Başbakan Erdoğan, türbanı bir dini özgürlük konusu olarak ele alıyor. Avrupa ise bu konuya farklı bakıyor.Almanlar ve Fransızlar, türbanı özgürlüğün değil, baskının simgesi olarak değerlendiriyor.Baden - Württemberg, Hessen, Aşağı Saksonya, Berlin gibi devlet memurlarına türban yasağı getiren Bavyera eyaletinin Kültür Bakanı Monika Hohlmeier, bakınız o kararı açıklarken ne diyor:- Türban, İslamcılar tarafından, kadının baskı altında tutulması için siyasi sembol olarak kullanılmaktadır. Bu durum demokrasi, hoşgörü ve eşit haklar ilkelerine aykırıdır...AKP ile Avrupa bu konuda birbirinin zıddıdır. Almanyanın Welt am Sonntag gazetesine demeç veren Başbakan Erdoğan, üniversitelerde türbanı serbest bırakmak için araştırma yaptıklarını söylerken, demokratik bir ülkede dinsel özgürlüklerin garanti altında olması gerektiğini ekliyor. Başbakan Erdoğan, "Nerede bir felaket var, orada olmak istiyorum" demiş! Ülkemizin bulunduğu duruma bakılırsa, aslında pek bir yere gitmesine de gerek yok? Devlete sınavla yargıç, kaymakam vs. alımında sergilenen rezalete geçen hafta değindik... Kaymakamlık sınavında, birinci ve ikinci dahil ilk 20 kişinin 16sı mülakatta çaktırılmış, yerlerine 100üncü, 200üncü sıralardan torpilliler yerleştirilmişti.Şimdi o rezaletin daha ince boyutlarını ele alalım...Ünal Koç, 2002 yılında SBF Kamu Yönetimi Bölümünden mezun oluyor. O yıl kaymakamlık sınavlarına giriyor. Yazılıyı 10uncu olarak kazanıyor. Mülakatta çaktırılıyor. 2004 Martında yeniden sınava giren Ünal Koç, bu defa 2nci oluyor. Ama yine mülakatta çaktırılıyor. Ünal Koç, torpil peşine düşmek yerine kitaplara gömülüyor. 2004 Ekimindeki sınavda 1inci oluyor. Mülakatta yine çaktırılıyor. Ne özürlü, ne bir eksiği var. Sadece torpili yok.Ali Sakar, kaymakamlık sınavlarına 4 kez giriyor. Dördünde de yazılıyı kazanıyor, dördünde de mülakatta çaktırılıyor. Son yazılı sınavda 2nci oluyor Ali Sakar. Ama ağzıyla kuş da tutsa nafile. Mülakat jürisini aşamıyor. Herhangi bir kekemelik, fizik bozukluğu falan yok. Düzgün bir genç. Son mülakatta kendisine "Diyelim ki falanca ilçenin kaymakamısın, çık da bize bir 23 Nisan konuşması yap" demişler. O da aklına gelenleri söylemiş. Çaktırmışlar. Atatürkü, Cumhuriyeti falan mı övdü, nasıl bir kabahat işledi kim bilir?Bu rezalet karşısında kimi iktidar yanlıları:"Zamanında Mehmet Moğultay da böyle adam kayırmıştı" gibisinden savunmalara girişiyor. Kötü emsal misal olur mu?Bir iktidarın ülke değerlerini böylesine harcamaya hakkı olabilir mi? O ülkenin yarını bugününden iyi olabilir mi?Medya, iktidarı üzecek konuları es geçiyor diyelim.Üniversitelerin bu konuda söyleyecekleri hiç söz yok mu?Ya Mülkiyeliler Birliği veya ODTÜ Mezunlar Derneği gibi mezun derneklerinin?Haklı olanlar bu kadar mı çaresiz? Mülakat skandalından örnekler... ABD ile stratejik işbirliğini güçlendirecekmişiz. ABDnin "stratejik işbirliği"nden anladığı, Türk askeri ve Türkiyedeki üsler. Peki bizimki ne? Talk show ustası Metin Uca, tek kişilik gösteri için geçenlerde Atatürkçü Düşünce Derneği"nin davetlisi olarak Almanya"ya gidecekti. Vize başvurusunu yaptı. Vize alamadı. Sebebi mi? Efendim verdiği fotoğrafın fonu tamamen beyaz olacakmış, oysa kahverengi çizgi varmış. Ayrıca Metin"in tüm dünyada geçerli Anadolu Hayat sigortası yeterli değilmiş. Alman Elçiliğinin gösterdiği şirkete sigorta yaptırması gerekiyormuş. Metin Uca, Almanları protesto etti, seyahatten vazgeçti. Telefonda:- Bana bu yapılıyorsa kimbilir gariban yurttaşlarımıza neler yapıyorlar, diye söylendi... Gösteri Jön Türkler, Osmanlının kurtuluşunu Batıda arıyordu. Değişen bir şey yok, çağımızdaki Bön Türkler de kurtuluşu Batıda arıyor!.. m.asik@milliyet.com.tr