Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Dünya yeni "bin yıl" a giriyor...
       Peki bundan önceki bin yıla girerken, yani 999 yılının sonlarında, Dünya'nın hali neydi? İnsanoğlu ne durumdaydı?
       Herald Tribune gazetesi ilk "bin yıl"ın genel bir tablosunu çizmiş...
       Ne İtalya, ne Fransa, ne İngiltere ne diğer Avrupa ülkeleri vardı meydanda... Avrupa kıtasında, İskandinavya'dan Yunanistan'a kadar inen geniş alanda topu topu 70 milyon insan yaşıyordu. Bunların yüzde 90'ı köylüydü. En büyük kentler 10 bin bilemediniz 20 bin nüfusluydu... Yol yoktu... Harita pek kullanılmazdı. O yüzden bir yerden bir yere giderken insanlar sık sık yollarını kaybederdi.
       Pek çok insan ömrünü doğduğu yerde tamamlardı. Avrupa'nın bugün bilinen ülkeleri meydanda yoktu. İki büyük kültür merkezi Bizans ve Çin'di...
       Hayat kısaydı... Doğan her 10 çocuktan 4'ü ölüyordu. Ortalama hayat süresi 30 yıldı. Eğer delikanlılık çağını atlatırsa, erkekler 47, kadınlar 44 yıl yaşardı.
       Krallar için bile ortalama hayat süresi 50 yıldı...
       İnsanlar genellikle üç sınıfa ayrılırdı: Din adamları, feodal beyler ve köylüler...
       İnsanlar yuvarlak hesap sabah öğle, akşam vakitlerini bilirdi ama kimse saatin kaç olduğunu bilmezdi. Mekanik saatler ancak 300 yıl sonra ortaya çıkacaktı.
       İnsanlar gürültü olarak sadece kilise çanının sesini duyardı. Doğada başka ses yoktu.
       Yemekler tahta kaplarda yenirdi. Evde ortak gereç olarak sadece bıçak vardı ve herkesin bir tane tahta kaşığı bulunurdu. Bizans'ta icad edilmiş olan çatalın Avrupa saraylarına intikali 100 yıl almıştı.
       Sınıflar giysilerde de kendini gösterirdi. Köylüler ancak siyah ve gri elbise giyebilirdi. İnsanlar temizliği bilmezdi. Danimarkalılar haftada bir yıkanırdı. Diğer bölgelerde yıkanma daha seyrekti. Bir çiftçi ailesi yılda 700 kilo tahıl üretebilirdi. Bunun yüzde 15'i feodal beye, yüzde 10'u kiliseye giderdi...
       Ezcümle... Pek de içaçıcı değilmiş o zamanlar hayat...

       Haftanın sözü
       "Benim için hiç gülmüyor diyorlar. Neye güleyim?.."
       Zdenek Zeman

Hızlı işadamı

       Açıkgöz işadamının tek derdi varmış: Kızının çılgın gibi araba kullanması... Sonunda bu çılgınlığı da paraya dönüştürmeyi başarmış...
       Nasıl mı?..
       Kızının otomobilinin arkasına 900'lü bir telefon numarası yazdırmış..
       Altına bir not: "Bir telefon 50 sent"
       Ve en altına bir soru:
       "Nasıl araba kullanıyorum?"
       Telefon ücretlerinden şimdi ayda en az 40 dolar kazanıyormuş...

       ***
       Keçi şarap
       içmiş, dağda
       kurt aramaya çıkmış"
       DÜNYA takviminden...Keçi şarap
       içmiş, dağda
       kurt aramaya çıkmış"
       DÜNYA takviminden...
       ***

Sade bir soru...

       Sivas'tan sade bir okurumuz sade bir soru soruyor:
       - Gazi Erçel Bey, batan 5 bankanın açıklarını Sigorta Fonu'ndan ve Dünya Bankası'ndan telafi etmeye çalışacaklarını belirtiyor. Merak ettim, bankaları batıranlardan bir talepleri olmayacak mı acaba?..

Yılın Şeyleri!..

       Osman Durmuş: Yılın potçusu.
       Ciguli: Yılın popçusu.
       GS'li Emre: Yılın futbolcusu.
       "Seni anan benim için doğurmuş": Yılın hiti.
       Mersin'de öğretmen ısıran: Yılın iti.
       Hala batmamakta direnen KİT'ler: Yılın KİT'i
       Apo'nun yakalanması: Yılın operasyonu
       Avrupa'ya haşarat incelemesine giden TBMM heyeti: Yılın delegasyonu
       Alaattin Çakıcı: Yılın "abi"si.
       Şişlili Pişkin Gülay: Yılın "adi"si.
       Tuğgeneral Yalçın Işımer: Yılın paşası.
       Bankacı paşalar: Yılın maşası.
       "Öğretmen istiyoruz" diye yürüyüş yapan ilkokul öğrencileri: Yılın eylemcisi.
       Kamer Genç: Yılın eğlencesi.
       İmralı yargıcı Turgut Oktay: Yılın demokratı.
       Eski Bursa Valisi Orhan Taşanlar: Yılın bürokratı.
       Hikmet Uluğbay: Yılın yazığı.
       Uluslararası Tahkim: Yılın kazığı.
       Marmara depremi: Yılın acısı.
       Tansu Çiller: Yılın bacısı.
       "Yunan kanı istemiyoruz": Yılın lafı.
       Osman Durmuş'un ağzından her çıkan: Yılın gafı.
       Hapisteki müteahhit Veli Göçer: Yılın zavallısı
       Çankaya'daki malum zat: Yılın zararlısı.
       Clinton'un kucağına aldığı küçük Erkan: Yılın bebesi.
       Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara: Yılın dedesi.
       AB'ye tam üyelik: Yılın sanalı.
       Batan bankalar: Yılın dolanı.
       "Ben göreve talip değilim. Ama milletim bana görev verirse bundan gaçmam": Yılın yalanı.
       Ahmet Taner Kışlalı: Yılın kayıbı.
       Cam kıran çocukları yargılamak: Yılın ayıbı.
       Salkım Hanım'ın Taneleri: Yılın filmi.
       Aile: Cavit, Kamuran, Ali, Murat, vs: "35 yıllık tecrübenin" ilmi (!)
       Hergün ayrı rezalete tanık olan biz Türkler: Yılın tanıkları.
       Banka batıranlar: Yılın uyanıkları.
       Deniz Baykal: Yılın düşen süngüsü.
       Süleymen Demirel: 35 yılın döngüsü.

       Güzel söz...
       Yaşar Nuri Öztürk dünkü yazısında Mevlana'nın şu sözünü aktarıyor:
       "Gönlünü yıkayıp arıtmamışsan, habire abdest alıp durmaktan fayda bekleme!"



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr