* * *Tam da şu sırada İrem Barutçunun yazdığı "Babıali Tanrıları - Simavi Ailesi" adlı kitabı okuyoruz... Harf devrimi yapılmış. Hükümet gazetelere para yardımında bulunuyor. Bu yardımı reddeden bir patron, Ankaranın dikkatini çekiyor. Bu patron sonradan Hürriyeti kuracak olan Sedat Simavidir. Acaba paraya ihtiyaç duymayacak kadar zengin midir o sırada Sedat Simavi? Ne gezer... Tam tersine iflas bayrağını çekmiş, ailesini geçindirebilmek için, Samsunda İsviçreli fındıkçıların yanında çalışmaya başlamıştır...O günkü duyarlılık bugünkü meslektaşlara bir şeyler söylüyor mu acaba?Brüksele gidip zirveyi izlemek kaç paralık masraf ister? Üç günlük gezinin bedelini Marlboroya gebe kalarak ödeyeceklerini bilmiyor mu bu gazeteciler? Amerikan sigara devi Marlboro, Brüksel zirvesine 20 Türk gazetecisini götürmüş, Recep Tayyip Erdoğanla aynı otele yerleştirmiş. "Sansürsüz Com" adlı internet sitesindeki habere göre Marlboro, tüm masrafları karşılıyormuş. AB zirvesini 200 Arap gazeteci izlemiş. Türkiyenin tarih aldığını, gözleriyle görmeden inanmayacaklardı herhalde... AB ile ilişkilere soğukkanlı bakan iki isim, Prof. Erol Manisalı ve CHP Milletvekili Onur Öymen, Tayyip Erdoğanın "Kıbrısı verdiği" kanısındalar. Erol Manisalı, Tayyip Erdoğanın iç kamuoyundan çekinerek yazılı garantiden kaçındığını, sözlü garanti verdiğini, bunun aynı kapıya çıktığını bildirdi. Onur Öymen de Kıbrısla ilgili sözlü taahhüdün bile Londra ve Zürih anlaşmalarını rafa kaldırmak sayılacağını, hükümetin buna yetkisi olmadığını, bu konuda ancak TBMMnin karar alabileceğini belirtti. Kıbrıs ne oldu? AB basını diyor ki: "40 yıllık uzun bekleyiş bitti!" Evet şimdi de, "15 yıllık kısa bekleyiş" başladı! Fransadan Airbus alımı, Fransız halkının referandumda vereceği karar sonrasına bırakılmalıdır. Anadolu kentlerinde üniversite okuyan gençlerin en büyük derdi ev kiraları. Ev sahipleri, öğrencilere karşı insafsız davranıyor. Muğlada 20 kadar öğrenci toplanmış, bu durumu protesto ediyor... Bir basın bildirisi okuyor. Daha sonra Belediye Başkanıyla konuşmak üzere belediyeye yöneliyor. Polis müdahale ediyor.. Bir dayak.. Bir dayak... Brükselde ABye üyelik görüşmeleri yapılırken, Muğlada kafaların değişmediği sergileniyor... Brüksel - Muğla Bardağın dolu tarafı, boş tarafı var. Dolu tarafını görmek isteyenler diyor ki:- Türkiye dünkü imzayla büyük başarı kazanmış, AB tam üyeliği için son düzlüğe çıkmıştır.- Erdoğan Kıbrısı tanıması için yapılan baskılara göğüs germiş, iyi bir devlet adamlığı sınavı vermiştir.- Gelecek olan yabancı sermaye ülke ekonomisine önemli katkılar yapacak, Güneydoğu kalkınacak, etnik huzursuzluklar dinecektir.- Türkiye artık Ortadoğuda Amerikan politikaları peşinden sürüklenmeyecektir.- Türkiye, 15 yılda üyeliğe hazır hale gelecektir. O takdirde Fransa veya Avusturyanın referandumu önemini kaybedecektir. - Türkiye, her alanda Avrupa standartları uygulayan çağdaş bir ülke haline gelecektir.Bardağın boş yanını görenler diyor ki:- Türkiye, Ankara Antlaşmasını ABye yeni katılan 10 ülkeyle imzaladığı anda Kıbrısı tanımış olacaktır. O imzanın tanıma anlamına gelmeyeceği açıklamaları, Türk kamuoyunu teskin etmeye yönelik bir manevradır.- Türkiye, kesin üyelik tarihi almamıştır. Hedef tam üyeliktir ama garanti değildir. - Türkiye, her isteneni verdiği halde tam üye yapılmayabilir. Verdiğiyle kalır.- Türkiye, bütün koşulları yerine getirse bile Fransa ve Avusturyada yapılacak referandumlara takılabilir. Yarın Almanyada Hristiyan Demokratlar iktidara geldiğinde Türkiyenin işi iyice zorlaşacaktır.- Üyelik süreci Türkiyeyi sömürgeleştirecektir.Bardağı ister dolu, ister boş görebilirsiniz... Bizi sorarsanız, pek umutlu olduğumuzu söyleyemeyiz. m.asik@milliyet.com.tr Seçim sizin...