Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Açık Pencere Bir avuç Türkçe sevdalısıyla birlikte Dil Derneği'ni yıllardır ayakta tutmayı başaran Dernek Başkanı Sevgi Özel, yürek burkan iki tespitini şöyle yaptı:"Atatürk'ün dil mirasına sahip çıkan bizler onun Dil Devrimi'ni burada, DTCF'de kutluyoruz. Ya 12 Eylülcülerin Türk Dil Kurumu yöneticileri nerede mi kutluyor? İstanbul'da, Dolmabahçe Sarayı'nda! Bir başka üzüntümüz de üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinin uzun süredir karşı devrimcilerin güdümüne girmiş olmasıdır. Bu salonda şölenimize katkıda bulunan 114 kamu ve vakıf üniversitesinden gelmiş öğrenci var ama DTCF'den bir tek Türk Dili ve Edebiyatı bölümü öğrencisi yok. Onlar Dolmabahçe'de ne yazık ki." Dün, "Dil Devrimi"nin 75. yıldönümüydü. Büyük kurtarıcı, bundan 75 yıl önce, 26 Eylül 1932 günü Dolmabahçe Sarayı'nda ilk kez Dil Kurultayı toplamış... Türkçenin gelişmesi, yerleşmesi, yabancı sözcüklerden arındırılması talimatını burada vermiş... Dil Devrimi'nin temellerini burada atmıştı. 12 Eylül darbesini yapanların TDK'yi amacından saptırıp bir devlet dairesine dönüştürmesi üzerine kurulan "Dil Derneği" bu anlamlı günü Ankara'da "Dil Bayramı Şöleni" adıyla kutladı. Türkçe'nin gelişmesine katkılarından dolayı aralarında bizim de bulunduğumuz Türkçe dostları; Fazıl Hüsnü Dağlarca, Emin Özdemir, Tahsin Yücel, İlhan Selçuk, Turgut Özakman, Şerafettin Turan, Firuzan, Ali Sirmen, Yalçın Bayer, Bülent Ünal, Muzaffer Eryılmaz, Engin Bermek'e birer onur ödülü verdi. Yeni anayasa taslağını hazırlayan Özbudun ve ekibine büyük paralar ödenmiş. Doğrudur. Taslağa bakınca pek öyle vatan millet aşkına yapılmış bir şeye benzemiyor. Başbakan'ın ABD'de ailece yaptığı üç günlük Washington ziyaretinin masrafları konusunda sorulan sorular yanıtsız kaldı.Yazları Rixos otellerinde yapılan tatillerin bedelinin ödenip ödenmediği de hâlâ meçhul.Gerçekten demokrat bir ülkede olsaydık bu soruları bir iki gazeteci değil tüm basın sorardı. Malum sebeplerden soramıyor... Sorsa da yanıt gelmiyor. Bir okurumuz noktayı koyuyor:"20 milyon insanı açlık sınırında yaşayan bu ülkenin Başbakan'ının halkı bu tür konularda bilgilendirmemesi sürekli şeffaflıktan bahsedenlerin ne kadar samimi olduklarının da bir göstergesidir..." Ne oldu şeffaflık? Milliyet'te haber: "İspanya Kraliçesi Afganistan'da öldürülen iki İspanyol askerin cenaze törenine katılmak için ülkesine döndü..." Bu ülkeyi yönetenlerin de İspanya Kraliçesi kadar hassasiyet sahibi olmalarını dileğiyle... Milliyet'te Ece Temelkuran, Hürriyet'te Ezgi Başaran'ın Malezya izlenimlerini tatlı tatlı okuyoruz... Malezya'nın dini lideri Nik Abdülaziz diyor ki:"Ben burada, AKP'nin uyguladığı birçok stratejiyi örnek alıyorum. Yavaş ve derinden ilerliyorlar. Orduyla ve AB'yle dengeyi kuruyorlar, kimseyi fazla sinirlendirmiyorlar. Çok iyi düşünülmüş, diplomatik bir stratejileri var. Ben onlarınkini Hz. Muhammed'in diplomasisine benzetiyorum."Gerçekten bizimkiler o kadar ustaca ilerliyor ki, ülke içindekiler bile fark etmiyor ülkenin nereye gittiğini. Malezya'dan takdir! Mahalle baskısı var mı yok mu, olur mu olmaz mı, diye meraklı tartışmalar arasında acaba mahallenin ağabeyleri ne diyor? Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi'yi okuyoruz:"Üniversitelerde başörtüsü serbest bırakılırsa 'mahalle baskısı' denilen şeyle bütün ülkede açıklara baskı yapılır ve herkes örtünmeye mecbur edilirmiş... Peki neymiş bu mahalle baskısı?.. Efendim yurdun bazı şehirlerinde bu baskı yüzünden lokantalar, pastaneler, kahvehaneler ramazanda gündüz servis veremiyorlar, işyerlerini kapatıyorlar, ancak iftardan sonra açıyorlarmış...Bundan normal ve tabii ne olabilir... Dinsizin, ateistin, Beyaz Türk'ün baskı yapmaya hakkı var da, Yeşil Türk'ün yok mu?Adil kanunlara aykırı olmamak, şiddet içermemek, küfretmemek şartıyla propaganda yapmak, manevi yumuşak baskı uygulamak da bir hürriyettir.Şiddete başvurmamak, hakaret etmemek, adil yasalara aykırı olmamak şartıyla...Zaten milyonlarca açık hanım ve kız, başlarını örtmek için uygun bir ortam beklemektedir."Ne dersiniz dostlar? Mahalle baskısı var mı? Son baskı Cengiz Çandar, Referans gazetesindeki köşesinde 2. Cumhuriyetçilerin "ilk 11"ini yayımladı. Kadro: Cengiz Çandar, Mehmet Barlas, Hasan Cemal, Murat Belge, Etyen Mahçupyan, Orhan Pamuk, Mehmet Altan, Eser Karakaş, Şahin Alpay, Mehmet Ali Birand ve Ali Bayramoğlu... Hürriyet'te Mehmet Y. Yılmaz, takımın teknik direktörlüğüne Karen Fogg'u, başkanlığına Can Paker'i öneriyor. Fogg uygun ancak Paker'in başkanlığı için George Soros'un iznini almak gerekir. En büyük başkan o çünkü... Bu arada takımın fahri başkanları Graham Fuller ile Paul Henze de unutulmamalı... m.asik@milliyet.com.tr Ekip tamam!