Yarın 10 Kasım.. Atatürk’ün ölümünün 70. yıldönümü...
Onu her zamankinden daha çok özlemle, sevgiyle, saygıyla anıyoruz...
Böyle olmamalıydı.. O’nu çoktan yılların gerisinde bırakmış olmalı, sadece tarihi bir şahsiyet olarak anmalıydık... Mümkün olmadı.. Çünkü, Türkiye bir türlü 1919 şartlarından kurtulamadı... Cumhuriyete, laik düzene, bağımsızlığa, ulus devlete yönelik saldırılar ve bu saldırılar karşısındaki çaresizliğimiz bizi Atatürk’e onunla aynı dönemde yaşıyormuşçasına bağlıyor. O’nun yaşadığı zorlukları, başardığı devrimin büyüklüğünü gün geçtikçe daha iyi anlıyoruz. Ona bağlılığımız, sevgimiz, saygımız biraz da bu yüzden çoğalıyor.
Bilir misiniz... 1970 öncesinde bizler Atatürk’ü eleştirirdik... Onu burjuva devrimcisi olarak nitelerdik. O gün geriye bakıldığında Atatürk bugünkü kadar parlak görünmüyordu. Ne var ki, geçen yıllar içinde geriledik, O çok ilerimizde kaldı.
Falih Rıfkı Atay onun için:
“Kazandığı zaferlerden de büyük adamdı” diyor...
Önünde saygı ile eğiliyoruz...
İster istemez güncel konuya, Can Dündar arkadaşımızın Mustafa filmine geliyoruz...
Okurlarımız ısrarla bu konudaki düşüncemizi soruyor...
Biz de Atatürk'le ilgili gerçeklerin üzerindeki örtülerin kaldırılmasından yanayız. Ama filmin genel yorumunu yanlış bulduk. Bizce Atatürk o filmde anlatılandan çok farklı bir adamdır. İçinde bulunduğu zorluklar, dönemin koşulları iyi yansıtılmıyor. Birçok başarısı ıskalanmış. 150 yılda yapılabilecekleri 15 yıla sığdıran bir dehayı göremiyoruz filmde. Tartışmalı konularda Atatürk karşıtlarının görüşlerine ağırlık verilmiş... Yanlış olmuş...
Fener’in zaferi!
Atatürk’ün çevresinde nasıl hem saygı hem de samimiyet uyandırdığının küçük bir örneği...
Atatürk’ün uşağı Cemal Granda, (anılarını okumanızı salık veririz) İstanbul’da Fenerbahçe’nin Yunan Apollo takımıyla oynadığı maçları izlemiş, Ankara’ya dönmüş... Atatürk maç meraklısı değil ama futbolu gazetelerden izliyor. Cemal Granda maçı Atatürk’e şöyle anlatıyor:
- Yunanlılar öyle perişan oldu ki, kaç para eder senin Sakarya Savaşın...
Yani “Seninki de zafer mi esas zafer Fenerahçenin kazandığı” diyor. Atatürk ses çıkarmıyor. Hatta belki için için gülüyor...
Aleviler Ankara’da
Alevi örgütleri dokuz ayrı koldan üç günlük yürüyüş sonunda bugün Ankara’ya geliyorlar. Sıhhiye Meydanı’nda 100 bin kişilik bir miting yapmaları bekleniyor:
‘Ayrımcılığa karşı eşit yurttaşlık’ mitingi...
Zorunlu din dersinin kaldırılması... Cemevleri’ne ibadethane statüsü tanınması gibi istekleri var Alevilerin...
Başörtüsü için özgürlük isterken diğer özgürlükleri de savunurmuş gibi yapan AKP’nin foyası çoktan ortaya çıktı... Kendileri dışında kimseye ne özgürlük ne demokrasi vermek niyetindeler.
Bugün Ankara’da Aleviler bu ikiyüzlülüğü haykıracaklar...
“Rakı da içerim”
Atatürk’ün içinde bulunduğu Sakarya motoru bir deniz gezintisi sonrası Moda koyuna demirlemiştir. Dışardan görünmemesi için motorun ışıkları söndürülmüş. Ama halk durumu fark ediyor. Motorun çevresi kısa sürede sandallarla doluyor. Coşkulu bir kalabalık Ata’ya tezahürat yapıyor. Işıklar yakılıyor. Teknede ne kadar içki varsa Atatürk’ün emriyle sandallardaki halka dağıtılıyor. Müziğin sesi açılıyor. Hep birlikte eğlenilirken Atatürk oradakilere şu konuşmayı yapıyor:
- Vatandaşlarım... Buna rakı derler... Vaktiyle padişahlar gizli içerlerdi. Ben açık içiyorum. Siz de benimle beraber içiyorsunuz. Karşılıklı içiyoruz. Hepimiz eşitiz. Benim için rakı içer, şunu bunu yapar diyorlar. Ben bunların hepsini yaparım. Hepsi doğrudur. Neticede unutmayın ki ben de sizin gibi bir insanım. Sizinkinden bir fazla değildir yaptıklarım.
Çallı’nın tablosu
Yıl 1930 olmalı... Atatürk bir gece sessizce Dolmabahçe Sarayı’ndan çıkar, Beyoğlu’nda Madam Vera’nın lokantasına gider. Gecenin sonuna doğru bir başka mesada oturmakta olan Ressam Çallı İbrahim ile arkadaşı da masaya dahil olurlar. Atatürk sohbet arasında Çallı’ya yabancı ressamların yaptıkları resimlerden binlerce lira alıp gittiklerini hatırlatır, “Siz neredesiniz, bu kadar tanınmış ressam olmanıza rağmen sizin hiç sesiniz çıkmıyor” diye sitem eder... Çallı İbrahim cevap verir:
- Paşam, paşam... Fındıklı Sarayı’nda (Akademi) benim yaptığım bir portreniz vardır. Anlaşılan bunu duymamışsınız. Gidip onu görün, Atatürk siz değilsiniz, asıl O’dur...
Atatürk’le ilgili bir esere baktığımızda “Atatürk işte bu” demeliyiz...
* İşçilerin “İşsizlik Fonu”ndaki 40 milyar YTL’si “kriz var” diye patronlara dağıtılacakmış.
“Zorunlu Deprem Sigortası” diye ödediklerimizi de müteahhitlere dağıtmazlarsa
hatırımız kalır!
Akif Kökçe
* * *
* Van ilimizde Obama için 44 kurban kesilmiş.
Böylece Obama döneminin ilk kurbanlarını
Irak ve Afganistan’dan önce
biz vermiş olduk...
Ahmet Nedim
The Economist dergisi,
Brezilya’dan sonra dünyanın en çok travestisinin
Türkiye’de olduğunu
iddia etmiş.
Fikir travestisinden söz ediyorsa doğrudur.
Haldun Ertem
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025