"...Yapılan incelemelerde; tarafımıza gönderilen ile AB Uyum Paketi içinde görüşmeye açılan kanun tasarıları arasında ileri derecede değişimler ve ayrıcalıklar olduğu gözlenmektedir. Yeni tasarıda özetle kamu kurumlarını, biyolojik çeşitliliği ve ülke ekolojisini olumsuz yönde etkileyebilecek maddeler bulunurken; özel sektörü, GDO'lu üretim materyalini ve bazı şahısları ya da şirketleri kayırabilen nitelikte konular da yer almaktadır..."Tohumculuk tasarısı dün TBMM'de görüşülecekti. İktidar eleştirileri göğüslemeye cesaret edemedi. Görüşmeleri salı gününe erteledi... Bu arada merak; ziraat fakülteleri ve ziraatçıların onayından geçen tasarı kimlerin etkisiyle Türk halkının aleyhine değiştirildi? AKP kimin ve kimlerin talimatıyla hareket ediyor? AB'nin isteği üzerine TBMM'ye sevk edilen bir tohumculuk yasa tasarısı var... Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Semih Erkan, Ankara'da uzmanlarca bir tasarı hazırlandığını, bu tasarının daha sonra kendilerine gönderildiğini ve gözden geçirildikten sonra iade edildiğini bildiriyor ve diyor ki: Nüfus artışında dünya üçüncüsü olmuşuz. Üremedeki bu başarıyı üretimde de görsek keşke... Kıbrıs'ta koalisyon bozuluyor. Serdar Denktaş'ın partisi koalisyondan dışlanıyor. Bu süreçte başrolde bir müftü var: Ahmet Yönlüer... Tayyip Erdoğan'ın dostu olduğu açıklanan müftü bir yandan:- Denktaşlar Kıbrıs'ta Türklüğü ve Müslümanlığı yok etti, şeklinde dehşetengiz demeçler veriyor...Bir yandan: "Ben AKP'ye tabiyim" diyerek safını belli ediyor. AKP'li Şaban Dişli de işin içinde.Başbakan Ferdi Sabit Soyer, olup bitende AKP parmağını reddediyor. Serdar Denktaş ise basit bir test ortaya koyuyor:- O zaman AKP açıklama yaparak bu işin içinde olmadığını bildirsin... Ve siz, CTP olarak, haddini aşan müftü Yönlüer'i görevden alın...Başbakan Soyer müftüyü görevden alamıyor. AKP de olayla ilgisini yalanlayamıyor.Müftünün boşboğazlığı tezgâhın erken ortaya çıkmasını sağladı. Serdar Denktaş dün ilan etti:- Yeni hükümeti ve başbakanı tanımayacağız...AKP'nin darbe komplosu KKTC'de yeni bir çatlak yarattı. Rumların ekmeğine biraz daha yağ sürdü. Kıbrıs'ta oyunlar Kuş gribi, kene yayılması, sığır vebası, deli dana, kuduz... Zoonoz (yani hayvandan insana geçen) hastalıklar giderek yaygın ve tehlikeli hal alıyor... Hükümet ve yetkili kurumlar bu hastalıklara karşı insanları korumakta zaaf içinde... Durum buyken... Tarım Bakanlığı 2006 KPSS ile kaç veteriner alıyor biliyor musunuz? Tam 20 veteriner... Bu kafayla insanlar hastalıktan korunabilir mi? Fındığın fiyatı 2 liraya kadar düştü. Çaykovski'nin Fındıkkıran Balesi yerine, Cüneytkovski'nin "Fındık Üreticisini Kıran Balesi" izleniyor!.. Yeni Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesi yasada yazıldığı gibi "Türklüğü, Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni" gerçekten koruyor mu? Yoksa aksi tesir mi yapıyor?Uluç Gürkan dostumuz geçtiği notta durumu güzel incelemiş... Uygulamada madde, hukukçular arasında farklı biçimlerde yorumlanıyor. Kimi hukukçular, başkaları tarafından söylenen olumsuz sözlerin nakledilmesini bile 'suç' sayabiliyor. O sözler, nerede, nasıl ve hangi amaçla yayımlanmış olursa olsun, şikâyet konusu olabiliyor ve davalar açılabiliyor.Bu da 301'inci maddenin belirsizliğinden, açık anlatımıyla, herkesin kendine göre yontacağı ve "Türklük" vurgusuna dayanarak ırkçılığı ön plana çıkarabileceği bir içerik taşımasından kaynaklanıyor.Gerekli yasal değerlendirme yapılmadan, onun bunun öfke dolu şikâyetiyle rasgele açılan davaları hep birlikte izliyoruz. Bu davalar, Türkiye'de düşünce ve anlatım özgürlüğü olmadığına bütün dünyayı inandırıyor. Türkiye düşmanlarının değirmenine durmaksızın su taşıyor.Sonuçta, "suçun yasal unsurları oluşmadığı" gerekçesiyle tek celsede, hatta suçlananların savunmasının alınmasına dahi gerek duyulmadan yargıda gerçekleşen beraat kararları da Türkiye hakkındaki bu olumsuz kanıyı değiştirmiyor. Dahası, aralarında Elif Şafak ve Orhan Pamuk gibilerinin de olduğu üç beş kişi de hiç hak etmedikleri ün ve paraya kavuşuyor. Burada yapılması gereken bellidir. Bana "Türkiyelilik" safsatasını da anımsatan ve uygulamada istismara kapı açan 'Türklük' gibi sınırı belirsiz bir kavram yerine 'Türk ulusu' gibi somut bir kavram kullanılabilir. 'Aşağılama' gibi her türlü eleştiriyi de kapsayabilecek suç tarifinin yerine bütün dünyada kullanıldığı biçimiyle 'nefrete' işaret eden çok daha belirgin ölçütler getirilebilir. Suçun kovuşturulması da önceki ceza yasasındaki biçimiyle "izne tabi" tutulabilir... Bu konuda bir çare bulunması şart... 301'in meşhurları 301. maddenin faydası da var: Dünya çapında yazarlarımız oluyor... Sabah 07.40'taki Bostancı - Kabataş - Eminönü deniz otobüsü seferi artık Kabataş'ta bitiyor. Avusturya, Saint Benoit, Galatasaray, Alman Lisesi öğrencileri 07.50'deki tramvaya binebiliyor ve 08.00'de başlayan derse yetişemiyorlar. İDO'ya rica: Bu işe çözüm bulun... İDO m.asik@milliyet.com.tr