Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başbakan Erdoğan partisinin Kızılcahamam kampında aşka geliyor, şunları söylüyor:
“Ferhat gibi dağları delerek bugünlere geldik, buradan geriye gidiş olmayacak”,
“Onlar, bizim ülke sevdasıyla kurduğumuz bu binayı, ilk sarsıntıda yıkılacak, temelsiz bir yapı zannediyorlardı”, 
“Bu şarkı burada bitmez. Milletimiz bize inanıyor ve güveniyor. Bunun için hedefe, maksuda er ya da geç ulaşacağız.”
CHP Milletvekili Cevdet Selvi soruyor:
- Sayın Başbakan, konuşmalarında sürekli dile getirdiği ‘onlar-biz’ kavramlarıyla kimleri kastetmektedir?
Selvi’nin daha da merakla sorduğu soru şu:
- Ülkemizdeki siyasal sistemde, siyasi partilerin varacağı son hedef; büyük bir çoğunlukla iktidar olmak ve ülkeyi yönetmektir. Sayın Başbakan ‘maksuda er ya da geç ulaşacağız’ sözü ile başka hangi hedefi kastetmektedir?
* * *
Maksut acaba nedir? Akla Başbakan’ın eski arkadaşı Mehmet Metiner’in şu sözleri geliyor:
“Hiç kuşkusuz amacımız İslami bir devlet kurmaktı ve bu devlet eliyle toplumu İslamileştirmekti. Ama bizler Türkiye’de diğer ülkelerden farklı olarak bunun ancak parti yoluyla gerçekleşebileceğine inanıyorduk.”
Güncel söylemler  bu “maksudun” hâlâ geçerli olduğunu gösteriyor...
* * *
Başbakan’ın dikkat çeken bir başka cümlesine bakalım: “Bizim dışımızda hiçbir iktidar taş üstüne taş koymadı. 80 yıllık cumhuriyet hükümetlerinden fazla yatırım yaptık”...
Başbakan Erdoğan kendi iktidar dönemini sık sık “80 yıllık cumhuriyet” ile  kıyaslıyor...
Kendi iktidarlarını cumhuriyet iktidarları arasında saymıyor...
İkinci Cumhuriyet Tartışmaları adlı kitapta, 1993 yılında şu sözleri söylemişti:
“Türkiye Cumhuriyeti 1923’ten bu yana sürekli gerileyiş içindedir. Türkiye’nin 70 yıllık tarihi boşa harcanmış bir zamandır.”
Başbakan anlaşılan  maksuda cumhuriyetin tersi yönde yürüyerek varmayı hedefliyor... Çok tehlikeli ve umutsuz bir zorlama...

Haberin Devamı

Türklerin günde 74 dakikayla gazete okumaya en çok zaman ayıran millet olduğu açıklanmış.
Bu 74 dakikanın ne kadarı spor sayfalarına gidiyordur acaba?
Haldun Ertem

Haberin Devamı


Bir şikâyet...
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Cebeci Hastanesi’nde psikiyatri servisinde yatan hastalardan toplu şikâyet var:
- Yemekler kalitesiz, lezzetsiz, porsiyonlar ufak...
Sağlık Bakanlığı’na  duyurulur...


Kene
Karabük’e bağlı Eflani ilçesinde kenenin ısırması sonucu yaşamını yitiren 75 yaşındaki Zülfiye Tunç’un cenaze töreninde imam Muharrem Tokgöz konuşuyor:
“Cenab-ı Allah diyor ki, dünyada bazı husumetler artınca kavimlere bazı cezalar verilir, onlara bilinmedik hastalıklar verilir. Dünyada fiili ve sözlü fuhuşlar artıkça, bu tür belalar başımıza musallat olur.”
Hoca’ya sorulması gereken soruyu izninizle buraya alalım:
- Bütün bu olup bitenlerde  75 yaşındaki Zülfiye Tunç’un günahı neydi?


Nuri Dülger, 5 Haziran Dünya Çevre Günü için bir insanlık yemini hazırlamış... Tüm yurttaşlara bildirmeyi de borç bilmiş:
“İyi bir yaşam sürdürebilmek için tüm imkânlarımı en verimli şekilde kullanacağıma...
Yaşam mücadelemi sürdürürken başkalarının hak ve özgürlüklerine saygılı olacağıma...
Yaşanabilir bir dünya ve çevre oluşturabilmek için üzerime düşenin en iyisini yapmaya çalışacağıma söz veriyorum...”

Haberin Devamı


Telefon darbesi!
CHP Genel Sekreteri Önder Sav telefonun yanlış düşmesine basmış olabilir. Hayatında hiç yanlış düğmeye basmamış olanlar kendisine “salak” diyebilir. Özel görüşmenin Vakit’te yayımlanması üzerine CHP’nin Başbakan’a yüklenmesi yanlış olmuştur. Olayın aydınlanmasını beklemeden suçlamaya yönelmek siyasi hatadır. Ancak bunlar hatadır ama suç değildir.
Ortada ağır bir suç varsa  o da telefonun dinlenmiş, konuşmaların yayımlanmış olmasıdır. Konuşmayı devlet dinlemiş de olsa, gazete dinlemiş de olsa suç...
Daha da vahimi... Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Başkanlığı’nın, hâkim kararıyla ülke çapında tüm sabit ve mobil telefonları, faks, data ve internet haberleşmesini izlemesidir. Şüpheli-masum ayrımı yapılmaksızın kimin kimle haberleştiği, mesajlaştığı sınırsız bir izlemeye tabi tutuluyor... İşadamı, gazeteci, yazar, düşünür, bilim adamı, doktor, mimar, avukat, sanatçı... Aklınıza kim geliyorsa meslek sırları devletin elinde.. Hepsi devletçe ele geçirilmiş durumda...
Bu durum cumhuriyet tarihinin en büyük skandalıdır...
Adalet Bakanlığı bu uygulamaya itiraz ediyor: “Bu uygulama, anayasa, demokratik düzen ve insan haklarına aykırıdır” diyor .. Ne zaman mı? Jandarma aynı dinleme yetkisini istediği zaman...
Belli ki elde edilen bilgilerin ne kadar kritik olduğu biliniyor... Ve bu bilgilerin o yüzden Jandarma’nın eline geçmesi istenmiyor... Eğer izleme sırf güvenlik amaçlı olsa neden Jandarma’nın bilgilenmesi istenmesin...
Telefon izleme ve dinlemeleri “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı” tarafından yapılıyor. Bu görevli Başbakan tarafından atanıyor. Denetlemeyle ilgili görevlileri de yine Başbakan atıyor!.. Her şey kontrol altında!
Dinci siyaset, sürdürdüğü sivil darbede ilk önemli kale olarak telekomünikasyonu ele geçirdi.