Ankara’da Amerikalı yetkili trafiği arttı... ABD - İran savaşında belli ki Türkiye’ye hayli aktif roller düşünülüyor... Ancak Ankara’da hangi pazarlıkların yapıldığından Türk halkı tamamen habersiz... Kıbrıs’ta Mehmet Ali Talat fırsattan istifade Rum lideri Histofyas’a “Tek egemenlik tek vatandaşlık” ilkesine dayalı görüşme sözü verdi. Muhtemel sonucu CHP’li Şükrü Elekdağ şöyle belirtiyor:
“Sonuçta KKTC, Kıbrıs devletini temsil eden Rum Yönetimi’ne eklemlenir, Türk askeri çekilir, Türk halkı Ada’da azınlık olur.”
ABD ve AB’nin zorlamasıyla Türkiye’nin Ermenistan ile gizli temaslara başladığını dünkü gazetelerden öğrendik. Ermenistan Türkiye üzerindeki hayallerinden vazgeçmeden, Karabağ işgalini kaldırmadan görüşmelere başlanmasını ve sınırın açılmasını istiyor. CHP’li Onur Öymen’in dediği gibi:
- Dış politikada sürekli olarak Türkiye’nin verecekleri konuşuluyor...
İçerde de siyaset sürekli vermek üzerine.. Ergenekon tozu dumanı arasında yabancılara toprak satış kanunu çıkarıldı. CHP'li Birgen Keleş, “Bu yasayla bütün Türkiye'yi satarsınız” dedi ama sözleri puslu havada kayboldu... Sahil otellerine kıyıları işgal olanağı veren yasa da aynı gürültü arasında toza toprağa karıştı... Ülke, dışardan içerden yağmalanıyor... Bu yağmanın tezgahçıları iktidarda... Yağmaya direnme düşüncesi besleyen kişiler kuşatma altında. Kavga laiklerle - dindarlar arasında falan değil. Kavga ulusalcı yurtseverler ile satıcı işbirlikçiler arasında... Bu kavgada vicdan ölçüleri giderek eşi görülmemiş boyutlarda aşılıyor...
TBMM’yi keneler basmış.
Bazı Hazine kenelerini ziyarete gitmiş olabilirler... Yine de korunmaya alınmalılar. Çünkü Meclis keneleri daha vahşi...
Haldun Ertem
Hakan Şükür
Okurumuz İlker Erkan merak etmiş... Soruyor:
Hakan Şükür’ün Başbakan ve Cumhurbaşkanı’yla görüşmesi için acaba ne gibi bir sebep vardır? Bu görüşmelerin içeriği nedir? Cumhurbaşkanı bu kadar işsiz midir ki Hakan Şükür’e vakit ayırıp saatlerce görüşüyor? Acaba Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile gerçekten görüşmeye ihtiyacı olan sendika başkanları, sivil toplum örgütleri vs. bu kadar kolay görüşebiliyor mu?
THE Economist Dergisi “Dar Kemalist gömlek Türkiye’ye uymuyor” demiş.
Bize biçtikleri kefeni bir giysek, bir daha çıkartmayacağız...
Akif Kökçe
Yalan sandviçi...
Yazar ve psikiatr Kaan Arslanoğlu, SOL’da dünkü yazısında liberal mi faşist mi oldukları tam kestirilemeyen kişileri irdeliyordu... Mesela:
“... Ve yine öncelikle liberallerin gerçekten liberal mi, yoksa basbayağı faşist mi olduklarını tartışmak gerekiyor. Ad verip işi kapatma kolaycılığıyla değil, tam tersine SS’lerden, CIA’den alınmış propaganda taktiklerini geçersizleştirme bakımından, eni konu kafa yorarak, araştırarak. Çok sık kullandıkları bir taktik: Yalan sandviçi. Ortaya lezzetli bir küçük gerçek parçası koyuyorlar, etrafına sardıkları koskoca bir yalan ekmeğini, sahte entelektüel mayonez yardımıyla yutturuyorlar. Hem şeriatçı, hem Amerikancı olan AKP hükümetini, orduya karşı olduğundan (onu dahi her gün yeniden irdelemek gerekiyor) demokrat gösterme hamburgerleri en revaçta ürünleri. Düşünce özgürlüğü ve demokrasi burgerleri çok tutulan başka malları arasında yer alıyor. Düşünce özgürlüğü burgerlerinin ortasında yağlı bir 301 parçası konulmuş. Eleştiriye tahammülsüzlük, hiçbir şekilde tartışmama, kendileri gibi düşünmeyeni her yolla susturma alışkanlıklarını bununla kolayca yutturuveriyorlar. Barış cipsleri de iyi satıyor. Bir yandan kanla ve savaşla besleniyor, ısrarla savaşan bir gücü desteklemekten geri adım atmıyorlar, öte yandan masumu oynuyorlar.
Başka bir geçerli taktik: Ötekileştirmek. Bu terimi pek severler ve sık kullanırlar, ama en büyük ötekileştiricilerden biri de kendileridir. Ergenekon operasyonun altında başka amaçlar mı gördünüz, darbeci oluveriyorsunuz. En büyük tehlike AKP’dir mi dediniz, orducu, postal yalayıcı hanesine sokuluyorsunuz. Hele bir “ulusalcı” bandı taktılar mı kolunuza, en pis muameleleri bile hak ediyorsunuz.”
Mektup
Sevgili Melih İşin özeti şu,
Malum tipler,
iktidar çevreleri, bir kısım yabancılar, sahte düşünürler
ısrarla “Türkiye’de büyük bir değişim var. Bunu anlamak lazım” diyorlar.
Irak’ta da büyük bir değişim var.
Bu değişim Irak’ta silahlı işgalle yapılıyor. Türkiye’de ise siyasi ve
ideolojik işgalle. İkisi de aynı
merkezlerden idare ediliyor.
Demir Özlü
Stockholm
Diş...
Çankaya’da bir lisede görev yapan öğretmen diş tedavisi yaptırıyor, yaklaşık 150 YTL ödüyor... Daha sonra bu parayı geri almak üzere Mal Müdürlüğü’ne baş vuruyor. Aradan 2.5 ay geçiyor. Hâlâ parasını alabilmiş değil... Mal Müdürlüğü her defasında şu yanıtı veriyor:
“Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinde ödenek yok.”
Devlet bu kadar mı parasız kaldı? Yoksa gariban öğretmene ödeyeceği parayı faizsiz kredi olarak kullanıp başka ihtiyaçlarını mı karşılıyor?
KALEMİN bir
kaldırım
taşından bile
güçlü, bir sapan
kadar etkili
olduğunun
kamuoyunca
keşfedildiği an,
talihsiz bir gündü. Gazeteciyi böylece
bulup ortaya
çıkardılar,
geliştirdiler ve
sonunda onu
kendilerinin
yüksek ücretli
hizmetçisi
yaptılar.”
Oscar Wilde