Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bursalı okurumuzdan telaşlı bir haber; “Dev marketler Bursa’yı işgal ediyor. Belediye Başkanı uyuyor... Son olarak Maya İnşaat ve Hollandalı Corio, Bursa’da 210 milyon dolar yatırımla ‘Anatolium’ adlı dev bir alışveriş merkezi kurmaya başladı...”
Bir başka okurumuz İstanbul’dan yazıyor:
- Starbucks ve Gloria Jeans’ler kahvehaneleri, pastaneleri yutuyor... Carrefour’lar, Metro’lar, Migros’lar bakkalları, tuhafiyecileri, kırtasiyecileri ufalıyor... IKEA mobilyacıları, uluslararası moda devleri butikleri, terzileri bitiriyor. Bırakınız bankaların, sanayiin, sigortaların yabancıların eline geçmesini, bakkal, çakkal, tuhafiyeci, ayakkabıcı, özsetle esnaf  büyük sermayeye yem oluyor...
Yakınmaları dinlerken aklımıza Ali Sirmen dostumuzun tespiti geliyor:
“Halkımız hep sağ partilere oy verir, sol çözümler bekler.”
Sevgili okurlarımıza soralım...
- Halkımız oylarını sağ partilere verirken kapitalizme, liberalizme, küreselleşmeye vermedi mi? Bunun doğal sonucu da büyük balığın küçük balığı yutması değil mi? Başka ne gibi sonuç bekliyorduk...
İktisatçı Mustafa Sönmez diyor ki:
- Küçük girişimcinin, bakkalın, esnafın çöküşüne de neden olan büyük mağazacılığın, özellikle, kentsel merkezlerde inşası, bu esnaf çöküşünü getirdi. Haksız rekabetle karşı karşıya kalan küçükler hızla tasfiye oluyorlar. Bu merkezlerin, kentin dışında yer almaları hem küçüklere bir “pozitif ayrımcılık”, hem de kent dokusunun sağlıklı gelişimi açısından zorunlu idi ama AKP iktidarı ve öncekiler bunu pek önemsemeyip, yerli ve yabancı büyük sermaye girişimi olan bu yatırımlara gelişigüzel kucak açtılar, teşvik ettiler. Şimdi hem küçük girişimcinin tasfiyesi, iflası hem de kentlerin sağlıksız, hormonal, kirli büyümesi sorunu ile karşı karşıyayız.
Bu yutulma olayı belediyeleri aşıyor.. Genel politikanın sonucu... Halkın paryalaştırma sürecinin bir parçası...

Haberin Devamı


Soru: AİHM’nin özelliği nedir?
Yanıt: AKP ve AKP’yi destekleyen basın tarafından henüz hücuma uğramamış bir yargı organı olması...
Haldun Ertem

Haberin Devamı


Karar
Anayasa Mahkemesi’nin türbanla ilgili anayasa değişikliğini reddetmesinin anlamı nedir? Bazıları kendisini Anayasa Mahkemesi yerine koyup gerekçesini bile beklemeden kararı topa tutarken, eski Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk daha geniş bir yorum yaptı... Dedi ki:
“Anayasa Mahkemesi bu kararıyla Türkiye’de laisizmin bir devlet ideolojisi ve devletin rejimi olduğunu ortaya koymuştur. Bu bir rejim ve devrim muhafızlığıdır. Rejimin güvencesidir. AKP’nin bu engeli aşması artık mümkün değildir. Bu kararı veren Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yle ilgili kapatma davasında ne yapacağı da biraz daha belirginleşmiştir.”
* * *
Ve bir hukukçu dostun notu: Anayasa Mahkemesi tüm baskılara rağmen cumhuriyeti korumaya devam etmiştir. Hukukçularımızın, göğüslerini laikliğe siper etmelerinden şükran, hayranlık ve gurur duymak gerekir. Bu, tarihimizde bir dönüm noktası olacaktır. Sonuca ve hukuka herkes saygı göstermelidir... Daha gerekçeyi bile görmeden Anayasa Mahkemesi’ni topa tutmanın ne AKP’ye ne de ülkeye yararı olabilir... Unutmayalım, hukuk her an, hepimize lazım olabilir...

Haberin Devamı

Nesin
AKP’ye Ak Parti diyenlerin sayısı artıyor... Ağızlar giderek Ak Parti deyimine daha çok alışıyor... Okurumuz Doğan Göker, dün Başbakan Erdoğan’ın şeddelendire şeddelendire “Ak Parti” dediğini duyunca birden rahmetli Aziz Nesin’in soyadını nasıl seçtiğine ilişkin öyküsünü anımsamış... Bize de anımsatıyor:
“... Soyadı Kanunu çıktığında herkes bir telaş gidip kendilerine yeni soyadları seçtiler. Ben bir süre bekledim ve izledim. İnsanlar genellikle kendilerinde olmayan nitelikleri seçiyorlardı soyadları olarak. Örneğin, ufak tefek biri gidip ‘Dağdeviren’ soyadını seçti, son derece ödlek olan bir diğeri ‘Kahraman’ oldu, en namussuz olanı da ‘Dosdoğru’ ... Ben de kendime ‘NESİN’ soyadını aldım ki, kendi kendime sorduğumda ne olduğumu, ne olmam gerektiğini bileyim.”
Okurumuz sözü şöyle bağlamış:
- İnsanlar ak demekle ak olmazlar... Önce gerçekten ak olmak lazım...


Ankara şebeke suyunda bulunan arsenik ve kadmiyum kanser riski taşıyormuş.
Kanserden korunmak için yalnızca sigarayı değil, suyu da bırakmak gerekiyor galiba...
G. Elmas


Suruç’un suyu...
Suruç’tan bir vatandaş yazıyor: “Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 1990’dan beri tarım suyunu bekliyoruz. Ama su gelmiyor... İşin tuhaf yanı Atatürk barajından sadece kırk kilometre uzaklıktayız... Başbakan Mardin’e, Diyarbakır’a GAP suyunun götürüleceğini söylüyor... Barajın burnunun dibindeki Suruç’a su getiremiyorken  oralara nasıl götürecekler... Merak içindeyim...”


Götüren Şahin!
İbrahim Şahin TRT Genel Müdürlüğü’ne aday olduğunda RTÜK’e ayrıntılı özgeçmişini vermişti. Yazdığı makalelerin tek tek isimlerini eklemeyi bile ihmal etmemişti. Ama Avea, Vodafone gibi kurumlarda yönetim kurulu üyesi olduğunu gizlemişti. Bunlar sonradan ortaya çıktı, Vodafone’dan 12 bin YTL aylık aldığı da... Derken CHP Milletvekili Muharrem İnce açıkladı:
“ Ticaret Sicili gazetesini karıştırırken gördüm ki, İbrahim Şahin, Telekom’un iştiraki olan ‘Assist Rehberlik ve Müşteri Hizmetleri Anonim Şirketi’ adlı şirkette yönetim kurulu üyeliği yapıyor ve buradan da ayda 5 bin YTL alıyor.”
Muharrem İnce, İbrahim Şahin’in 50 bin YTL aylık gelirinin olduğunu söylüyor... Rakam yanlış mı? Olabilir... Doğrusu neyse İbrahim Şahin açıklamak zorunda...