AKP iktidarı geçen yıl haziran ayından itibaren açılımı konuşmaya başladı. Açılımın içeriği neydi? O gün bugün bilinmiyor. Oysa PKK tarafı o günden hatta daha öncesinden tavrını açıkça koydu. O tavrı hâlâ sürdürüyor.
Birincisi.. PKK tarafı asla silah bırakmaktan söz etmedi. Çok çok ateşkes vaat etti:
İşte bu sütunda yer alan PKK liderlerinden Duran Kalkan’ın 23 Haziran 2009 tarihli demeci:
“...Gerilla asla silahını teslim etmeyecektir. Demokratik sistem içinde gerilla sorumluluk ve görev alacaktır. Gerilla olmazsa Kürt halkı kendisini emperyalistlere ve katillere teslim eder... Eğer lider Apo’yu da kapsayan bir genel af olursa PKK 1999’daki gibi bir ateşkesi gözden geçirebilir ancak silahları teslim etmeyecektir...”
Abdullan Öcalan da koşullarını açıkça ortaya koydu. İşte 18 Ağustos 2009 tarihinde bu sütunda yayımlanan Apo’nun koşulları:
“...Kürtlerin her alanda örgütlenmesinin önü açılacak, Kürtler demokratik bir ulus olarak varlık kazanacak. Kendi sporunu, eğitimini, dini örgütlenmelerini, meclisini, belediyelerini yapabilirse kendisi yapacak, kuracak. Hatta kendi özsavunması bile olacak. Kendi ihtilaflarını çözecek bir savunma gücü olacak...”
* * *
Ezcümle PKK dedi ki; ben silah bırakmam... İktidar partisi çözüm istiyorsa İmralı’da Apo ile masaya oturur, barış koşullarını konuşur. O koşullar nedir? İşte ana hatları yukarıda...
PKK demokratik özerklik istiyor. Ana dilde eğitimi hep istiyor. Apo’nun affını istiyor.
AKP bu koşulları şimdilik yerine getirebilecek durumda değil. Ama terör sürer ve halk “Ne vereceksek verelim yeter ki şu terör bitsin” kıvamına gelirse Apo ile masaya oturabilir. Beklenen o nokta mı?
Üsluba bakın!
Başbakan parti grubunda medyayı eleştiriyor. Cümlelere dikkat:
“Şehit evine girip oradaki ayılıp bayılmaları göstermek terör örgütüne mi hizmet eder, ülkeye mi?”
“Medya bilerek terör örgütüne yandaşlık yapmaktadır. Bu kadar ağır konuşuyorum. Teröre yataklık ediliyor... ”
Basın özgürlüğüne saygısız... Şehit evindeki acılı insanlara karşı saygısız bir üslup nasıl olur? İşte böyle... Deyime dikkat buyurun:
“Şehit evinde ayılıp bayılmalar?”
Demek Kolbastı oynayacaklardı...
Medyanın hatası yok mu? Var... Hem de çok var. Ama bu hataları düzeltmenin yolu bu mu?
Hükümetin medya meslek örgütleriyle, gazete genel yayın yönetmenleriyle temas kuracak organları yok mu? Hükümet bu yoldan tavsiyelerini bildirir. TRT bu tür haberlerin veriliş tarzı konusunda açık oturum düzenleyebilir. Medya çeşitli yollarla bu tür konuları düşünmeye sevk edilebilir.
Medya dediğiniz AKP’nin emir eri mi ki emirle, talimatla, bağırıp çağırmayla hareket etsin.
Soru: Hükümetin PKK’yla mücadeledeki zaafının en önemli sebebi nedir?
Yanıt: Muhaliflerine karşı gösterdiği “teknik takip” başarısını teröristlere karşı gösterememesi...
* * *
AKP döneminin kurallarından biri iyice kesinleşti artık... Ortada başarı varsa sahibi kendileri..
Hüsran varsa sebebi medya...
Haldun Ertem
* Tayyip Erdoğan, “Terör sabahtan akşama bitecek sorun değil” demiş.
Sabahtan akşama dediği 8 yıl oldu!
Fahrettin Fidan
Adı Ak ya vicdanı!
Kot kumlama işinde çalışırken ölümcül silikozis hastalığına yakalanan bir grup işçi dün Meclis’teydi. Başlarında, her zaman yanlarında olan hocaları Prof. Zeki Kılıçaslan, CHP Grup Başkan Vekili Kemal Anadol’a sorunlarını anlattılar, taleplerini dile getirdiler. Arkadaşımız Fahrettin Fidan, bu görüşme sonrası Prof. Kılıçaslan’la konuştu.
- Önce sorunun ne olduğunu kısaca özetler misiniz?
- Bilindiği gibi ölümcül hastalıklara yol açtığı gerekçesiyle kod kumlaması bir süre önce yasaklandı. Çoğu kayıtsız, bu işi yapan işyerleri kapatıldı. Şu anda kod kumlamasında çalışmış ancak şimdi memleketlerine dağılmış 10 bin dolayında insanımız var. Bunların tahminen yarısı değişik derecelerde silikozis hastası. Bizim Meclis’ten isteğimiz, bir bölümünün günleri sayılı olan bu insanlarımıza maluliyetleri oranında tazminat ödenmesi. Bu yönde acilen kanun çıkarılması.
- Böylesi insani isteğe hiçbir parti hayır demez herhalde.
- Bu talebimizi üç ay önce ziyaret ettiğimiz AKP Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ’a iletmiş, olumlu yanıt almıştık. Ancak o günden bu yana hiçbir gelişme olmayınca Bozdağ’dan tekrar randevu istedik. Ama şimdi bize randevu vermiyor. Dahası, iki gündür bizi Meclis’e bile almak istemiyorlar. Neden mi? Çünkü eylemciymişiz, Meclis’te de eylem yapabilirmişiz! Örneğin bugün içeriye CHP Milletvekili Çetin Soysal’ın bizzat kapıya kadar gelmesi sayesinde girebildik.
Politikacılar “Terörden korkmuyoruz” diyor.
Korkmuyorlar ama tuvalete bile keskin nişancılar, zırhlı araçlar ve koruma ordusuyla beraber gidiyorlar.
G. Elmas