Neydi Emniyet’in Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün takip olayıyla ilgili açıklaması?
“Araç Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’na ait... Polislerin orada kendi görev alanına giren başka bir çalışma amacıyla bulunduğu kesin olarak anlaşılmıştır.”
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, dün Başbakan Tayyip Erdoğan’a yönelttiği soru önergesinde bu açıklamayla ilgili basit bir soru sordu.
“Osman Paksüt’ün kimliğini açıklamasından sonra araçtaki polisler neden kendi kimliklerini açıklamayıp hemen olay mahallini terk etmişlerdir? Böylesine bir anlayış ve uygulama, görev mahallini terketmek ve görevi bırakmak anlamına gelmez mi? Polislerin bunu yapmasını gerektiren özel ve vahim bir durum mu vardır?”
Olay, hiç de inandırıcı olmayan resmi açıklamalarla geçiştirilecek gibi görünmüyor. Çok ciddi şekilde araştırılması ve kamuoyuna tatmin edici açıklama yapılması gerekiyor. Bir başka açıklama da, “Meseleyi kurcalarsak rahatsızlık olur” diyen AKP Genel Başkan Yardımcısı Necati Çetinkaya’ya düşüyor?
Soru: Anayasa Mahkemesi Başkanvekili’nin izlenip dinlenmesi neye delalet eder?
Yanıt: “Yargıya darbe”düşüncesine...
Haldun Ertem
Otorinolaringolog
Nedir bu? Necidir bu adam?
Kadıköylü Doktor Muhammed Tekin kendini böyle tanıtmış doktor tabelasında... Kulak, burun, boğaz uzmanı anlamına geliyormuş. Aklınızda bulunsun...
CHP TV...
Deniz Baykal’ın CHP Grubu’ndan salı günü öğle saatlerinde yaptığı konuşmanın tam metnini arıyoruz... Çarşamba günü akşamüstü bu konuşma hâlâ CHP internet sitesine konulmamış... Baykal’ın salı günleri yaptığı grup konuşmaları ertesi gün gazetelere bir iki sütun ya girer ya girmez. Tam metin arayanlar da 2 gün bekliyor...
AKP iktidara gelmeden önce bu partinin organı gibi çalışan en az 5 TV kanalı vardı... CHP’nin hâlâ bir radyosu yok... Gazetesi yok... Partinin eski Saymanı Mahmut Yıldız bir TV kanalı kurdu... Halk TV adlı bu kanal Baykal ve diğer birkaç yöneticinin konuşmalarını yayımlıyor... Kalan zamanlarda da kovboy veya samuray filmleri gösteriyor.. Sanki halka yansıtacak sorun kalmamış gibi... Tabii ülkede olağan bir basın yapılanması olsa mesele yok. Ama mevcut basın, büyük ölçüde CHP’ye çelme takmayı görev biliyor. CHP haklı olarak bu durumdan yakınıyor.. Ama bir televizyon kanalı da oluşturamıyor.. Bunu beceremiyor. Neden?
Majesteleri geldi
Majesteleri Ankara’ya British Airways’in kiralık uçağı ile geliyor. Oysa isteseler.. Küçük bir haber iletseler... Cumhurbaşkanımız ya da başbakanımız anında özel uçaklarını Kraliçe’nin emrine veriverirlerdi... Kraliçe’nin ana ziyaret amacı AKP ve Erdoğan’ı mahkemenin elinden kurtarmak olduğundan, zahmet boşa gitmiş olmazdı.
Kraliçenin Bursa’da cami ziyareti ve Kur’an dinlemesi güzel jestlerdi... “Müslüman demokrat Türkiye” imajına anlamlı bir katkıydı aynı zamanda...
Bu arada Majesteleri kimi komplekslerden hâlâ kurtulamadıklarını da belli ettiler. 1915’te Çanakkale’den geçemeyen “Queen Elizabeth HMS İllustrious”un adını taşıyan gemiyi bu defa Boğaz’dan geçirip İstanbul’a getirdi, Gül’e daveti geminin güvertesinde verdi. Kimine göre işin içinde gecikmiş intikam duyguları vardı... Kimine göre İngilizler içlerine dert olan tarihi bir konuda kendi kendilerini tatmin hevesindeydi.
Derken gözümüze “www.denizhaber.com” adlı sitede Alpay Aras’ın şu satırları ilişiyor:
“Bütün gemiler gittikleri yabancı ülkelerde o ülkelerin bayrağını gemilerinin en üst yerinde gözükecek şekilde bir direğe toka ederler ama ne yazık ki, akşam haberlerde bile konu oldu, bayrağımız gemiye çekilmemişti. Bu geminin majestelerinin forsunu taşıması da buna engel değildir. Bence tek kelimeyle terbiyesizliktir. Bayrak çekmemek gibi bir ayrıcalığı olamaz.”
Majesteleri mevcut iktidarın bağımsızlık gibi ilkelere boşverdiğini biliyor... Bayrağı da o yüzden boşvermiş olabilir mi?..
Helal...
Tekirdağ’da İspanyol kanalı tve kablolu yayından çıkarıldı... Yerini Hilal TV adında dini yayın yapan bir istasyon aldı.
Okurumuz kablodaki AKP medyasını sayıyor:
Samanyolu, Samanyolu Haber, Kanal 7, Kanal 7 Haber, Meltem, Ses, Kanal A, Hilal, Kanal 24, TGRT, TRT 1, TRT 2, TRT 3, TRT 4, atv...vb...
Çokseslilik güzel şey... Ama çok kafadan tek ses çıkması çokseslilik sayılmıyor tabii...
Who are you?
Başbakan Erdoğan, Kraliçe Elizabeth ile tokalaşırken ‘How are you’ demiş... Bu deyim biraz “N’aber” anlamına geliyor. Bu düzeyde bir karşılaşmada söze ‘How do you do?’ diye girmesi gerekirdi..
Benzer bir olay Japonya’da dilden dile dolaşır.
İngilizce bilmeyen Japonya eski Başbakanı Yosiro Mori, ABD ziyareti öncesi danışmanlarıyla konuşmuş. Washington’da Bill Clinton ile karşı karşıya geldiğinde bir samimiyet gösterisi olarak söze “How are you?” diye girecek, “İyyim” yanıtı alınca “Ben de” anlamında “Me too” diyecekmiş...
Mori ABD’ye inip Clinton’la karşı karşıya geldiğinde bir anda sözcükleri şaşırmış. “How are you” diyeceğine “Who are you?” demiş, yani “Kimsiniz?” diye sormuş. Clinton da espri olsun diye “Well, I am Hilary’s husband” (Şey, ben Hilary’nin kocasıyım) demiş ve kahkahayı basmış.
Mori de Clinton’ın kahkahalarına aynı neşeyle katılıp, cevabı yapıştırmış : “Me too...” Yani... “Ben de...”
Özay Şendir
Garipçeli Lütfi Reis'in başarısı...
4 Temmuz 2025
Cem Kılıç
Çocuk işçiliği ile mücadele
4 Temmuz 2025
Abbas Güçlü
Eğitimin dünü, bugünü, yarını
4 Temmuz 2025
Zafer Şahin
AK Parti’nin tek rakibi 3 harfliler
4 Temmuz 2025
Mehmet Tez
Yılın müzik olayı: Oasis bugün birleşiyor (bir aksilik olmazsa…)
4 Temmuz 2025