Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Açık Pencere Siz de bu duruma düşmemeliydiniz...Bir yandan hangi koşullar içinde neler olduğunu tam öğrenmeden Silahlı Kuvvetler mensubu erleri ölmeyip teslim olmakla suçlayacak, cesaret dersi vereceksiniz.. Öte yandan lafınızın ardında duramayarak kendiniz adına açık bir cesaretsizlik örneği sergileyeceksiniz... Olmadı! PKK'nın kaçırdığı 8 askerimizle ilgili bir gün önce, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hiçbir mensubu böyle bir duruma düşmemeliydi. O gece teröristlerle birlikte gitmiş olmalarını içime sindiremedim" diyecek... O çocuklarımızı neredeyse "hain" ilan edecek... Ama kamuoyu bu sözlere büyük tepki gösterince anında ve en küçük bir sıkıntı duymadan, "Değerlendirmem saptırıldı. (Sözlerim) Türk Silahlı Kuvvetleri'mizin başarıyla sürdürdüğü terörle mücadelesine zarar verecek şekilde yorumlanmıştır" deyip işin içinden sıyrılmaya çalışacaksınız. Olmadı Sayın Mehmet Ali Şahin Bey... Soru: Beyaz Saray sınır ötesi operasyona neden izin vermiyor? Yanıt: Güneydoğu sınırlarımızı değişik gösteren Pentagon'daki o meşhur haritayla çelişkiye düşmemek için. 17 Aralık 2004 Brüksel görüşmelerinde müzakerelerin başlaması Kıbrıs şartına bağlanmış, ilişkiler baştan çıkmaza sokulmuştu. Ama medyamız zehir habercileri ve malum yorumcularıyla halkı uyuttu, olayı zafere dönüştürdü, AB'ye üye olmuşuz gibi bir hava estirmeyi başardı. Son iki gündür de Erdoğan'ın Washington gezisi lafla zafere dönüştürülüyor. Bu arada bazı televizyonlar Amerikan uçaklarını PKK kampları üzerinde uçurmaya bile başladı! Oysa ne AB'den ne ABD'den PKK'yı bitirmeye yönelik destek var. Bu konuda da hüsrana kapılmamız yakındır... Pembe haberler... Başbakan, Washington gezisini özetliyor: "Hamdolsun istediğimizi aldık...""Hamd"ın lügat anlamı: Tanrı'ya olan şükran duygularını bildirme... Demek Türkiye'nin işleri Tanrı'nın desteği olmadan yürümez hale geldi!.. Peki ne istediniz ne aldınız? O da meçhul... Bir başka komedi de Erdoğan'ın bir toplantıda Amerikalı emekli General Brent Scowcroft'a "Paşam" diye hitap etmesi...Osmanlı'da Alman paşalarımız vardı; Liman Von Sanders Paşa, Goltz Paşa gibi.. Artık Amerikalı paşalarımız var; Brent Scowcroft Paşa gibi... İşte Türkiye paşam... Amerikalı Paşam! Procter & Gamble firmasının televizyon reklamlarında "Head and Shoulders" adlı şampuanı "Kepeği önleyici ve cildiyecilerin yüzde 70'i tarafından önerilen bir ürün" diye tanıttığını dün yazmıştık. Tıp Kurumu dün bu reklamı "yanıltıcı olduğu" gerekçesiyle Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü'ne şikâyet etti. Okurumuz Cenk Çakır da mesajında Nesquick reklamını şikâyet etmeyi düşündüğünü bildiriyor. Diyor ki:- Bu reklamda kimi çocuklar bağıra bağıra sütü sevmediklerini ancak içine Nesquick katılırsa içeceklerini söylüyorlar... Çocuklara böylece süt içmemek için bahane öğretiliyor. Reklam oyunları YÖK, 12 Eylül askeri yönetiminin, çeyrek yüzyıl önce, üniversiteleri tek elden yönetmek için oluşturduğu bir anayasal kurumdu. Sivil yönetime geçişi izleyen yıllarda YÖK de bir ölçüde demokratlaştı. Örneğin rektörler tepeden atanırdı, seçimle işbaşına gelmeye başladılar. A. Necdet Sezer'in cumhurbaşkanlığı döneminde yönetim kuruluna cumhuriyetçi kişiliği ağır basan isimler atandı. Son dönemde iktidarın gerici niteliği yüzünden YÖK ilerici bir kurum haline dönüştü.Bugün iktidar ve dinci basın, YÖK'e ateş püskürüyor. Neden? Çünkü YÖK üniversitede türbana izin vermiyor, çünkü YÖK imam hatiplerin üniversiteye yayılmasına engeller koyuyor, çünkü YÖK iktidarın Anayasa'yı keyfince değiştirmesine karşı dikleniyor, çünkü rektörler hükümetin hukuksuz uygulamalarına başkaldırıyor...İktidar YÖK'e bilimsellik ve özgürlük adına değil, kendi emellerine set çektiği için diş biliyor.Demokratik bir ülkede bugünkü yetkilere sahip bir YÖK düzeni olamaz. Olmamalıdır.Ne var ki ülkede ne işleyen bir demokrasi var ne demokrasiye saygılı bir iktidar.YÖK, bugün cumhuriyeti savunan kimliğiyle dünkünden çok farklı bir işlev görüyor.O yüzden YÖK'ü, ülkeyi cumhuriyet ilkelerinin gerisine taşımak isteyen iktidara karşı (en azından bugün için) savunmalıyız.YÖK'ün kuruluş yıldönümünde öğrenciler protesto gösterisi yaparken iki meslek örgütü DİSK ve KESK de YÖK kaldırılmalıdır diye açıklama yaptı, "YÖK kaldırılarak, özgür, bilimsel ve demokratik bir üniversite yapısı yaratılmalıdır" dediler.Eğer YÖK kalkınca özgür üniversite yolu açılacaksa hep birlikte bu girişime omuz verelim.Ama iktidarda hiç o göz var mı?Milli Eğitim Bakanlığı'nın ortaöğretimdeki marifetlerini göre göre YÖK'ün kaldırılmasını savunmak üniversiteyi gericiliğin insafına terk etmekten başka ne anlama gelir?İktidarla bu konuda ağız birliği yapmakta hiçbir çağdaş kuruluşun çıkarı olacağını sanmıyoruz. YÖK hikâyesi! Milli Eğitim Bakanı Çelik, "Vahamet derecesinde öğretmen açığımız yok" demiş. Buna karşın vahamet derecesinde işsiz öğretmenimiz olduğu açık. m.asik@milliyet.com.tr