Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sahip olmadığımız şeye bakarken bizde hemen "Bu benim olsaydı nasıl olurdu?" düşüncesi doğar ve bu şeyin eksikliğini duyumsatır. Bunun yerine daha sık, "Bu bende olmasaydı nasıl olurdu?" diye sormalıyız. Demek istiyorum ki, sahip olduğumuz şeylere ara sıra onu yitirdikten sonra gözümüze nasıl görüneceğini düşünerek bakmaya çalışmalıyız; üstelik bu her ne olursa olsun: Mülkiyet, sağlık, dostlar, sevgili, kadın, çocuk, at veya köpek... O şeye bu biçimde bakmamızın sonunda onun varlığı bizi eskisinden çok mutlu eder ve ayrıca onu yitirmemek için her türlü önlemi alırız...Bir insanın durumunu mutluluğuna göre değerlendirmek istiyorsak, onu hoşnut edenin değil canını sıkanın ne olduğunu sormak gerekir; çünkü can sıkıntısı ve fiziksel acı ne kadar azsa insan o kadar mutludur.Kendi kendine yetmek, kendi kendisi için her şey olmak ve tüm varlığımı kendimde taşıyorum diyebilmek elbette mutluluğumuz için en yararlı özelliktir... Mutluluğa ulaşmak için zevk ve sefa içinde yaşamaktan daha yanlış bir yol yoktur... İnsan sadece yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı sevmeyen özgürlüğü de sevmez. Çünkü, insan ancak yalnız olduğunda özgürdür. Alman filozofu Arthur Schopenhauer'in ülkemizde çokça okunmadığını, İş Bankası Yayınları'ndan çıkan "Aforizmalar" adlı kitabının bir yılda tek baskı yapmasından anlıyoruz... Oysa hayat bilgisi olarak mutlaka okunması gereken bir kitap... Diyor ve onun kitaptaki öğütlerinden üçünü aktarıyoruz: Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşırken son durum: Kimi çelik-çomak oynuyor, kimi saklambaç.. Geçen cuma gecesi kanallar arasında dolaşırken gözümüz TRT - 4'teki, "Açık Öğretim Lisesi İletişim ve Rehberlik Ders Programı"na takılıyor. Sunucu, "Yalova kaplıcaları hangi ilimizin sınırları içindedir?" sorusunu sorduktan sonra ekrana yanıt şıkları geliyor.a) Bursa b) İstanbul c) Manisa d) Aydın.Bir süre bekledikten sonra doğru yanıt açıklanıyor; (b) şıkkı. Yani; İstanbul!Biz, Yalova'nın 1995 yılında İstanbul'dan ayrılarak il yapıldığını sanıyorduk, meğer hâlâ ilçeymiş! Yalova nereye?.. Kıyısında tarihi Küçüksu Kasrı'nın yer aldığı... İstanbul'un yüzlerce yıllık mesire yeri Küçüksu Çayırı'nın İETT tarafından katledildiğini bize Akşam muhabiri Özner Berber duyurdu. Çayırın İstanbul Anakent Belediyesi'ne ait bölümünde otobüs garajı ve peronları yapılmış. Anadoluhisarı halkı alanın geri kalanını kurtarmak için Avukat Ferda Kazancıbaşı başkanlığında bir dernek kurmuş... Dernek, çayırın düzenlenerek Fenerbahçe Parkı şeklinde bir büyük parka dönüştürülebileceğini bildiriyor... Tabii haramilerin elinden kurtarılırsa... Küçüksu çayırı... Önce İstanbul Müftülüğü'nün, "Merhaba", "Günaydın" yerine, "Esselamü Aleyküm" veya "Selamün Aleyküm"ü kullanın tavsiyesi... Onun hemen ardından Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, telefonu "Alo" yerine "Buyurun" sözüyle açın önerisi... Arkadaşımız Fahrettin Fidan bu tavsiye ve istekleri emir telakki ediyor, "usulüne uygun bir telefon konuşması" örneğini bilabedel takdirlerinize sunuyor.- Zııırrr! Zııırrr! Zııırrr!(Adam içinden, gecenin bu saatinde hangi densiz arıyor acaba, diye söylenerek ahizeyi kaldırır.) - Esselamü aleyküm ve rahmetullah... Buyurun muhterem kardişim.- Ve aleykümüsselamü ve rahmetullahi ve berakatüh... Akşam şerifleriniz hayırlı olsun muhterem kardişim.- Cemi cümlemize muhterem kardişim, cemi cümlemize... Hayırdır bu saatte?- Hayır ve şer Allah'tandır muhterem kardişim. Bilirsiniz, biz kulları için hayra da, şerre de o...- Tabii ki, tabii ki... O karar verir, bize de tevekkül edip kaderimize rıza göstermek düşer. Sebeb -i aramanız?- Efendim, on dakika kadar önce... Tam yatsı namazımı eda etmek için kıyama durmuştum ki... Bir de ne göreyim!- Hayırlara vesile olur inşeallah.- Pek hayır diyemeyeceğim, zira gördüğüm, yan komşum siz muhterem kardişimin mutfağının penceresinden gökyüzüne yükselmekte olan adeta bir cehennem alevi...- Neee! Alev mi?- Evet muhterem kardeşim... Bir alev ki, üst katın çatısını yalamakta...- !!!- Sizin mutfak on dakikadır alevler içinde, cayır cayır yanmakta muhterem kardişim.- Ulan şerefsiz! Ulan kitapsız! Komşusunun evi cayır cayır yanar da insan hemen haber vermez mi? Lafı ağzında bu kadar geveler mi?- Tövbe de muhterem kardişim, tövbe de ve istiğfar et... - Şukufeee! Hemen fırla, kovaları al, mutfağa dal... Sen oradaki yangını söndürüyorsun, ben yandaki herifin ocağını söndürür söndürmez hemen yardıma geliyorum. Haydi karıcığım! m.asik@milliyet.com.tr Adabıyla telefon