Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Yeniköy'den Şadi:
       Rüyamda kayınvalidem hastalanıyor ve kendisini derhal hastaneye kaldırıyoruz...
       Acil Servis'te ilk müdahaleyi yapan doktor durumun ciddi olduğunu belirtip hastanın vakit geçirmeden ameliyat edilmesi gerektiğini söylüyor...
       Hanım feryatlarda... Doktora dönüp:
       "Sevgili kayınvalidemin hayatını kurtarmak için tıbbın bütün olanaklarını kullanın lütfen doktor bey," diyorum. "Ben kayınvalidesiz yaşayamam..."
       Ameliyata giriyorlar... Saatler boyu süren bir bekleyişten sonra tekrar yanımıza gelen doktor acı haberi iletiyor:
       "Maalesef kurtaramadık..."
       Üzgün bir şekilde hastaneden ayrılıp eve gidiyoruz...
       Ertesi gün cenaze ve defin işlerini halletmek için gerekli işlemlere başlıyorum... İlk önce tabutçuya gidip ölçülere göre bir tabut ısmarlıyorum.. Ardından Belediye'ye uğrayıp rahmetli kayınvalideme sessiz bir köşede mezar ayarlamaya çalışıyorum...
       Ne var ki bu hususta bazı güçlükler çıkıyor. Konuyla ilgili memur mezarlıklarda fazla yer olmadığını söyleyip yüksek bir fiyat talep ediyor...
       Paniğe kapılıyorum:
       - İyi de memur bey, bizim bu kadar para verecek gücümüz yok ki.... Çukura mı atalım kadını? diyorum.
       Memur acımasız:
       - Beni ilgilendirmez beyefendi, diyor, mezar fiyatları böyle.. Paranız yoksa gidin akrabalarınızdan borç alın. O da olmazsa kayınvalidenizin çıkınını arayın. Bakarsınız çıkının içinden külliyetli miktarda döviz ve altın çıkar, o zaman Çankaya Köşkü'nün bahçesine bile defnedersiniz rahmetliyi...
       - Harika bir fikir, çıkından para çıkarsa kayınvalideye Çankaya'nın bahçesinde mutlaka yer buluruz, diye yataktan fırlıyorum. Kayınvalide kapıda durmuş bana bakıyor... Rezil oluyorum...
       YORUMU: Özer Bey'deki şansın sende olmadığı anlaşılıyor Şadi... Kaderine küs...

       Meclis Genel Kurul Salonu inşaatındaki yolsuzluk iddialarını araştırmakla görevli komisyonun başkanı Ahmet Priştina, hazırladıkları raporla ilgili olarak Meclis'te bilgi verirken dedi ki:
       - İnşaatı gerçekleştiren şirketten (Mesa - Nurol) taşeronlara hangi işi kaça yaptırdıklarını sorduk. Ticari sır diye vermediler. Ancak bazı taşeron firmalar isteğimiz üzerine bu rakamları verdi. Aşırı sözcüğünün ifade edemeyeceği büyüklükte karlar saptadık...
       Meraklandık bu konuşmayı dinlerken...
       Sözü edilen rakamları aradık. Raporda bulduk.
       Mesela...
       İnşaatı yapan Mesa - Nurol ortaklığı Genel Kurul Salonu'nun sökümü için, "Ben bu işi 3 milyon 900 bin dolara (o zaman yaklaşık 500 milyar lira) yaparım" demiş. Ama işi kendisi değil, taşeron firma Tepe Pazarlama'ya yaptırmış. Ne kadara mı?.. Sadece 5 milyar 300 milyon liraya... Kar 100 kat...
       Mesa - Nurol, "Salonun mekanik işini 2 milyon 923 bin dolara yaparım" demiş; işi alır almaz, taşeron firma Akfen Mühendislik'e havale etmiş. Kaça mı? 1 milyon 200 bin dolara... Dolar bazında yüzden 100'den fazla bir kar...
       "Mermer işini 813 bin dolara yaparım demiş", işi Aktaş Mermer Sanayii'ne havale etmiş. Aktaş'a bu iş için verdiği para 266 bin dolar... Kar, yüzde 300'den fazla...
       Hemen her kalem işte aynı yöntem, aynı kazık...
       Komisyon Başkanı DSP İzmir milletvekili Ahmet Priştina'yla kazığı, pardon konuyu konuşuyoruz. Diyor ki:
       - Yapılan hemen bütün işlerde, piyasa rayiçlerinin 2 ile 50 katı arasında fazla para alınmış. "Bu niye böyle?" diye sorduk Mesa yetkililerine...
      
"Efendim, bazı kalemlerde belki fahiş fiyat vermişizdir, ama bazı kalemlerde de zarar etmişizdir. Önemli olan ortalama rakamlara bakmaktır" dediler. Peki, bize bir tane düşük fiyat verdiğiniz iş gösterin dedik, gösteremediler. Bu olay ortaya çıkmasaymış, bu firma çok daha büyük bir iş 6olan Meclis Halkla İlişkiler Binası'nın işini alacakmış... Şansımız varmış ki bu skandal patlamış... Yoksa bu işte patlayacak skandal Genel Kurul Salonu'nda patlayan skandalı bile gölgede bırakırdı...
       Evet, gerçekten de şansımız varmış! Hepimize büyük geçmiş olsun...

       Aylık Damar dergisi sahibi Özgen Seçkin, geçtiğimiz günlerde Kültür Bakanlığı'ndan bir yazı aldı. Yazıda Bakanlığın Damar dergisine abone olduğu hatırlatıldıktan sonra şöyle deniliyordu:
       "...Ancak Maliye Bakanlığı'nın postalama ek ödeneği vermemesi nedeniyle dergilerin yayıncısı tarafından gönderilmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır..."
      
Damar
dergisi sahibi Özgen Seçkin, postaneye telefon açarak bir derginin yurtiçi taahhütlü posta ile gönderim fiyatını sordu. Aldığı yanıt:
       "200 bin lira taahhüt ücreti alıyoruz, ayrıca da 100 bin lira posta parası..."
       Derginin gönderim maliyeti 300 bin liraydı. Kültür Bakanlığı'nın dergi için ödediği para ise 277 bin lira... Derginin sahibi dergiyi ancak üzerine para vererek satabilecekti. Ve tabii ki artık satmayacaktı.
       Kültür hizmetlerinden veya benzer kalemlerden kesilerek tasarruf edilen paralar hiç kuşkunuz olmasın müteahhitlere bol kepçe dağıtılacak, böylece daha faydalı alanlara harcanmış olacak. Kültür karın mı doyuruyor?

       Tansu Bacı'nın yaptığı gaflarla ilgili olarak Yeni Yüzyıl'da yer alan açıklamasını atlamışız. Özgürlük dergisinin son sayısında yakaladık. Demiş ki Yeni Yüzyıl'da 15 Temmuz'da Bacı:
       "Bilerek gaf yapıyorum. Bunlar yapay gaflardır, sizlere mesaj verebilmek ve gazetelerde yer alabilmek için yapay gaflar üretiyorum..."
       Yapay Bacı, sık sık akım derken takım demesinin sırrını böyle ifade ediyor.
       Ne inandırıcı değil mi?..

       Hamburg'dan okurumuz Y. Aslan mantıklı bir soru soruyor:
       "Tansu Çiller annesi öldüğünde ne kadar veraset intikal vergisi ödemiş. Çıkında bulunan paralar o tarihte beyan edilmiş mi? Edilmemişse Maliye Bakanlığı'nın bu vergiyi cezasıyla birlikte almak için harekete geçmesi gerekmez mi?.."
       Soruları Maliye'ye iletiyoruz. İlgilenirlerse...


Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr