Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

- Dinin bu dünyayı denetlemeye çalışması; değişken olmayanla değişkenin zıtlaşmasına yol açacak ve sonuçta tarihsel deneyin de istisnası olmayan bir şekilde gösterdiği üzere, bu dünya dini şekillendirecek, yani bu dünya dinselleşmeyecek, aksine din dünyevileşerek kutsallığını kaybedecek ve sıradanlaşacaktır...Bugün olan budur... Peki ne yapmalı? Din ile dünya işlerini ayırmak dini din olarak koruyabilmenin birinci koşuludur diyor Kılıçbay... Bunu sağlayan mekanizma da laikliktir:- Dinin elden gitmesini istemeyen kişinin laik olmaktan başka seçeneği yoktur. Laiklik dini güvence altına alan gerçek bir demokratik doktrindir... Nitekim dünyada ilk laiklik talepleri Katolik Kilisesi'nden gelmiştir...Bunları duymak ve anlamak din tacirlerinin işine gelmez. Ama gerçek dindarlar bu gerçeği görmek zorundadır. Ülkenin içine yuvarlandığı dinsel tartışmaların düzeyine bakın hele... Dinci siyaset Türkiye'yi yönetmeye talip olmadan önce, dinsel konular böyle uluorta tartışılmıyordu? Herkes, bilir bilmez bir yanından çekiştirmiyordu. İnanç, Tanrı ile kul arasında, saygın bir alanda korunuyordu. Dinci siyasetle birlikte dini günlük hayata egemen kılma çabaları manzarayı değiştirdi. Dinsel konular çekişme ve tartışma malzemesi, dolayısıyla gerginlik sebebi olmaya başladı. Bakınız bir gerçek aydın... M. Ali Kılıçbay, 1999 yılında yayımlanan "Dinin Fiziği Demokrasinin Kimyası" adlı kitabında bu durumu nasıl açıklıyor: 2008 Avrupa Kupası eleme grubu kuraları çekildi. Her zaman olduğu gibi, gazete başlıkları çerçevesinde gruptan çıkmış bulunuyoruz... Avustralya'da yaşayan İngiliz yazar Harry Blackley, bir aşk romanı yazıyor... Adı "Love And Death in Cyprus" yani, "Kıbrıs'ta Aşk ve Ölüm"... Aynı zamanda Avustralya - Turkiye dostluk forumunun başkanı olan Blackley, katıksız bir Türk dostu... Kitap aşk romanı gibi görünse de daha çok Kıbrıs'ın gerçeklerini anlatıyor. Leyla Özkara adlı Türk kızının aşkıyla birlikte Kıbrıslı Türklerin içinde yaşadığı zorluklar göz önüne seriliyor. Türkler övülüyor. Blackley elbette kitaba biraz olsun ilgi bekliyor. KKTC yetkililerine gönderdiği mektupta Ada'yı her yıl 2 milyon turistin ziyaret ettiğini, turistlerin eline bu kitabın tutuşturulmasının çok yararlı olacağını bildiriyor... 1000 adet kitabı, sadece posta masrafı karşılığında, ücretsiz göndermeyi öneriyor. KKTC'den hiçbir cevap gelmiyor. Blackley, haklı olarak, Türklerin Kıbrıs'la ilgili duyarlılığından kuşkuya düşüyor. Ada... Ankara'da Hacıbayram Camii'nde kadınlar, erkeklere yer kalmıyor, diye camiye sokulmamışlar bu cuma... Kadın erkek eşitliğinde vardığımız son nokta burası. Çamlıca Subaşı Camii'ne başı açık namaz kılmaya gelenlere karşı polis sıkı önlem almış, İstanbul ve Üsküdar müftülükleri eşarp göndermişti. Müftülüğün hanım memurlarının başı sıkı sıkıya örtülüydü. Camiye başı açık girmek kanunlara aykırı değildir. Ama devlet memurunun görev sırasında türban takması yasalara aykırıdır. Değil mi Müftü Bey? Müftü "Parasız eğitim istiyoruz" sloganını duyan bir Milli Eğitim yetkilisi, dayanamayıp rica etmiş astlarına: "Yazıktır bu yavrucaklara, söyleyin de ana babalarına, az harçlık versinler çocuklarına!... İzmir'e bağlı Tire ilçesinde en yüksek tepeye geçen 29 Ekim günü büyük bir bayrak çekildi... Bayrağın altına da bir plaka yerleştirildi, üzerine tarihçe yazıldı. Tarihçeye göre, Yunan işgali sırasında aynı tepeye Yunan bayrağı çekilmiş. Sonra ne mi olmuş? Plakadan okuyalım:"Akşama doğru 2 karga gelerek bayrağı bulunduğu yerde gagalamaya başladı. Gece boyu devam eden gagalama neticesinde bayrağı lime lime parçaladılar."Yunanlılar ertesi gün direğe yeni bir bayrak asmışlar, başına da 2 nöbetçi dikmişler. Fakat kargalar gene gelmiş, bayrak gene paramparça...Ne alaka diyeceksiniz... Devamını okuyalım:"Yunan birliklerini korku sarmıştı. Buğdaydede bir kez daha ruhaniyeti ile Tire'nin imdadına yetişmişti."Ya işte öyle... Buğdaydede'nin ruhani gücüymüş meğer Yunanlıları perişan eden... Tire'de görev yapan sorumluluk sahibi bir öğretmen, Eyüp Aksoy, Tire Belediyesi'ne bir dilekçe vererek özetle demiş ki:- Emperyalistler ve işbirlikçileri, kargaların ve ruhani güçlerin sardığı korku ile değil, Anadolu'nun her tarafında olduğu gibi Güme'de, Aydın dağlarında, Gökçe Efe'lerin, Yörük Ali'lerin yaktığı bağımsızlık ateşinden korkup kaçmışlardır. Plakanın bu tarihi gerçeklere uygun olarak değiştirilmesini rica aderim...Cumhuriyeti kuranlarla Vahdettin'in torunları arasındaki tartışma türlü çeşitli biçimlerde sürüyor. Bu da bir başka örneği... Kahraman karga! "Yalnız yaşayan bir adamın toplumdan nefret ettiği söylenir çoğu kez. Oysa haydutların gezdiği bir ormanda yürümeyi sevmeyen bir adamın yürümekten hiç hoşlanmadığnı söylemek gibi bir şeydir bu." m.asik@milliyet.com.tr