AB dışişleri bakanlarının son bildirisinde... Türkiye’nin üyeliğinden artık söz edilmiyor... “Katılım” lafından da kaçınmışlar...
Amma...Üzerine basa basa...
Limanları açın, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ni tanıyın, diyorlar...
AB üyeliği artık tam hayaldir...
Kıbrıs'ı karşılıksız olarak teslim etmek ise boynumuzun borcu...
Neden mi?
Çünkü Tayyip Erdoğan - Abdullah Gül ikilisi 17 Aralık 2004 tarihinde Brüksel'de AB'ye tam üyelik sözü almadıkları halde Kıbrıs Rum Cumhuriyeti'ni tanımaya söz verdiler. Eziklikten, "Adada önce çözüm sağlansın sonra tanıyalım" bile diyemediler. Brüksel'e saz heyeti niyetine götürülen malum yazarlar "Oldu da bitti maşallah, tam üye olacağız inşallah" diye tempo tutarak halkı yanılttılar. Erdoğan ve Gül'ün dönüşünde Ankara'da havai fişekler atıldı. Hezimet zafer gibi takdim edildi.
Aradan dört yıl geçti.. Teslimatın vakti geldi çattı...
2009'da mutlaka istiyorlar... Ayıklayın şimdi pirincin taşını...
Saltoğlu Bulvarı
Ankara Beysukent’teki Angora Sitesi’ndeki caddenin adı bir gün aniden “Saltoğlu Caddesi” olmuştu.
Sitede oturan Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Seyfi Saltoğlu, caddeye kendi adını koymuştu...
Site sakinlerinin şikâyeti üzerine Danıştay karar verdi, caddenin tabelası söküldü, “Angora Caddesi” oldu.
Ancak tabela bir süre sonra yine değişti, cadde bu defa “Saltoğlu Bulvarı” oluverdi.
Ankara 12. İdare Mahkemesi bu adı da reddedince isim tekrar değişti, bulvara bu kez “S. Saltoğlu” adı verildi.
Mahkeme yine iptal etti:
Kararın gerekçesinde “Adı geçen kişinin kanunda belirtilen özelliklere sahip olmadığı ve adının bir caddeye verilmesinin uygun olmayacağı...” belirtiliyordu.
Bir adı da Terzi Seyfi olan bu şahıs nihayet inadından vazgeçmiştir, derken... Caddenin adının şimdi de “Angora Saltoğlu Bulvarı” olarak değiştirileceği söyleniyor...
Seyfi Saltoğlu 13 yıldır Melih Gökçek’in başkanvekili...
Ne kadar benziyorlar birbirlerine...
İkisi de son derce mütevazı, haddini bilen, terbiyeli, edepli kişiler... Ankara’nın şansı onlar...
İP için yargı!
İşçi Partisi’nin bir iddiasını gündeme getirmiştik... Genel Başkan Doğu Perinçek ve yardımcıları parti görevindeki eylemleri nedeniyle yargılandıklarını anımsatıyor, Yargıtay Başsavcısı’nın soruşturma başlatması ve davanın Anayasa yargısına taşınması gerektiğini belirtiyorlardı.
Peşinden konuyu Yargıtay çevrelerinden soruşturduk...
Aldığımız bilgiyi şöyle özetledik:
“Partili de olsalar kişilerin kişisel eylemlerle ilgili davaları mahalli mahkemelerde görülür.
Anayasa yargısı tüzel kişilikle ilgilenir...
Deliller getirtilir, incelenir...
Odaklık unsuru gerçekleştiği kanaati oluşursa Yargıtay Başsavcılığı davayı açar...”
* * *
Doğu Perinçek gönderdiği (ve yayımlamayı hayli zamandır ihmal ettiğimiz) mektupta, Yargıtay çevrelerinin bu görüşüne itiraz ediyor. Diyor ki:
“Anayasa yargısı partinin tüzel kişiliğiyle ilgilenir. Doğru.
Partili de olsalar kişilerin kişisel eylemleriyle ilgili davaları mahalli mahkemelerde görülür. Bu da doğru.
Peki eğer yürütülen ceza kovuşturması, partinin tüzel kişiliğini temsil eden organların kararları ile ilgiliyse ne olur?”
İddianamede İP Genel Başkanı, Başkan Yardımcısı, Genel Sekreteri ve 2 MKK üyesi partiyi bağlayan karar ve faaliyet nedeniyle suçlanıyorlar.
İddianame İP’nin suç örgütü olduğunu öne sürüyor. Konu aynı zamanda Yargıtay Başsavcılığı’nca inceleniyor.
Ceza Mahkemesi vereceği kararla Anayasa yargısını bağlayabilir mi?
Perinçek diyor ki:
“Eğer ceza mahkemesi partinin organ faaliyetini yürütenlerini mahkûm ederse Anayasa Mahkemesi’ne talimat vermiş duruma düşer.”
Perinçek’in bu konuda “Anayasa ve Siyasi Partiler rejmi” adlı bir kitabı var.
12 Eylül’de Askeri Yargıtay Başsavcılığı’nın MSP ve TİKP davalarındaki çözümünü aktarıyor:
“Ceza Mahkemesi önüne getirilen davanın konusu tüzel kişiyi (partiyi) bağlayan eylemler ise Anayasa Mahkemesi’nin yapacağı - bekletici ön mesele- olarak kabul ederek görevsizlik kararı vermeli ve dosyayı C. Başsavcılığı’na göndermelidir.”
Ezcümle... Ceza Mahkemesi, parti yöneticilerinin siyasi faaliyet ve kararlarını yargılayamaz, eğer yargılarsa bu Anayasa yargısının görevine tecavüz olur diyor Perinçek...
Üzerinde durulması gereken bir görüş...
Bilmece...
Bir yazarla açıkgöz bir müteahhit dost toplantısında tartışmaya başlamışlar. Yazar:
- Para kazanmanın pek çok yolu vardır. Ama namuslu para kazanmanın tek yolu vardır...
Müteahhit meraklanmış:
- Nedir o?
Yazar taşı gediğine koymuş:
- Bilmediğinizi biliyordum...
Tekel’in Bitlis Sigara
Fabrikası yerleşkesi Deniz Feneri Derneği’ne depo olarak tahsis edilmiş. Paralar kasalara sığmayınca depoya gereksinim duydular anlaşılan...
Haldun Ertem
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025