PKK’yı etkisizleştirmenin, terörü altetmenin yolu diplomasiden geçiyor. Irak’ın diplomasi yoluyla PKK’yı topraklarından atmaya ikna edilmesi gerekiyor... CHP Milletvekili Onur Öymen 1990’ları hatırlatıyor:
- PKK o yıllarda Suriye’de yuvalanmıştı. Suriye’ye sert ve kararlı mesajlar gönderdik. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş 1998 yılında Suriye sınırında düzenlenen tatbikatta:
“PKK destekçisi Suriye, sabrımızı taşırmaya başladı...” şeklinde kesin mesajlar verince, askeri birliklerimiz sınıra doğru ilerlemeye başlayınca Suriye gevşedi. Apo’yu ihraç etti.
Onur Öymen iktidara çağrıda bulunarak diyor ki:
- Şu anda yapılması gereken aynı şeydir. PKK’nın karargâhı, yöneticileri, cephanesi Irak topraklarındadır. ABD ve Irak bütün terör örgütleriyle mücadele ediyor ama PKK ile etmiyor. Şili’ye gideceğinize Bağdat’a gidin. Terör örgütünü topraklarından çıkarmalarını isteyin. Eğer onlar bu işi yapmazlarsa bizim yapacağımızı kararlı bir dille anlatın.
* * *
Ankara’dakiler ne yapıyor peki?
Boş lafla vakit geçiriyor.
Irak’ın PKK konusunda sıkıştırıldığını görmüyoruz, duymuyoruz...
Barzani’ye “Ağabey” diyen Dışişleri Bakanı Davutoğlu onu nasıl sıkıştırsın?
Ankara’dakilerin aklı ve önceliği parasal konularda... Terör meselesini kararlı şekilde masaya koyacak cesaret onlarda pek görünmüyor. Bu aymazlığın bedelini halk çocukları kanlarıyla ödüyor...
İlhan Selçuk’u kaybettik.
Ulusal kahramanlarımızı artık “ulusal kahraman” değil, “Ergenekon sanığı ” olarak uğurluyoruz...
Gülhan Elmas
The New York Times “Türkiye’nin İslam dünyasının yeni lideri olarak ortaya çıktığı” yorumunu yapmış.
Öyle bir durum varsa vay geldi İslam dünyasının başına...
Haldun Ertem
AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu, “PKK onun bunun taşeronu” demiş.
Yüreğin yetiyorsa “onun bunun” kim olduğunu açıklasana!
Fahrettin Fidan
Senfonik futbol...
Piyanistin iyi çalım atanı makbuldür, gibi bir söz duymuş muydunuz? Ya da kemancının iyi kafa atanı? Viyolonselcinin konserin ertesi günü maça çıktığını duymuş muydunuz? Hepsini görecek ve duyacaksınız.
Viyana Senfoni Orkestrası yarın akşam Sütlüce Kültür Merkezi’nde Borusan Orkestrası’yla ortak bir konser verecek... Ertesi gün yani Perşembe günü sabahı da Beşiktaş Belediyesi’ne bağlı Çilekli sahasına çıkarak, Borusan’la futbol maçı yapa-caklar. Viyana Senfoni Orkestrası’nın 1973 yılın-dan beri kendi sanatçılarından kurulu bir futbol takımı varmış meğer. Böyle sık sık maç yaparmış. Borusan’ın ise ilk maçı bu. Onlar ilk kez milli oluyor.
İlhan Ağabey...
83 yaşındaki bir yazarı gece yarısı yataktan kaldırıp Emniyet’e götürenler, dört gün dört gece gözaltında tutup uyutmayanlar, sabahlara kadar ifade alanlar, her halde bunu amaçlıyorlardı; Türkiye’nin en saygın ve dirençli kalemini erken öldürmeyi... Gündüz zaten polis korumasında dolaşan bir gazetecinin geceyarısı gözaltına alınmasının başka anlamı olabilir mi? İlhan Ağabey o olaydan hemen sonra hastaneye yattı, ağır bir tedavi süreci geçirdi, bir daha da tam anlamıyla kendine gelemedi.
İktidarlar onu hiç sevmedi. Çünkü O:
Cumhuriyet’in, demokrasinin, laikliğin, aydınlığın yılmaz savunucusuydu...
Paranın satın alamayacağı, korkunun susturamayacağı adamdı.
Başbakanların uçaklarına binmez...
Onların sofralarına oturmaz...
Paraya pula, iltifata teslim olmazdı.
Kalemini kılıçtan daha keskin kullanır...
Halkın ve ulusun onurunu bir şövalye zarafetiyle savunurdu...
Bir dostunun deyimiyle: “İlhan Selçuk için onurlu, dürüst, haysiyetli, demokrat, devrimci gibi sıfatları sıralamaya gerek yok. Tüm bu sıfatlar için bir İlhan Selçuk demek yeter”di.
Onun gece yarısı adi suçlu gibi karakola çekilmesinin sebebi açıktı;
Onun yolundan gideceklere gözdağı vermek, yurtseverlerden intikam almak...
Onun fikirle ve kalemle yenilmeyeceğini iyi biliyorlardı... O yüzdendi ömrünün sonlarında reva görülen yüz kızartıcı hoyratlık... Ama nafile... Cumhuriyet’in bu ışık saçan dehası önümüzdeki yıllarda da gençlerin yolunu aydınlatacak, soylu insanlara örnek olacaktır... Sonsuz saygıyla.
Sultanahmet...
Sultanahmet’in tarihi oteli Yeşil Ev’in önünden geçen cadde trafiğe kapalıydı. Çünkü altında sarnıç bulunuyordu. Yolun çökme ihtimali göz önüne alınarak trafik yıllar önce yasaklanmıştı. Sultanahmet geçenlerde araçlara kapatıldı biliyorsunuz. Yan yollar trafiğe açıldı. O arada Yeşil Ev’in önündeki caddeden turist otobüslerinin geçişine izin verildi. Derken beklenen oldu. Yolun bir tarafı çöktü. O çökmüş yoldan otobüsler geçmeye devam ediyor. Belediye uyarılara kulak tıkıyor. Yol iyice çöksün, otobüslerden biri sarnıcın içine yuvarlansın, akıllar başa o zaman gelecektir!