Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eşimin bir yakınının hastalık haberi geliyor... Acele toparlanıyoruz... İstikamet Kırklareli. Bir araçla Esenler otogarına yollanıyoruz. Moda’dan otogar 1 saat 15 dakika sürüyor. Sadece otogarın kapısından giriş için 10 dakika sıra bekliyoruz. Otobüsü beklerken tuvaleti ziyarete gidiyoruz. Bir belediye işçisi yerleri yıkıyor. Taşlar kaygan. “Kardeş şuraya ‘Dikkat kaymayın’ falan diye bir levha koysanız” diyecek oluyoruz. Cevap:

- Koysak da dinleyen kim beyim, bizim vatandaşı bilmiyor musun, diyor bilgiç bilgiç.

Haberin Devamı

Otobüs bizi üç saatte Kırklareli’ne indiriyor. Sıradaki taksiye doğru ilerlerken daha yakında olan bir başka taksinin şoförü koşup eşimin elindeki bavulu alıp sıradaki taksiye kadar taşıyor. Alışık değiliz bu kadar nezakete. Taksilere binip iniyoruz. İlk izlenim... Şoförler bilge adamlar. Sokaktaki insanlar telaşsız. Kimsenin acelesi yok. Caddelerde yaya geçidi bol, yayalar karşıdan karşıya geçerken araçlar durup yol veriyor. Avrupa’da geçerli, İstanbul’da geçerli olmayan bu terbiye şehirde sıkı sıkıya uygulanıyor. İnsanlar nazik. Kafelerde fiyatlar makul. Çay 7.5 liradan başlıyor. İki adımda bir köfteci var. Bu ilin köftesi ünlü. Doğrusu, köfteyi gayet lezzetli yapıyorlar. Hem et iyi hem dana, koyun, kuyruk yağı oranlarını dengeli tutturup. İyi pişiriyorlar. Caddelerde iki adımda bir kayısı ve kiraz satılıyor. Bölgede yetişiyormuş. Kayısı 40, kiraz 50 lira. Fiyatlar İstanbul’un yarısı. Ancak gözümüze hiç kitapçı ilişmiyor. Otelde tanıştığımız İstanbullu bir okurumuz ben internetten size kitapçı bulurum, diyor. Küçük bir araştırma sonucu:

- Hürriyet Caddesi’nde bir kitapçı buldum, diyor, buyurun bu da telefon numarası.

Hürriyet Caddesi’ni bulamıyoruz. Garip şey, kime sorsak bilmiyor. Kitapçıya telefon açıyoruz. Size konum atayım, diyor. Konum atıyor. Biz adresi yine bulamıyoruz. Durakta müşteri bekleyen bir otobüs şoförüne adresi soruyoruz. O da bilmiyor.

-Yahu insaf sen de bilmezsen artık diye sitem ediyoruz. O da şaşkın, verin şu telefonu bakayım, diyor. Telefonu alıp konuma bakıyor.

Haberin Devamı

- Abi bu adres Kırıkkale yahu, diyor.

Bizim dost meğerse Kırklareli diye Kırıkkale’ye bakmış. Aradığımız kitapçı ta Kırıkkale’de.

Katıla katıla gülüyoruz.

Kırk-lareli’nde eşimin yaşadığı eski mahalleleri geziyoruz. Eski evler hüzünlü birer hatıra olarak arada kalmış. Kimisi tek katlı bahçeli ama hâlâ eskinin lezzetini taşıyor. Bazen geçmişin şaşaasını anlatan ahşap konaklar göze ilişiyor. Çevreleri dört beş katlı apart kondu diyebileceğimiz karaktersiz yapılarla çevrilmiş. Eşim “Nerede eski Kırklareli…” diyor. Her yerde olduğu gibi orada da anıların üzerinden görgüsüzlük ve para hırsı geçmiş. Kırklareli’nin eski tarihi dokusu yerini adeta İstanbul varoşlarına benzer bir yapılanmaya bırakmış. Doğma büyüme oralı bir gençle sohbet ediyoruz. İstanbul ve civarını sevmiyor:

“Eşimle birlikte hafta sonlarında daha çok Bulgaristan’ın Varna şehrine veya Yunanistan’a, Dedeağaç’a gidiyoruz, diyor, iki saatlik yol, özellikle Varna’yı çok seviyoruz, tertemiz bir şehir. Zaten Bulgar sınırını geçtiniz mi her   yer yemyeşil, ormanlık, enfes bir hava var.   İstanbul tam bir kaos.”

Haberin Devamı

Gençler memleketlerini sevmiyor diye şikâyet ediyoruz bazen. Peki, onlara sevilecek bir şey bıraktık mı? Tam tersine,
yok etmeye devam.

Kırklareli, düzenli geliriniz varsa, yaşaması kolay bir şehir. En uygar kentlerimizden biri. Ne var ki yazları çok sıcak, kışları çok soğuk geçiyor. İklim zorlayıcı. Sessizlik, huzur ve insan zarafeti açısından ise listenin başlarına koyabilirsiniz.

Bir hafta sonu ziyaret ederseniz, ızgara köfte eşliğinde, Trakya’nın yurdun diğer bölgelerinden farkını da görmüş, yaşamış olursunuz.

Manzarası da güzel

Kentin caddelerine bu günlerde kayısı ve kiraz sepetleri seriliyor. Kayısılar ve kirazlar lezzetli mi lezzetli. Bölgenin ürünüymüş. İstanbul’un yarı fiyatına gidiyor. Kayısıların manzarası bile iştah açıyor.

Kırklareli

İZİN: Bayram haftasında biz de izninizi rica edeceğiz. Mutlu bayramlar diliyoruz herkese...