Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fransa, AB’nin toplam nüfusunun yüzde 5’inden fazla nüfusu olan ülkelerin AB’ye tam üyeliğini referandum şartına bağladı. Böylece Türkiye’nin üyeliği ancak Fransız halkının onay vermesiyle mümkün olacak.
27 üyeli AB’nin toplam nüfusu 495 milyon, bunun yüzde 5’i, 24.7 milyon ediyor.
Daha önce Hırvatistan, Bosna, Arnavutluk dahil, tüm yeni AB üye adayları için referandum yapılması karara bağlanmıştı. Son kabulle referandumun sadece Türkiye’ye uygulanması sağlandı.
Fransa ayrıca Türkiye’nin üyeliğine ilişkin 5 başlığın açılmasına da izin vermiyor.
AB komiserleri gidip gelip “Parti kapanırsa Türkiye’nin AB üyeliği suya düşer” deyip duruyorlar. Acaba Türkiye’nin AB üyeliği umudu kaldı mı? Şunu da bir söyleseler!
AKP’liler nedense bu tür takozlara hiç tepki göstermiyorlar... Sözde AKP, AB’yi çok istiyor. Sözde CHP istemiyor. Ama bu tür haksızlıklara AKP’nin sesi çıkmazken tepki yine CHP’den geliyor...

Haberin Devamı


THY, erkek yanına oturmayan 18 kadına özel uygulama yapıp başka uçağa bindirmiş.
Katı laikliği bırakıp harem selamlık uygulamasına geçsek böyle zor çözümlere gerek kalmayacak...


TMSF’nin yatları
Sözcü gazetesinde Mehmet Şehirli, el konulan 2 lüks yatın TMSF yetkililerince 2 yıl tepe tepe kullanıldığını, masrafların kamuya yazıldığını bildirmişti.
Habere göre... TMSF yetkilileri yatlarla özel geziler düzenlemişlerdi...
Biz bu haberi aktarmış, sözü “Acaba TMSF bir açıklama lütfetmeyecek mi?”diye noktalamıştık...
Mehmet Şehirli ayrıca TMSF’nin el koyduğu lüks otomobilleri de özel amaçlarla kullandığını bildirmişti..
TMSF ne yanıt verecek diye beklerken...
Bugün Sözcü’nün manşetinde şu habere rasladık:
“TMSF kendisiyle ilgili haberlere tedbir kararı çıkarttı.”
Acaba bu karar haberin doğru olduğunun kabulü anlamına da geliyor mu?


Kızılırmak suyu
Avrupa’da hazırcı kulüpleri üzecek bir kuralın hazırlığı yapılıyor. AB’nin de bu planı desteklediği açıklandı... Buna göre... UEFA Şampiyonası ya da Şampiyonlar Ligi’ne katılacak bir takımın kadrosunda o kulüpte yetişmiş en az 4 futbolcu bulunacak... Ayrıca en az 4 futbolcunun da o ülkede yetişmiş olması şartı aranacak. Kulübün futbolcu yetiştirmesi derken... 15 - 21 yaş arası bir futbolcuyu en az üç yıl eğitmesi kastediliyor... Karar çok yerinde.. Böylece kulüpler futbolcu yetiştirme sorumluluğu altına sokuluyor... 


İshal ne ki?
Kızılırmak suyunu halka dyurmadan başkente veren Melih Gökçek, “İshal vakalarında hiçbir artış olmadı!” diye sevinç çığlıkları atıyor. Bilim bu işe ne diyor? Sözü arıtma sistemleri uzmanı, fizik mühendisi Necla Aytuna’ya bırakıyoruz:
“Hastanelerde, fabrikalarda vs. kullanılan su arıtma cihazları o şehirdeki suyun kimyasal ve fiziksel değerlerine göre önceden tasarımlanırlar. Bu cihazların üreticileri her olasılığa karşı yüzde 10 - 15 oranındaki değişiklikleri mutlaka gözönüne alırlar. Oran bu rakamları geçerse cihazların yeniden tasarımlanması gerekir. Aksi halde eski tasarımlara göre yapılacak arıtımın pek bir anlamı kalmaz. Kızılırmak suyundaki sakıncalı kimyasalların oranı çok yüksektir. Dolayısıyla bu su bir başka suyla ne kadar karıştırılırsa karıştırılsın sonuç değişmez. Arıtım cihazlarının tasarımının yeniden yapılması şarttır.”
Aytuna daha hayati bir örneği de şöyle veriyor:
“Hemodiyaliz makinelerinde çok hassas, uluslararası standartlara uygun kalitede su üreten ve birçok aşamadan geçen arıtım sistemleri vardır. O yüzden özellikle hastaneler, kendilerine şehir şebekesinden verilen su değiştirilecekse mutlaka önceden haberdar edilmeli... Kendilerine, arıtım sistemlerini yeniden tasarımlamalarına yetecek kadar süre tanınmalıdır. Acaba Melih Gökçek, Ankara’daki hastanelere Kızılırmak suyuna geçileceğini zamanında bildirdi mi? Dilerim bildirmiş, hastaneler de gereken tasarım değişikliklerini yapmıştır. Aksini düşünmek bile istemiyorum.”

Haberin Devamı


Eleştirel 
Felsefeci Mazhar Şevket İpşiroğlu diyor ki:
“Eleştiri, gerçeği ortaya çıkarma, karanlıktan aydınlığa çıkma, hesaplaşma ve bu hesaplaşmanın sorumluluğunu taşımadır. Bizde eleştirel düşüncenin geleneği yoktur. İslam düşüncesi otoriteye dayanan aktarmacı bir düşüncedir. Eleştirel düşünceyi benimseme çabası Atatürk dönemiyle başlar. Bu yolda çok ilerlemiş olduğumuzu söyleyemeyiz.”
Şerif Mardin’in analizlerini! de “bu yolda çok ilerleyemediğimizin kanıtı” sayabilir miyiz?


Bunun sonu yok
Dışişleri Bakanı Babacan’ın AB’li parlamenterler önündeki “Türkiye’de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor” sözleri şaşkınlık yaratmışken.. CHP Milletvekili Onur Öymen dün anımsattı:
- Üç veya dört yıl önce yine aynı nitelikteki bir toplantıda aynı sözleri o zamanın Dışişleri Bakanı Abdullah Gül sarf etmişti... Bu kadroların akılları böyle çalışıyor...
Babacan’ın dini özgürlük yok derken kastettiği nedir?
“Türban...”
Türkiye’de 67 bin okula karşılık 85 bin cami, 77 bin doktora karşılık 90 bin din görevlisi, 95 sanat derneğine karşılık 35 bin cami yaptırma derneği vardır... Diyanet İşleri’nin bütçesi 8 bakanlığın bütçesine eşittir... Ama din üzerinden siyaset yapanlar yine de ülkelerini ‘Özgürlük yok’ diye AB’ye gammazlamaktadır. Yarın türbanı serbest bırakırsanız yeni özgürlük talepleri olacaktır (mesela şimdi de uçakta erkek yanına oturmama meselesi çıktı). Bu talepler hep sürecektir. Ta ne zamana kadar mı? Türkiye bir din devleti oluncaya kadar...