Kaset komplosu kimin eseri olursa olsun. Uğursuz sonuç değişmiyor.
Ülkede cumhuriyeti ayakta tutan belli başlı üç direk vardı...
TSK, CHP ve yüksek yargı...
Bu üç direk aynı anda çatırdatılıyor.
TSK bir süredir yıpratılıyordu... Yüksek yargı AKP’ye bağlandı, bağlanıyor.
Derken tam bu sırada Deniz Baykal kaset darbesine uğruyor.
Bu açıdan bakınca kaset olayının ana gerçeği daha açık ortaya çıkıyor.
Baykal da onu söylüyor:
“Bu bir kaset olayı değildir, komplodur...”
“Komployu gerçekleştirenler, bunu sapık oldukları için ya da ticari kazanç sağlamak veya şantaj yapmak için değil, siyaset yapmak için düzenlemişlerdir.”
Peki kim yaptı bu komployu? Baykal doğrudan Erdoğan iktidarını suçluyor:
“Olay sonrasında sergilenen iyi niyet tavırları komployu ayıplar gibi yapanlar, yapay açıklamalar, üzüntü beyanları suçu örtbas etmez. İktidarın bilgisi olmadan bu komplo gerçekleştirilemez...”
Başbakan Erdoğan’ın haberi duyar duymaz kurmaylarına “Çektirin şunu yayından” dediği yolundaki haberleri demek ki Deniz Baykal umursamamış.
Fethullah Gülen’e bağlı güçleri de komplodan ayırıyor.
Deniz Bey doğrudan Erdoğan’gilleri suçladığına göre anlaşılan bildiği bir şey var.. Demek ki “AKP özel örgütü” gibi bir örgütten kuşkulanıyor...
* * *
CHP’nin programında ilk görev 110 imzayı tamamlayıp anayasa değişikliklerini Anayasa Mahkemesi’ne taşımaktı. CHP komplo ile hesaplaşmak istiyorsa öncelikle bütün mesaisini bu göreve harcamalıdır.
* Yandaş basının çalışma tarzına hayran olmamak
elde değil... Herhangi bir olay karşısında Erdoğan’ın düşünce ve tavrını öğrenmeden pozisyon almıyor, yandaşlık işlevine kolay kolay ters düşmüyorlar...
Haldun Ertem
* AB’den Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış, “Türkiye AB sürecinde pedal çevirmeye devam edecek” demiş.
Şimdiye kadar olduğu gibi boşa çevirecekse, kalsın.
Fahrettin Fidan
Fahri müfettiş...
Trafik Güvenliği Haftası (3 - 9 Mayıs) kutlandı... Fahri Trafik Müfettişi adayları biraz buruktu. Adaylardan biri dedi ki:
“İstanbul’da 2002 yılında doktor, mühendis, avukat, öğretmen gibi çeşitli meslek gruplarına mensup yaklaşık 1.400 aday fahri trafik müfettişi olmak için başvurduk.
Amacımız; trafikte kural ihlali yapan sürücüleri tespit ederek, ceza yazarak, trafik denetime katılmak, gizli göz olarak polise gönüllü yardımcı olmaktı...
Ancak başkanlığını Başbakan Erdoğan’ın yaptığı Trafik Güvenliği Yüksek Kurulu 8 yıldır toplanmıyor. Bu yüzden görevimiz onaylanmıyor. Müfettiş olarak görev alamıyoruz. Başbakan Erdoğan’ın yolunu gözlüyoruz... İstanbul’da halen 1595 fahri trafik müfettişi görev yapıyor, trafik yasası gereği bu sayının 5 bin 400 olması gerekiyor.”
‘Komplo sektörü’
Ülkede savcılar, yargıçlar, gazeteciler dahil kritik görev yapan herkesin telefonu dinlenecek. İnsanlar telefonda özel bir şey konuşamaz olacak.
İki günün biri internete gizlice kayda alınmış bir ses kaseti ya da video bandı düşecek. Bunlar anında yandaş medyaya yansıyacak. Kimse oralı olmayacak. Sadece Başbakan’ın iki telefon görüşmesini yayınlayanlar hapse atılacak. Onun dışında kimse ne kovuşturmaya uğrayacak ne ceza görecek...
Sıra Deniz Baykal’a gelince bu defa herkes çok şaşıracak... Bazıları timsah gözyaşı dökecek...
Hele de Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in şu sözleri:
“Komplo yiyor komplo içiyoruz. Komplo sektörü maşallah yüzde yüz kapasiteyle çalışıyor.”
Bütün süreç yaşanırken seyirci kalacak, üzerinize düşeni yapmayacaksınız... Yapmamak bir yana, adeta dolaylı teşvik vereceksiniz... Komploda sıra ana muhalefet liderine gelince birden ortaya çıkıp, “Komplo sektörü yüzde yüz kapasiteyle çalışıyor” diyerek şikâyetçiler safında yer alacaksınız... Ve insanların size ve samimiyetinize inanmasını bekleyeceksiniz!
Kim inanır Cemil Bey?
Geri dönecek mi?
Deniz Baykal’ın önünde bundan sonra iki yol var...
Ya geri dönüşün yollarını döşeyecek...
Ya geri dönmeyeceğini kesin şekilde açıklayacak...
Baykal eğer geri dönme ihtimalini açık bırakırsa Baykalcılar kemikleşir.
Ortaya çıkacak genel başkan adaylarının önünü kesmeye çalışır.
Parti içi kavga sürüp gider.
Deniz Baykal’a düşen görev genel başkanlığa geri dönmeyeceğini bir biçimde kesinleştirmesidir.
Ancak o zaman parti kendi özgür iradesiyle yeni bir lider belirler.
Tüm partililer yeni liderin etrafında kenetlenir. Baykal da yeni lideri destekler. Sağlıklı gelişme bu olur.