İstanbul Tabip Odası yöneticileri, dün eğitim hastanelerindeki kadrolaşmayı anlattılar bize... 45 eğitim hastanesi, hasta tedavi etmenin yanı sıra genç hekimlere "uzmanlık" eğitimi de veriyor. Geleceğin doktorlarını yetiştiriyor...Eğitim hastanelerinde kilit görev klinik şefleri ve şef yardımcılarında.AKP hükümeti, göreve geldikten sonra eğitim hastanelerinin şef ve şef yardımcılıklarına sınavsız atama yapılmasını öngören bir yasa çıkardı. Tek şart, bu kişilerin profesör ya da doçent olması... Yasa veto yedi. AKP grubu, yasayı aynı haliyle Meclis'ten geçirdi. Yasa 1 Kasım'da yürürlüğe girdikten sonra yaklaşık bir buçuk ay içinde İstanbul, Ankara ve İzmir'deki eğitim hastanelerine 150'ye yakın atama yapıldı.Atamalarda kriter yok. Sağlık Bakanı tek başına, keyfi ölçülerle yapıyor.Son atamalar özellikle Doğu ve Güneydoğu'daki üniversitelerden yapıldı... AKP, iktidara gelmeden atamaların liyakate göre yapılacağı sözünü vermişti. O sözü çabuk unuttu. Tabip Odası bu atamaların liyakate göre değil tarikata göre yapıldığını söylüyor... Kadrolar siyasallaşırken genç hekimlerin önü tıkanıyor, şevkleri kırılıyor. Hekimler huzursuz ve tepkili. Devlette kadrolaşma, adam kayırma, torpil her dönemde olur... Ama bu dönemdeki kadar tehlikelisi herhalde görülmemiştir... Başbakan Erdoğan, "Din mutluluk için araçtır" demiş. Dahası... Bizim gibi ülkelerde bazılarını kestirme yoldan iktidara taşıyan ticari bir araç da olabilir... Başbakan Yeni Zelanda - Avustralya gezisinde yeni ufuklar gibi yeni ilhamlara da yelken açtı, Müslümanlığı ortak kimlik ilan etti. Profesör Necmi Yüzbaşıoğlu soruyor:- Müslümanlık ortak kimlik ise biz şimdi Araplarla ortak kimliğe mi sahibiz?Profesör Yüzbaşıoğlu ekliyor:- Bütün dünyada vatandaşlık kimliği dışında bir millet kimliği vardır. Vatandaşlık kimliği hukuki kimliktir. Bunun dışında bir de millet kimliği vardır. Onu belirleyen de milleti oluşturan tarihsel süreç içinde etkili olan çoğunluktur. Biz kimiz yahu? Nagazaki'ye atom bombası atan ABD'li pilot ölmüş. Yalnızlık çekmeyecek. En azından, birçok Japon kendisini karşılayacaktır. Marmara Üniversitesi dördüncü sınıf öğrencisi Egemen Bilici, 450 milyon TL harcını ailevi nedenlerle zamanında yatıramıyor. Yatıramadığı için okulla ilişkisi kesiliyor. 4 yılı yanıyor...Konuya dün değindik... Eğer bir öğrenci harcını zamanında yatıramaz, iki üç gün geciktirirse o yarıyılı kaybediyor. Bazen da okulla ilişiği kesiliyor...Öte yanda hortumcuların milyarlarca dolarlık borcuna devlet vade üstüne vade tanıyor. Göstermediği kolaylık yok...Üniversite yönetimi gecikme faizi uygularsa aynı ölçüde caydırıcı olur, üstelik gelir de sağlar. Değil mi? Marmara tuzağı... Soru, CHP Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun kafasına takılmış... Günlerdir düşünüyor, düşünüyor ama yanıtını bir türlü bulamıyormuş. Ne miymiş soru?"Hükümet, büyük şirketlere büyük kıyak yaparak Kurumlar Vergisi'ni yüzde 30'dan yüzde 20'ye indirdi. Patronların örgütü TÜSİAD, MÜSAİD günlerdir bayram yapıyor. Gelir vergisinde iki tarife vardı. Ücretlilerin vergisi yüzde 15'ten başlıyordu, buna ilişmedi ama tüccarların yüzde 20'den başlayan vergisini yüzde 15'e indirdi. Haliyle tüccarlar da bayram yapıyor. 2006 bütçesine baktım, vergi gelirlerinin 119 milyar YTL'den 146 milyar YTL'ye çıkarılması öngörülüyor. Peki bu artış nereden sağlanacak? Ya doğrudan ya dolaylı vergiler artırılarak... Artışın faturası kime çıkacak? Tabii ki en başta emekçilere... Ama bakıyorum bu konuda ne Türk - İş'ten ne DİSK'ten ne de Hak - İş'ten en küçük bir tepki yok. Acaba neden? Önemli değil, bizim üyelerimiz bu faturayı rahatlıkla öder diye düşündüklerinden mi yoksa üyelerinin yaşayacağı sıkıntıyı önemsemediklerinden mi? Biri bana bu sorunun yanıtını verse de kafam rahatlasa." Sanduka mı? 'Kırmızı çizgiler' yerine 'kırmızı sokaklar' peşinde koşuluyor! Etnik unsurların din bağı ile birbirlerine nasıl bağlanacakları öncelikle Irak'taki Türkmen, Arap, Kürt, Şii ve Sünnilere bir anlatılsa da birbirleriyle savaşmayı bırakıp işgalcilerle savaşsalar! m.asik@milliyet.com.tr
