2 Ekim günü, Muavenet faciasının 16. yıldönümüydü...
Bu acı olayı bize "www. gazeteci.tv" adlı sitesinde Tuncer Bahçevan anımsatıyor...
2 Ekim 1992 ’de Akdeniz ve Ege’de bir NATO deniz tatbikatı vardı...
Tatbikatın adı: Display Determination 92... Vakit gece yarısı, herkes uykuda.
Amerikan uçak gemisi Saratoga, attığı 2 füzeyle bizim Muavenet fırkateynini vurdu.
Füzenin biri kaptan köşküne, diğeri savaş harekat merkezine isabet etti.
Tam 5 şehit, 18 yaralı!
Bizim Muavenet kullanılmaz hale geldi ve hizmet dışı kaldı.
Tatbikatta kesinlikle gerçek silah kullanmak yoktu.
O sırada zaten tatbikat da yoktu.
Muavenet fırkateynimize atılan füzeler Sea Sparrow tipinde idi.
Bu saldırı bu füzelerin deniz hedefine karşı kullanıldığı ilk ve tek olaydır.
Sea Sparrow öyle bir kişinin nişan alıp atabileceği bir füze değildir.
Atılması için birkaç aşama ve en az 2 komutan onayı gerektirir.
Füzenin nasıl ateşlendiğini ABD yetkilileri asla açıklamadı...
Amerikan hükümeti olaya “kaza” demiş, bizim hükümet de buna razı olmuştur.
Devlet şehit yakınlarına “ABD’yi mahkemeye vermeyin, olayın üstünü örtün” demiştir. Öyle de olmuştur.
Olaydan sonra: “ABD Muavenet karşılığı 8 fırkateyn hibe etti” açıklaması yapılmıştır.
Bu tamamen yalandır, 8 miadı dolmuş Knox sınıfı gemi bize resmen satılmıştır. Gemilerin yarısı kısa sürede hurdaya ayırılmıştır.
Dünya tarihinde kendisine yönelik böylesi bir saldırıya böylesine karşı tarafın çıkarları açısından bakan yöneticilere pek az rastlanmıştır...
Kültür Bakanı Günay, Başbakan Erdoğan’ı bale izlemeye davet etmiş.
Belden aşağı vurmak diye buna denir.
Haldun ertem
Sözleşmeliler...
Bir ülkede en sorunsuz yaşaması gereken kişiler kimlerdir? Kuşkusuz öğretmenler...
Yarınki nesli emanet ettiğimiz öğretmenlerin çocuklara yaşama sevinci aşılaması için önce kendilerinin mutlu olması gerekmez mi? Evet ama durum tam tersine.. Ülkede en dertli insanlar öğretmenler.. Ve dertleri türlü çeşitli...
Mesela sözleşmeli öğretmenler...
4 yıllık eğitim fakültesi mezunları, KPSS’de belli puanı aşarsa kadrolular arasına katılıyor. Eğer birkaç puan eksik almışsa sözleşmeli öğretmen oluyor...
Sözleşmeli öğretmen, kadrolu öğretmen gibi tayin isteyemiyor... Bir yere tayin edilmişse çakılıp kalıyor...
Yıllar geçiyor, öğretmen deneyim kazanıyor... Ama bu kadarı onun kadroya geçmesine yetmiyor...
Kadroya girebilmesi için KPSS’de iyi not alması şart...
O yüzden kadrolu öğretmen yıl içinde bir yandan okulda ders veriyor, bir yandan da KPSS’ye hazırlanıyor...
Cehennem azabı çekiyor...
Kadroluya göre yığınla mahrumiyet yaşayan öğretmen bir de KPSS azabı içinde kalıyor...
Bir başka sistemle sınanmaları ve kadroya geçirilmeleri mümkün değil mi?
Neden olmasın?
Öte yanda Türkçe öğretmenleri sıkıntılı günler geçiriyor.
Yalnızca İstanbul'un 450 Türkçe öğremenine ihtiyacı varken ağustos ayında tüm Türkiye için bu kadar öğretmen alındı.
Bu ay yine toplu atama yapılacak... Türkçeciler yine unutulacak mı?
Acaba cumhuriyetin bekçileri olan öğretmenlere kasten mi cehennem azabı yaşatılıyor? Yoksa neden?
Kriz
Amerika'da hesabını bilen kesim, yani ömür boyu harcamalarını titiz biçimde yapan, tasarruflarını en dikkatli şekilde değerlendiren kesim, kara düşünceler içinde... Bir Amerikalı ekonomistin aşağıdaki hesabını okuduktan sonra, bu kesimin hayal kırıklığını daha iyi anlayacağınızı sanıyoruz... Diyor ki Amerikalı iktisatçı:
"Kişisel ekonominize çekidüzen verebilmek için danışmanınızın aklına uyup bir yıl önce:
- Delta Havayolları’ndan 1.000 dolarlık hisse almış olsaydınız, bugünkü değeri 49 dolar olacaktı;
- AIG sigorta şirketinden 1.000 dolarlık hisse almış olsaydınız, bugünkü değeri 33 dolar olacaktı;
- Lehman Brothers bankasından 1.000 dolarlık hisse almış olsaydınız, bugünkü değeri 0 (sıfır) olacaktı.
IMF yerine New York sokaklarını dolduran evsiz barksız ayyaşlardan birine danışıp 1.000 dolarlık bira almış olsaydınız ve biraları karşılıklı oturup içtikten sonra alüminyum kutularını hurdacıya satmış olsaydınız, hem hayır yapmış olacaktınız hem de elinize 214 dolar geçecekti."
ÖDP
Özgürlük ve Dayanışma Partisi Genel Başkanı Ufuk Uras, gönderdiği mektupta, 12 Eylül vahşetine ilişkin rakamlar vermiş. Mektup birkaç gün önce yazdığımız yazıyla ilgili... Yazıda Kenan Evren'in yargılanırken kendini bugünkü anti demokratik uygulamalarla savunduğunu farz etmiştik. Elbet bu işin mübalağa ve kara mizah kısmıydı. Söylemek istediğimiz, günümüzdeki anti demokratik uygulamalar neredeyse darbe dönemlerini anımsatır ölçülere vardı. Darbelere elbet her zaman karşı duracağız. Ancak geçmişteki darbelerle hesaplaşalım derken ÖDP gibi bir parti günümüzde yaşanan sivil darbeyi görmezden gelmemeli... Hukukun ve demokrasinin çiğnenmesine duyarsız kalmamalı... Anlatmak istediğimiz çok mu karmaşık?
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025