Açık Pencere 1936 yılında bir yaz akşamı Büyükada'ya uğrar. Splendid Otel'e gidilir. Halk otelin önünde toplanır. Terasta müzik çalmaktadır. Topluluğun içinde siyah dekolte elbise giymiş, uzun boylu, dolgun vücutlu çok güzel bir Rum kadını da vardır. Atatürk yanında bir erkek de bulunan bu kadını dansa davet eder. Uzun boylu, babayani kılıklı, sırtında küfesiyle bir kavuncu da seyirciler arasındadır... Ata'yı hayretle izlemektedir. Gerisini Atatürk'ün uşağı Cemal Granda'nın anılarından okuyalım:"Rum kadınıyla dansını bitiren Atatürk, gözüne çarpan sakallı kavuncuya eliyle işaret ederek yanına çağırdı... Kavuncu birden kendini pistin ortasında buluverdi. Ne olduğunu anlayamadan etrafına şaşkın şaşkın bakıyordu. Atatürk kavuncunun sırtındaki küfeyi çıkardı. Sonra Rum kadınına kavuncuyla dans etmesini söyledi. Kadın çok güzel dans ediyordu... Pejmürde kıyafetli kavuncuysa hayatında hiç dans etmemişti. İkisinin birbirine sarılarak dans edişleri görülecek şeydi. Dans bittikten sonra Atatürk ellerini çırparak:- Bravo, bravo dedi, çok güzel dans oldu..."Atatürk yaşasaydı... Bugün herkes dans ederdi. Ankara'daki 30 Ağustos resepsiyonunda Genelkurmay Başkanı'nın dansa kalkması, Başbakan'ın kalkmaması, Baykal'ın dans etmem demesi gazetelerde epey yer işgal etti.. Atatürk, dansı çağdaşlığın gereklerinden sayardı.. Yalnız elitlerin değil, halkın da dans etmesini isterdi. O kadar ki.. Memurlar yüzde 2'lik zammı beğenmemiş. Zammın da yüzde 46.6 olmasını beklemiyorlardı herhalde... Şanlıurfa'nın Hilvan ilçesinde Bahri Sütpak, iki kızı ve beş yeğeniyle baraj göletine kilim yıkamaya gidiyor. Bahri Sütpak ağaç altında uykuya dalıyor. 6 yaşındaki kısa Esra gölete düşüyor. Onu kurtarmak isterken yaşları 11 ile 20 arasında değişen 6 kız daha gölette boğuluyorlar...Böyle bir kaza bir Avrupa ülkesinde mesela Almanya'da olur mu? Dr. Seda Türköz Almanya'dan yanıtlıyor: Almanya'da böyle bir olay yaşanmaz, zira Almanya'da musluklardan su akar, kilimleri göletlerde yıkamazlar. Üstelik kilim derin yerlerde yıkanmaz, yıkanırsa ağırlaşır, insanı aşağı çeker. Almanya'da bütün çocuklara daha ilkokulda yüzme öğretilir. Yüzmek, yürümek kadar elzem birşeydir yaşamak için. Bazı göletlerin dibi balçıktır. O zaman yanına yaklaşılmaması için uyarı levhaları konur. Tehlikeli bölge dubalarla çevrilir. 6 yaşında, yüzme bilmeyen çocuğun gölet kenarında oynamasına izin verilmez. Vali neden ilk gün başsağlığına gelmedi diye topa tutulmuş. Oysa devlet ilçeye su getirmediği ve gölet kenarında gerekli güvenlik önlemlerini almadığı için - kazadan önce - topa tutulmalıydı. Hilvanlı çocuklar Bu sefer de Kemer'de bir heykel tartışması başladı. Kentin ortasına yerleştirilen "Aşk" adlı heykele AKP İl Başkanı Zafer Yaman tepkili! Kaldırılmazsa heykeli vatandaşların zorla kaldıracağını söylüyor. CHP'li Belediye Başkanı Hasan Şeker ise heykeli orada tutmakta ısrarlı. Araya Antalya Valiliği girmiş. Heykelde sanat değeri bulmazsa kaldıracakmış.Resim ve heykel olmadan insanın sanat ve estetik duyguları gelişmez. Toplumların eğitimi, kültürü, tarihi güdük kalır. Geçmiş bilinmez, geleceğe taşınamaz.İslami gelenekte, putu andırdığı için heykele bakmak yasaklanmış. Halkımız heykele hâlâ karmaşık duygularla bakıyor. Kimisi cinsel obje gibi baktığından heykelden tahrik oluyor... Kafasını çevirmektense heykeli göz önünden kaldırmaya çabalıyor. Bilen bilir.. Almanya'da Köln kentinin orta yerinde çırılçıplak bir Meryem Ana heykeli durup durmaktadır. Kimse kaldırmaya çabalamaz.Bir tarihte St. Petersburg'da Aydın Boysan'la "Yaz Bahçesi"ni gezmiştik. Büyük Petro'nun şehri kurarken yaptırdığı bahçede çoğu çıplak 79 heykel vardı. Aydın Boysan demişti ki:- Çocuklar bu heykellere bakarak yetişirse sanat terbiyesi alır. İnsanı tanır. Kadına bakmayı öğrenir. Kadın vücudu görmeden büyüyen çocuk kadın açı olur...Atatürk sanattaki çıplaklığa karşı toplumun ve bağnazlığın direncini kırmak için olacak... 1929'da Ankara'da bir sergiyi gezerken gördüğü Namık İsmail'e ait çıplak tablonun bir din kuruluşu tarafından alınmasını tavsiye etmiştir*...1867 yılında, Padişah Abdülaziz'in Avrupa gezisine katılan Ömer Faiz Efendi, günlüklerinde Paris sergisinden şöyle söz eder:"Sergide bilhassa kadınlara ait çıplak heykeller... mevcut idi. Bizler bunlara kaçamak gözlerle amma Frenklerden daha büyük alaka ile bakıyor idik. Beraber bulunduğumuz İmamı Sani Hasan Nami Efendi hazretlerine yavaşça sordum:- Efendi hazretleri bunlara bakmak haram mıdır, günah mıdır, mekruh mudur, mubah mıdır. sevap mıdır?"Ülkemizde sorunun cevabı 2007 yılında hâlâ aranıyor...(*Nilüfer Öndin: Cumhuriyet'in Kültür Politikası ve Sanat - İnsancıl Yayınları) m.asik@milliyet.com.tr Aşk heykeli...