Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Devletin resmi istatistik kurumu 190 YTL'yi 4 kişilik bir aile için açlık sınırı olarak kabul ediyor. Bu hesapla 190 YTL aylık geliri olan 4 kişilik bir aile aç sayılmıyor. Bir insanın günde 1.50 YTL ile doyabileceği yani 2100 kalori alabileceği hesaplanmış...Buna rağmen ülkemizde 620 bin kişi bu rakamın altında yaşıyor.İstatistik kurumu, 4 kişilik bir ailenin asgari gelirini 487 YTL hesap ediyor. Bunun altını yoksulluk kabul ediyor... Ve ülkemizde 17 milyon insan bu gelirin uzağında yani yoksulluk sınırının altında yaşıyor.ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu dün bu konuyla ilgili yaptığı basın toplantısında dedi ki:"Bu yoksulluk sınırı devletin vatandaşına reva gördüğü yoksulluk sınırıdır. İnsani şartlarda yoksulluk sınırı tayin edildiğinde bu ülkenin yarısı yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. İnsani ihtiyaçlar dikkate alındığında, insan onuru dikkate alındığında, oluşacak eşik hiçbir şekilde 4 kişilik bir aile için 1000 YTL'nin altında olamaz. Türk - İş'in rakamı 1900 YTL'dir."IMF programlarının Türkiye'yi getirdiği nokta işte burası. Ne yazık ki, CHP, ANAP, DYP dahil IMF'ye alternaif ekonomik programı olan ya da böyle bir program hazırlamaya cesaret edebilen bir siyasi parti de yok ortalarda... Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), gelir istatistiklerini açıklıyor... Bu devlet kurumunun açlık ve sefalet ölçüleri çok ilginç... Batan gemiye rüzgârdan fayda yoktur... Eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, inanılmaz bir cehalet örneği vererek ya da bilinçli olarak Türk kamuoyunu verilecek tavizlere alıştırmak için birkaç gün önce "Rum gemilerinin Türk limanlarına gitmesi Rumları tanıma anlamına gelmez" dedi... Bunu bazı "Ver kurtul"cu profesörler de savunuyor. Kıbrıs'ta Volkan gazetesi yazarı Sabahattin İsmail soruyor:- O zaman KKTC gemilerinin Rum ve Yunan limanlarına girmesi de KKTC'nin tanınması anlamına gelmez. Peki neden Yunanlılar ve Rumlar buna yıllardır izin vermiyor? Onlar aptal mı? Bilmece: Türkiye'de egosu ve argosu en güçlü cumhurbaşkanı adayı kimdir? Geçmiş dönemde sağın tüm yolsuzlukları CHP'nin İSKİ yolsuzluğuyla dengelenmişti! Şimdi de İzmit'teki Yuvacık Barajı nedeniyle Sefa Sirmen, dolayısıyla CHP suçlanıyor... Özellikle çanakçı tabir edilen medyada bu olay daha büyütülüyor. Böylece AKP'nin yolsuzlukları dengeleniyor.Bir okurumuz, "Sefa Sirmen'i neden koruyorsunuz?" diye mail atmış. Yanıtlayalım...Biz Sefa Sirmen'i korumuyoruz... Onu "Sıra bizim dokunulmazlıklara gelir" korkusuyla "dokunulmazlığını kaldırmayarak" AKP koruyor... Sirmen'i AKP tutuyor 'Meclis, birinci turda en az üçte iki çoğunlukla, yani en az 367 milletvekili ile toplanmak zorundadır. Bu gerçekleşmezse birinci oylama yapılmamış sayılacağından ikinci tur oylamaya geçilemez. Geçilirse yapılacak cumhurbaşkanı seçimi Anayasa'ya aykırı olur. Anayasa Mahkemesi'nce iptal olur.'Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, önceki gün Cumhuriyet gazetesinde dile getirdiği bu görüşle yeni bir tartışmayı başlattı. Erdoğan Teziç, İbrahim Kaboğlu, Necmi Yüzbaşıoğlu gibi saygın Anayasa hukukçuları da bu görüşe katılıyorlar. Böylece TBMM'de 354 sandalyeye sahip AKP'nin tek başına toplantı yeter sayısını sağlaması ve cumhurbaşkanı seçmesi imkânsızlaşıyor. Meclis'te en azından yukarıdaki sayıyı sağlayacak ittifaklar araması gerekiyor.SBF'de uzun yıllar Anayasa dersleri vermiş olan Prof. Mümtaz Soysal'la bu konuyu konuştuk. Söyledikleri:"Bırakın sadece birinci turu, daha sonraki bütün turlarda da üçte iki çoğunluk gerekir. Bugünkü Anayasa'ya bu çoğunluğu arayan maddenin konma nedeni, 1980 öncesi yapılan onlarca tura rağmen cumhurbaşkanının seçilememesiydi. Hatta darbenin gerekçelerinden biri olarak da bu gösterilmişti. O yüzden Anayasa'ya bu hüküm kondu. Milletvekillerine, aranızda ittifak yapıp cumhurbaşkanını seçin, yoksa seçime gidersiniz, denildi."Peki, AKP buna rağmen üçte iki çoğunluğa gerek yok der. Kendi milletvekilleriyle cumhurbaşkanını seçmeye kalkarsa ne olur? Seçim Anayasa Mahkemesi'ne götürülürse oradan ne karar çıkar?Söz yine Mümtaz Hoca'nın:"Bilindiği ve geçmişteki örneklerinde görüldüğü gibi Anayasa Mahkemesi doğru bir yorumla, Meclis'in aldığı bu tür kararları Meclis kararı diye yorumlamıyor, içtüzük değişikliği, içtüzükte bulunmayan bir hükmün ihdası diye yorumluyor. Böyle yorumlayınca da denetim hakkı olduğu sonucuna varıyor. Bu nedenle salt çoğunluk olmaksızın yapılacak bir cumhurbaşkanlığı seçimi, sonuçta Anayasa Mahkemesi'ne gider ve bana göre oradan geri döner." Salt çoğunluk şart! Ya "düşman işgalinden kurtuluş" törenleri yapmayalım ya da fabrikaları, limanları, bankaları, toprakları yabancılara satmayalım! m.asik@milliyet.com.tr