleri genellikle böyle başlar... Bakan, vali, belediye başkanı, müdürler "Canım benim" tonunda bağırlara basılır. Basın mensupları şöyle bir anılır. Ve ana topluluk, en sonda, tek sözcükle şöyle bir selamlanır... Hukukçu Turgut İnal'ın "Yurttaşlarımız Başımızın Tacıymış!" kitabının kapağında, "Sade yurttaş gerçekten baş tacı olsa böyle en sonda mı anılır?" diye soruyor... Haksız da görünmüyor... Canım bakanım... Hayat yeşilde, yeşil yosunda Yosunlar boy veriyor kuytuluklarda Düşmesin kirpiklerinin gölgesinden başka gölge Doğacak yarının şafağı olan o gözlerine m.asik@milliyet.com.tr