Başbakan birkaç cümlede hem hukuk hem demokrasi kültürünü öyle açık şekilde gözler önüne seriyor ki... Maaşallah deyiveriyorsunuz farkında olmadan...
Brüksel’e giderken kendisine şike soruluyor... Cevabı:
“Seçimin arifesinde niçin böyle bir karar açıklanır? Bunu 30 Mart sonrasında da yapabilirdin. Yargıdaki o paralel yapının ince hesaplar suretiyle böyle bir adım attıklarına inanıyorum...”
Yani... Mahkeme kendisini AKP’nin yerine koyacak... Kararını AKP’nin seçim çıkarlarına uygun bir zamanlamayla açıklayacak...
Başbakan TIR’ların aranmasına da değiniyor:
- Savcı benim iznim olmadan kalkıp böyle bir müdahalenin içine giremez ve MİT’in ne getirip ne götürdüğüne bakamaz. Bu paralel yapılanmanın diğer bir versiyonudur...
Oysa... Savcı MİT mensuplarıyla ilgili soruşturma için Başbakan’dan izin ister ama kamyonları aramak için izin istemesine gerek yoktur. Başbakan yasayı da bilmiyor ya da saptırıyor...
Peki yargıda paralel yapı gerçekten var mı?
Bu hafta Radikal 2’de Demokrat Yargı Derneği yöneticilerinin yazıları yayınlandı. Bakın ne dediler:
Yargıç Orhan Gazi Ertekin: Yargı, HSYK, Yargıtay, Danıştay ve stratejik noktalar Cemaat’e aittir ve orada Cemaat’in politik tekeli var.
Yargıç Faruk Özsu: Yargıda mutlak anlamda egemen olan güç Cemaat’tir.
Özetle söylenen... Cemaat yargıya hakimdir... Ancak Başbakan’ı rahatsız eden bu değil yargının AKP’nin hizmetinde olmamasıdır. Böyle bir ülkede hukuk yaşamaz...
Yargı ayakta duramaz...
Takkeli Firavunlar
Sabahattin Önkibar’ın “Takkeli Firavunlar ve Büyük Siyasi Sırlar” adlı kitabı bugün Kırmızı Yayınları’ndan piyasaya çıkıyor. Yayınevi kitabı “Kıyametler Kopartacak kitap” diye takdim ediyor... Kitapta Önkibar anlatıyor:
Yıl 2001... AKP’yi kuran Tayyip Erdoğan, Ankara’da Cem Uzan’ın Star televizyonunda canlı yayın konuğum.
Erdoğan program öncesinde “Lavaboya gidebilir miyim” deyince şu karşılığı verdim:
- “Maalesef sular akmıyor. Çocuklar pet şişelere su koydular.”
Tayyip Erdoğan’ın yüzü değişti ve şu tepkiyi verdi:
- Türkiye’nin başkentinde sularında akmaması ne korkunç bir hadise. Gelin görün İstanbul’un her yerinde gürül gürül su akıyor.
Erdoğan ara vermeden sözü Melih Gökçek’in icraatına getiriyor:
- Ankara’yı geziyorum, çok ilkel kaldı. Belediyecilik adına hiçbir hizmet yok.
Tayyip Erdoğan’ın bu sözlerini ertesi gün Melih Gökçek’e aktarınca şu karşılığı aldım:
- Partisine katılmadım ya, her yerde aleyhime konuşuyor.
Kendini ulusuna hizmet etmeye adayan siyasetçiye devlet adamı denir. Ulusun kendisine hizmet etmesi gerektiğini düşünen devlet adamına ise siyasetçi.
George Pompidou
DENİZ
Birkaç yıl önce yasa dışı dinlemeler ortaya çıkınca adeta yer yerinden oynuyordu... Bugün Başbakan’ın, oğlunun veya Fethullah Gülen’in konuşmaları medyaya servis yapılıyor... Kimse oralı olmuyor... Neden? Çünkü yasalar öylesine çiğnendi... Yasa dışı dinlemelere karşı iktidar ve yargı o kadar duyarsız kaldı ki... Yol oldu... Kimsenin etikten falan söz edecek hali kalmadı. Ancak... Deniz Yıldırım hâlâ hapiste... Kimdi Deniz Yıldırım... Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni... Başbakan Erdoğan ile KKTC Cumhurbaşkanı Talat arasında, tüm gazetelere servis edilen konuşmayı Aydınlık’ta yayımlamıştı Deniz. 4 yıldır hapiste... Bu nasıl adalet?
Gezi davalarında ilkokula giden çocuklar bile yargılanırken
yolsuzluğa karışan siyasilerin çocukları yargılanmıyor!
Yazık!
Mahdumlar yalnızca “askerliğe” değil,
“yargılanmaya”
da elverişsiz...
Akif Kökçe
IŞİD
Haberi ajanslar geçiyor:
“El Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgüt Suriye’nin Halep kentinde bulunan Anadolu Ajansı’nın (AA) bürosuna baskın yaparak uydu cihazları başta olmak üzere bütün teknik ekipmana el koydu...”
Bir başka haber:
“Istihbarat birimleri, El Kaide bağlantılı IŞİD’e mensup 20 kişinin, yarın başlayacak Suriye konulu Cenevre - 2 konferansını sabote etmek amacıyla Ankara ve İstanbul ile Suriye sınırındaki Hatay’da bombalı intihar saldırısı yapacağı bilgisine ulaştı...”
AKP’nin “aktif” dış politikası Türkiye’yi getrirdi... Diken üzerine oturttu... Kimbilir daha neler yaşayacağız...
ADLİYE
Bir duruşma için Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine giden avukat Efsun Ünal, adliye girişinde Atatürk’ün şu sözünün asılı olduğunu görmüş:
“Milletlerin yargı yetkisi bağımsızlığın birinci şartıdır. Adliyesi bağımsız olmayan bir milletin, devlet durumunda varlığı kabul olunamaz.”