Melih Aşık
Radikal Gazetesi Konya'daki "İslami model" uygulamasını konu alan bir inceleme yayınlıyor... Bu kentimizde meyhane ve büfelere alkol ruhsatı verilmiyor, içki siyah poşet içinde satılıyormuş... İmam Hatip lisesi mezunu İslamcı bir kitapçı her türlü yayın yanında sol kitaplar da sattığı için tehdit ediliyormuş.
İsmail Çalışkan adlı bu yurttaş bir defasında İBDA - C tarafından tehdit edilince suç duyurusunda bulunmuş, Emniyet yetkililerinden
"Siz de satmayıverin kardeşim" yanıtını almış... Tüm yasaklar Belediye ve kent yetkilileri tarafından
"halk böyle istiyor" sözleriyle savunuluyormuş. Dizideki bir paragraf manzarayı güzel özetliyor:
"Belediye'ye göre halk istiyor genelev kapatılıyor, halk istiyor tekel bayilerine ruhsat verilmiyor, halk istiyor içki yasaklanıyor. Ancak ilginçtir ki, istatistiklerde Konya içki tüketiminin en fazla olduğu il görünüyor.
***
Radikal'de bu satırları okuyunca... Refah siyaset kadrosunun Hac şovunu da gözümüzün önüne getirince... Bir İranlının şık tespitini anımsadık.
Humeyni devriminden sonra İran'da günlük hayatta ne gibi değişiklikler olduğu sorusuna bu İranlı gülerek şu yanıtı vermişti:
- Fazla değişiklik yok... Eskiden dışarda eğlenir evde ibadet ederdik... Şimdi dışarda ibadet edip evde eğleniyoruz...
RP'liler Erzurum'da çarpıcı açıklamalar yapan Tuğgeneral
Osman Özbek için "Sivillerini giysin gelsin konuşalım" dediler ya. Emekli Albay
Ratip Çetintürk de karşılık olarak bu sözün sahiplerine dün şu çağrıda bulundu:
- Dokunulmazlıklarını bırakıp gelsinler de konuşalım...
İstanbul Üniversitesi Prof.
Bülent Berkarda'nın dün sütunumuzda yayınlanan suçlamalarına Profesör
Cem'i Demiroğlu 'nun yanıtını kısaltarak yayınlıyoruz:
"Prof. Berkarda görev döneminde yapılan ve Üniversiteyi bilimsel ve teknik açıdan büyüten çalışmaları görmezlikten gelerek Üniversite'den hastane çalındığını ifade etmektedir. Hazineye ait olan bir yerin tarafımızdan Vakıf ve ona yapılan bağışlarla bugün Türk Sağlık Sektörü'nün iftihar edilecek bir örnek kurumuna; "Florence Nightingale Hastanesi" ne çevrilmesini soygun diye nitelendirmesini kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Görevim sırasında Prof.Dr.
İhsan Doğramacı döneminde ve ondan sonraki dönemlerde YÖK denetleme kurulları bir çok defalar üniversitemizi denetlemiş ve Rektör'ün asılsız suç duyurularını yerinde incelemiş ve güya Florence Nightingale'e döşendiğini ileri sürdüğü marleyleri üniversitede görünce hayrete düşmüşlerdir. Bu denetlemeler sonucu yargıya intikal eden bütün davalardan ise aklanmış bulunuyorum. Bir zamanlar odasının kapısına "YÖK üyeleri ve köpekler giremez" diye yafta yapıştıran, ama daha sonra YÖK savunuculuğuna soyunan Berkarda'nın sözlerinin ne denli doğruyu yansıttığını kamuoyunun görüşüne sunuyorum...
Tansu Çiller düne kadar
Erbakan'ın
"İmam Hatip ortaokullarını kapattırmayız" sözlerini destekliyor, daha iki hafta önce
" MGK kararları halkın içine sinecek biçimde uygulanacak" diyerek ortağına göz kırpıyordu. Birden döndü. Laik eğitimcilerin ve MGK'nin desteklediği
"Kesintisiz 8 yıllık eğitim modeli" ni savunmaya başladı.
Çiller'in bu dönüşü kimine göre MGK baskısının sonucu... Kimine göre
Şaibe Hanım Refahyol Koalisyonu'nu noktalamak için bahane arıyor ve son noktayı bir laiklik gösterisiyle koymak istiyor...
Dönüşün sebebi ve sonucu çok yakında anlaşılacak... Dikkati çeken nokta...
CHP, DSP ve DYP, laik eğitimcilerin çizdiği kesintisiz eğitim modeli üzerinde birleşirken... ANAP'ın bu konuda net bir tavır açıklayamaması... Muhalefette olmasına, RP'ye koalisyonla bağlı olmamasına rağmen DYP'nin de gerisine düşmesi. Refah'a daha yakın bir pozisyon alması.
Neden? Çünkü ANAP'ın içinde bir "laik - dinci koalisyonu" var... Bir yanda
Kaya Erdem, Işın Çelebi, İmren Aykut gibi isimler... Öte yanda
Mehmet Keçeciler'ler, Korkut Özal'lar,
Ali Coşkun'lar,
Cemil Çiçek'ler... ANAP'taki bu
"iç koalisyon" partinin 8 yıllık kesintisiz eğitim konusunda bırakın MGK kararını... Kendi programındaki modeli sulandırmadan savunmasını bile imkansız kılıyor. ANAP programındaki model MGK'da kararlaştırılan modelden farklı değil... Ama
Mesut Yılmaz iç koalisyondaki dinci kanadın baskısı yüzünden kendi programındaki modeli savunacak gücü bulamıyor...
Ve kamuoyu şu sıralarda ANAP'ın, Refahyol'a alternatif yeni bir hükümete öncülük ederek ülkeyi yeniden laik aydınlığa çıkartmasını bekliyor.
Görün umudumuz hangi dağların ardında...
Bağdat Caddeli
Nejat Beyefendi telefonda imalı konuştu:
- Maalesef
Yalım Erez'le
Yıldırım Aktuna'nın başlattığı hareket başarıya ulaşamayacak, dedi, bunun müsebibi de
Yavuz Donat'tır...
- Neden ?
- Çünkü dünkü yazısında
Erez ve
Aktuna'nın adlarını verdikten sonra zincire yeni halkaların ekleneceğini söylüyordu...
- Ne var bunda efendim?
- Ne var olur mu, aklı başında adam "ben halkayım" diye ortaya çıkar mı?