Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Aşağıdaki satırlar E. Korgeneral Hüseyin Işık’ın "4. Askeri Tarih Semineri"ndeki tebliğinden alınmıştır...
"...Osmanlı Devleti savaşa katılan ülkelerin en güçsüzüydü. Ne ekonomisi, ne sanayii, ne mali gücü, ne de kaynakları böyle bir savaşı sürdürmeye yeterli değildi.
Tüm silah ve cephanelerini dışardan almak zorundaydı. Harp sanayii yoktu. Elindeki silahlar hem yetersiz, hem demodeydi. Lojistik destek çok yetersizdi...
Almanya, Osmanlı İmparatorluğu’nu kendi yanına çekmek için yardım değil, dış borçlanma teklif etti. 1915 yılından başlayarak, her yıl yüzde 6 faizli 5 milyon altın verecekti.
İlk ödeme olan 250 bin altın Osmanlı lirası anlaşmanın imzalanmasından 10 gün sonra, 750 bin altın Osmanlı lirası Rusya ve İngiltere’yle birlikte savaşa başlanan tarihten 10 gün sonra ve savaş sürdüğü sürece her ay 400 bin altın lira teklif edilmiştir.
Açıkçası Almanya, Osmanlı genç nüfusunu paralı asker gibi kullanmayı planlamıştır. Sonrası ise malum..."
Tarihten yaprak burada sona eriyor...
Ecevit’in ABD gezisini izlemeye devam...

*Susurluk çetesinin mahkûmiyeti onaylandı.
Yargı, devlet çetelerine karşı devleti korudu. Helal olsun...
Haldun Ertem

Amerika gezisi dönüşü, Ankara’da uçaktan inen Ecevit; bir de bakmış ki arkasında hiçbir işadamı yok.
Yanındakilere, hayretle sormuş:
- Nerde bunlar?
Cevap vermişler:
- Vergi borçları ya da hortum davaları yüzünden yurtdışına çıkamıyorlardı; sayenizde çıktılar, artık kolay kolay geri dönmezler!
Can Ozan

*Bu ülkede sadece umut kaldı. O da cehaletten kaynaklanıyor.

Sağlık Bakanı Osman Durmuş geçenlerde büyük ilaç firmalarını fiyat şişirmekle suçluyordu. Derken aniden eczanelere yöneldi. Kârdan yüzde 10 kesmeye kalkıştı. Eczacılar direnişe girişti. Ortalık toz duman...
Aslında ilaç dramı yüzde 10’luk pansumanlarla iyileşecek gibi değil...
Başka büyük; çok büyük sorunlar yaşanıyor sektörde...
Küresel kıskaç Türkiye’yi ilaç tekellerinin en has pazarlarından biri haline getirirken ulusal ilaç sanayiimiz giderek yok oluyor.
Aşağıda yer alan ve 2000 yılının gerisindeki son 12 yılı kapsayan rakamlar İlaç İşverenleri Sendikası’nın verileridir...
• İlaç endüstrisinde dışsatımın dışalımı karşılama oranı 1988 yılında yüzde 21.4 iken 2000 yılında yüzde 9.3’e gerilemiştir.
• Mamul ilaç dışalımı 1988 yılında 45 milyon dolar iken, 2000 yılında 15 kat artarak 683 milyon ABD dolarına yükselmiştir.
• 1988 yılında 293 milyon dolar olan hammadde ve mamul ilaç ithalatımız, 2000 yılında 5 kat artarak 1.510 milyar dolara yükselmiştir.
• İlaç endüstrisinde hammadde üretimimiz 1995 yılında 12.600 ton iken, 2000 yılında yüzde 60 oranında gerileyerek 4980 tona düşmüştür.
2005 yılında yürürlüğe girecek patent düzenlemesiyle Türk İlaç Sanayii’nin tümden çökmesi kaçınılmaz görünüyor. Büyük ilaç firmaları giderek yabancı tekellerin pazarlama şubesi gibi çalışmaya yönelirken, sektörün diğer alanları kadere terk edilmiş durumda...
İlaç piyasası konusunda araştırmalar yapan Tıp Kurumu’nun Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer, dün yukardaki bilgileri verirken bir yandan da:- İlaç sanayii konusunda bir ulusal politika saptanması şart, diyordu Örneğin Hindistan, Çin gibi ülkeler kendi hammadde ve ilaç sanayilerini kurtarma yolunda yoğun çaba gösteriyorlar. Türkiye’de ise konu maalesef ne Hükümet’in ne de siyasetin gündeminde...
Uyanmamız gerekiyor...

Şimdiye kadar "gözüne gözlük, eline tarak" yakıştırdığımız futbol hakemleri bundan böyle "kollarına reklamöda alacaklar. Fransa’da hakemler bu haftadan itibaren sahaya kollarında reklamla çıkacaklar. Reklamın geliri ile hakem okulları kurulacakmış. Hakemler bu işten memnun mu? Hepsi değil.. Örneğin Fransa’nın ünlü hakemlerinden Gilles Veissiere uygulamayı "Mesleki ahlak açısından rahatsız edici" bulmuş. Reklam hakemi sevimsizleştireceği gibi kötü hakem de reklamı sevimsizleştirir.
Bunu da unutmayalım.

Ecevit ABD’ye giderken Kuran yerine boğaza kaçmayan kraker bulup götürecekti aslında!..
Cihan Demirci