Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kızılay'ı "Hilali Ahmer" adıyla ilk kuran kişi Dr. Abdullah Bey imiş... Aslen Avusturyalı olan Abdullah Bey, ülkesinde tıp ve hukuk okumuş, ancak kimi sorunlar nedeniyle Osmanlı'ya sığınmış, Abdullah adını alarak Mekteb i Tıbbiye'yi Şahane'de hocalık yapmış... Üstün hizmetleri görülmüş. 1868'de Kızılay'ın kurulmasına önayak olmuş... 1874 yılında ölmüş...Dr. Abdullah Bey öldüğünde Eyüp Defterdar Camii haziresine gömülüyor. Ancak Menderes döneminde hazire yol yapımı nedeniyle küçültülürken mezar başka bir yere naklediliyor... 1994 yılında tarihçiler Abdullah Bey'in ölümünün 120. yılı nedeniyle bir toplantı düzenliyor... O vesileyle Eyüp'teki mezarını da yeniden inşa ediyorlar. Kemikleri bulup getiriyor, mezar taşını yeniliyorlar.O yıl yerel yönetimleri Refah Partisi kazanıyor. Bir yıl sonra Eyüp ve Anakent belediyelerinin marifetiyle "dönmedir" diyerek Abdullah Bey'in kemikleri Eyüp'ten alınıp başka yere taşınıyor, kabri dümdüz ediliyor...O gün Anakent Belediyesi Başkanı Tayyip Erdoğan'dır...Kızılay'ın kurucusu Abdullah Bey'in mezarı o günden beri kayıptır...Kızılay'ın üstün hizmet madalyasını verdiği kişi, Kızılay'ı kuran adamın mezarını yok edenle aynı kişidir.. Tam kara mizah... değil mi? Tıp tarihçisi Prof. Arslan Terzioğlu, Başbakan Erdoğan'a Kızılay tarafından üstün hizmet madalyası takıldığında yurtdışındaymış. Bu konudaki çarpıcı bilgileri o yüzden bize ancak dün verebildi... Erdoğan, "Kedi karikatürü" davasında tazminatı kaybetmiş. Sonuç: Kendisi paradan oldu, kedisi meşhur... Kimi ekonomi yazarları şu yorumu sık sık yapmaya başladı:- Cari açık çok kritik bir noktada. AB ile müzakereler kesilirse kaynak girişi azalır, ekonomi çöker...Bu yorumdan şu sonuç çıkıyor:- Ekonominin çökmemesi için müzakereleri sürdürmeye mecburuz... O yüzden de AB'nin Kıbrıs isteklerini kabul etmek zorundayız...AKP ve yandaşları, halkı Kıbrıs'ı vermeye ikna için, bu yoruma dört elle sarıldılar. İnce ince işliyorlar. Burada AB'den önce AKP'ye sorulacak bir soru var:- Cari açığı onca eleştiriye rağmen neden büyüttünüz? Neden müzakerelerin yürümesi için Kıbrıs'ı Rumlara vermeyi şart koşan anlaşmalara imza attınız? Komplo Birçok insan fırsatları değerlendiremez, çünkü fırsatlar işçi tulumu giyer ve iş gibi görünürler. İstanbul Diş Hekimleri Odası'na (İDO) üye eğitmen diş hekimleri, bir nostalji projesi başlatıyor... Hekimler çocukken okudukları ilkokullara gidecek, buradaki öğrencilerin diş muayenelerini yapacak, diş sağlığı dersi verecek...Nostalji projesi ile 35 bin öğrenci, velileri ve 300 öğretmen yaşam boyu ağız - diş sağlıklarını koruyacak bilgi ve beceriyle donatılacak. Ege Diş Hekimleri Derneği de benzer ama daha geniş kapsamlı bir çaba içinde. Dernek İzmir'de engelli çocukların diş tedavilerini ücretsiz olarak yapıyor. Üç adet tedavi ve altı adet eğitim birimli gezici diş hekimliği (sahra) polikliniği ile hizmet veren dernek, yatılı bölge okullarına da giderek çocukların tedavisi için çalışıyor... Bu güzel çabaları kutluyoruz... Nostalji Rahmetli Hasan Yalçın'ın yazılarından derlenen "Medyamızın Halleri" adlı kitaptan öğreniyoruz ki... Geçmişte bir OHAL Valisi gazetecilere takınmaları gereken tavrı şöyle anlatmış: "Milli maç spikeri gibi olacaksınız"... Yazarlar artık o kadar taraflı değil, ama asla lig maçı spikeri kadar da tarafsız olamıyorlar... Milli Ankaralı meslektaşımız Alaattin Aktaş, 7 Kasım Salı günü tanınmış bir firmanın Samsun'dan 13.30'da hareket eden otobüsüyle Ankara'ya yolculuk yapmış. Anlatıyor:"Yerim, şoförün hemen arkasındaki bir numaralı koltuktu. Otobüste müzik ve televizyon yayın sistemi olduğunu görünce hareket eder etmez kulaklığı takıp müzik dinlemeye başladım. Ancak dışardan televizyonun sesi geliyordu. Muavini çağırdım. Her yolcunun kulağında kulaklık varken sesi neden dışarıya verdiklerini sordum. Muavin:- Şoförümüz, önündeki monitörden televizyon seyrediyor, orada kulaklık olmadığı için sesi mecburen dışarıya veriyoruz, demesin mi? Eğilip baktım. Şoförümüz gerçekten de bir yandan otobüsü kullanıyor, diğer yandan önündeki monitöre göz atıyordu. atv'deki kadın programını izliyordu. Dehşet içinde, "Siz bizi öldürmek mi istiyorsunuz, araç kullanırken bunu nasıl yaparsınız" deyince adam canı sıkkın bir edayla televizyonu kapattı. Aradan bir süre geçti, yine televizyon sesi gelmeye başladı. Tekrar baktım, manzara aynıydı. Şoförümüz yine monitörü açmış, bu kez de haberleri izliyordu. Artık diyecek bir şey bulamadım, kendimi trafik canavarının insafına terk ettim... m.asik@milliyet.com.tr Seyir halinde!