Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Hakkâri’den gelen bir heyeti kabulde diyor ki:
“Ben burada söyleyemeyeceğim şeyleri de düşünüyorum. Hatta sizin de bana söylemek isteyip söyleyemediğiniz şeyleri biliyorum ve size katılıyorum.”
Bu sözler basına düşeli neredeyse bir hafta oluyor... Bu sözlerin anlamı soruluyor. Köşk hâlâ bir açıklama yapmış değil...
Acaba neydi söylemek istenip de söylenemeyenler...
Federasyona yeşıl ışık mı? Apo’ya af mı?
CHP lideri Deniz Baykal dün Cumhurbaşkanı’nın bu şekilde PKK ile diyalog ve pazarlık yürüttüğünü söylüyordu...
En kötüsü... Karşı tarafta bu şekilde kimi beklentilerin yaratılmasıydı...
Tayyip Erdoğan da 2005 yılı Ağustos’unda Diyarbakır’da kimi olmayacak vaatler vererek beklenti yarattı. Sonra bu beklentilerin içini dolduramadı. Karşı tarafı azdırdı.
Baykal’ın dün dediği gibi.. Siz terörün dozu yükseldikçe vaatlerin çıtasını ona endeksli yükseltirseniz... Ne verirseniz verin karşı taraf doymayacak, aksine şımaracak, terörü tırmandırarak fazlasını isteyecektir...
* * *
A.G. şirketinin geçenlerde Habertürk için yaptığı ankette en çok güvenilen kurumlar şöyle sıralanıyordu:
“Türk Silahlı Kuvvetleri: Yüzde 81.6, Yargı: Yüzde 56.4, Polis: Yüzde 47.3, Cumhurbaşkanı: Yüzde 44.5, Başbakan: Yüzde 29.7...”
Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer her zaman TSK ile birlikte bu listenin en başında yer alırdı. Abdullah Gül, Sezer’in yarısı kadar bile güven sağlayamamış durumda... Üstelik bu güven bunalımı giderek artacak gibi görünüyor...
Normalde fırtına çıktığı zaman açık denizde gemi, tekne falan batar...
Bizde iskele batıyor...
Haldun Ertem
Hangi suçtan?
Almodovar’ın “Talk to her- Konuş Onunla” filminde geçer...
Marco, hapse düşen arkadaşı Benigno’nun evini kiralar. Hanım kapıcı sorar:
- Söyler misiniz Benigno neden hapiste?
Marco, arkadaşına toz kondurmak istemez:
- O masum...
Kadın ısrarlı:
- Anladım da, hangi suçtan masum...
Geldiğimiz nokta!
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen dün Meclis kulisinde bir gazeteciyle kol kola girmiş, volta atarak sohbet ediyordu. Az ileride 14 - 15 yaşlarında bir grup türbanlı kızı görünce yanlarına yanaşarak “Hoş geldiniz çocuklar” dedi, ardından tokalaşmak üzere elini uzattı. Çocuklardan ilki kerhen de olsa elini verdi, parmaklarının ucuyla şöyle bir tokalaştı. İkinci çocuğun bunu bile yapmadığını, uzattığı eli havada bıraktığını gören Onur Bey, sordu:
- Ne o, siz tokalaşmıyor musunuz?
- Hayır, tokalaşmıyorum.
- Peki neden? Günah diye mi?
- Benim inancım böyle.
Onur Öymen gruptan ayrılır ayrılmaz gazeteciye döndü, acı bir yüz ifadesiyle:
- İşte dostum, dedi, geldiğimiz nokta işte bu!
Geldiğimiz nokta maalesef buydu; küçücük bir kız çocuğu, günah diye dedesi yaşındaki biriyle bile tokalaşmıyordu.
Fapishane
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, hapishane denetlemeleri sırasında F Tipi cezaevlerinde DHKP - C tutuklusu gençlerle konuşmuş. Hürriyet’te Şükrü Küçükşahin’e diyor ki:
- Çok üzüldüm. O çocukları orada görmek ne kötü. Pırıl pırıl cıva gibi çocuklar. Zeki, vatan için çok şey yapabilecek donanımda. Keşke orada olmasalar diye düşündüm. Onlar da sohbet hakkından yakındılar...”
Sayın Bakan’ın bu çocukları görüp duygulanması güzel bir şey...
Gerçekten de bu gençlerin durumu yürekler acısıdır...
Gençlik yıllarında bir hata yapmış... Veya mahkemede derdini anlatamamış... Ömür boyu hapse mahkûm olmuş... Terör suçlusu sayıldığı için aftan yararlanamayan gençler bunlar...
Nedense zaman zaman yapılan anayasa değişikliklerinde onların durumu bir türlü hatırlanmaz... Topluma kazandırılmaları düşünülmez...
İkincisi.. Sayın Bakan üzülmüş... İyi güzel... Güzel de bu çocuklar aylardır sohbet hakkından söz ediyorlar... Adalet Bakanlığı, 22 Ocak 2007 tarihinde yayımladığı genelgeyle F tipi hapishanelerdeki tutuklu ve hükümlülere onar kişilik gruplar halinde günde 2 saat, haftada 10 saat “sohbet” imkânı sağlamıştı. Sohbet gruplarını tutuklu ve hükümlüler kendileri belirleyecekti. Ancak bu genelgenin yayımlanmasından 1 yılı aşkın süre geçmesine rağmen bugün sadece İzmir - Kırıklar hapishanesinde uygulanıyor. Diğerlerinde uygulanmıyor.
Tutuklu aileleri bu hakkın sağlanması için açlık grevi yapıyor. Nedense Adalet Bakanı uygulamayı başlatmıyor. Sadece üzülüyor. Bu nasıl üzülmek Sayın Bakan... Neden üzülecek yerde sözünüzü yerine getirmiyorsunuz?
Ceza intikam değildir, amacı suçu azaltmak ve suçluyu terbiye etmektir.
Elisabeth Fry (İngiliz hapishane uzmanı)
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025