Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçildiği 2007’den bu yana 29 Ekim Cumhuriyet bayramlarında “ikili resepsiyon” verirdi; ilki gündüz, ikincisi akşam. Geçen gün Gül’ün bu uygulamadan vazgeçtiği, önümüzdeki Cumhuriyet Bayramı’ndan itibaren sadece akşamları olmak üzere tek bir resepsiyon vereceği bildirildi.
Bu değişikliği CHP Milletvekili Onur Öymen şöyle yorumluyor:
- Bilindiği gibi askerler kamusal alanda türbana karşılar. Bu nedenle Hayrünnisa Gül ile karşı karşıya gelmek istemiyorlar. Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçilince, bu soruna çözüm olarak öğlenleri ‘eşsiz’, akşamları ‘eşli’ resepsiyon formülünü uygulamaya koydu. Askerlerin sadece eşsiz resepsiyonlara katılmasıyla bu formül şimdiye kadar sorunsuz işledi.
- O zaman bu uygulamadan neden vazgeçildi?
- Dikkat edilirse Köşk’ün bu kararı, üniversitelerde türbanın YÖK genelgesiyle serbest bırakılması ve bu genelgeye gereken tepkinin gösterilmemesinin hemen ardından geldi. Amaç, askerleri türbanlı Hayrünnisa Gül ile karşı karşıya getirip bir anlamda türbanı selamlamak zorunda bırakmak... Bununla da kamuda türban serbestisine ilk adımı atmak.
- CHP tekli resepsiyona katılmayacağını açıkladı, sizce askerlerin tavrı ne olur?
- Onu bilemem. Ama şunu söyleyebilirim ki, tekli resepsiyona katılırlarsa bundan sonra orduevlerinde türban yasağını savunmaları hayli güçleşir. Çünkü kendilerine, siz Çankaya Köşkü’nde gidip türbanı muhatap aldınız, türbana selam verdiniz, şimdi ne hakla orduevlerinde yasaklıyorsunuz, sorusu yöneltilir...
Kasatura ile bittiAntalya Film Festivalinin sonunda bir değerlendirme toplantısı yapan Başkan Mustafa Akaydın, 6 günde film gösterimi, panel, konferans, konser, çalıştay gibi faaliyetlerin bilançosunu açıkladı:
- Tam 723 ayrı etkinlik düzenledik!
Başkan olumlu ve olumsuz eleştiriler aldıklarını ve bunların hepsini saygıyla karşıladıklarını dile getirdi.
Bu yıl 690 bin lira ödül dağıtılyordu. Ayrıca Antalya’da çekilecek filmler için 70 bin lira destek ayırmışlardı.
Basın toplantısı normal bir güzergahta ilerlerken Yönetmen Nur Dolay’ın daha önce yayınladığı basın bildirisini okumasıyla birlikte Emir Kusturica krizine geri dönüş yapıldı. Antalya Tanıtma Vakfı Başkanı olduğu söylenen biri Dolay’ın üzerine yürüyüp “Siyaset yapmayın” diye provokasyon yaptı.
Ama top bir kere ortaya gelmişti. Başkan Akaydın her Ankara’ya gelişinde eller üzerinde taşınan Sudan Kasabı Beşir’i anımsatarak:
- Dünyanın soykırımcı diye damgaladığı biri Başkent’te ağırlanırken tepki görmüyor ama dünya çapında bir sanatçı mesele oluyor...
Başkan Bosnalı kadınlar konusunda yanlış yayın yapan Fransız basınının sonradan özür dilediğini de anımsattı.
Kapanış toplantısında gazeteciler Kusturica’nın adının nasıl okunduğunu bir türlü öğrenemediklerini söyleyince Akaydın, “Ben kendisine sordum, öğrendim, şimdi size de söyleyeceğim” diyerek anlattı:
- Okunuşu Kusturitza imiş. Osmanlıca kökenli bir kelimeden türemiş, ustura ya da kasatura anlamına geliyormuş.
Böylece Emir Kusturica ile başlayan Antalya Film Festivali kasatura ile bitmiş oldu.
Espri bir yana. Bu yıl Burdur’a, İsparta’ya, Manavgat’a da uzanan festival yeni rekorlar kırdı.
Yaklaşık 500 bin kişiye ulaştı... Sinemayı yüceltme işlevini daha büyüttü.
BarolarAnayasa değişikliği uyarınca TBMM, barolardan ve Sayıştay’dan birer üyeyi Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçti...
Referanduma sunulan anayasa değişikliğinin ne denli demokrat olduğunu bu iki seçime bakarak anlayabilirsiniz...
Sayıştay’dan seçilen üye göreve sadece AKP’lilerin oyuyla getirildi.
Barolardan seçilen üyeye gelince..
Türkiye’deki 78 baronun her biri tek oy kullandı..
Türkiye’de toplam 66 bin 260 avukat görev yapıyor.
Bu avukatların 40 bin 53’ü İstanbul, Ankara ve İzmir barolarına bağlı.
Peki TBMM’den Anayasa Mahkemesi’ne seçilen Afyon Baro Başkanı Mümtaz Akıncı kaç avukatı mı temsil ediyor...
Topu topu 299 avukatı.. Afyon barosuna kayıtlı tüm avukatların sayısı bu kadar...
Kimi Batı ülkelerinde Anayasa Mahkemesi üyeleri evet meclislerce seçiliyor.
Ama tümünde meclislerin üçte iki çoğunlukla seçmesi şart koşuluyor.
Bizde son iki Anayasa Mahkemesi üyesi tek başına iktidar partisince seçildi.
İşte halka ileri demokrasi diye yutturdukları şey bu...
ZaimFestivalde gösterilen filmler arasında Derviş Zaim’in “Gölgeler ve Suretleri” adlı filmi 1963 yılına ait Kıbrıs’ın iç savaş hikâyesini anlatıyordu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Kuzey Kıbrıslı Türk politikacıların yarım yüzyıldır dünyaya anlatmaya çalıştıkları “haklı Kıbrıs davasını” alabildiğine yalın bir dille ve objektif ölçülerle anlatmayı başarmıştı Zaim’in çalışması.
Benzetmek gerekirse Dido Satiriu’nun “Benden Selam Söyle Anadolu’ya” adlı romanı kadar savaşın yıkıcılığını iki halk arasında eşit şekilde bölüştürerek beyaz perdeye getirmişti... Derviş Zaim’e alkışlar...
(Nazım Alpman)
Bakan Ali Babacan açıklamış: “Yeşilkart askıya alınacak.”
2011 seçimlerinden hemen önce indirilmek üzere tabii..
Haldun Ertem
Ankara’da öğrencilerin güvenliği için okul kapılarına “simitçi polisler” yerleştirilmiş.
Çocuklar artık simiti şöyle isterler herhalde; bi simit verir misin amirim!
* * *
Yüksekova’nın BDP’li Belediye Başkanı, “Kendimizi Türk halkına anlatamadık” demiş.
Siz anlatmışınızdır da Türk halkı, silah seslerinden duyamamış olamaz mı!
Fahrettin Fidan