Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Her iki komutanın, törene katılan Başbakan, Meclis Başkanı ve Milli Savunma Bakanı'na teşekkür etmemeleri, yaptıkları konuşmalar kadar dikkat çekiciydi. Yeni komuta kademesi, görevi bırakan Orgeneral Hilmi Özkök'ten farklı olarak, iktidarla öyle her pahasına ve "şiir gibi uyum" çabası içinde olmayacakları izlenimi verdi...Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer'in mesajları ise daha çarpıcıydı:- Lübnan'a asker göndermek bizim işimiz değil... Bizim kendi problemlerimiz dururken başka ülkelerin sorunlarını çözme durumumuz yok...Cumhurbaşkanı Sezer bu kritik konuda diplomatik davranmaya gerek görmedi. Çok yalın ve doğrudan konuştu. Konuşmanın yeri, zamanı ve üslubu, bu görüşlerin TSK tarafından da paylaşıldığı izlenimini verdi... Cumhurbaşkanı'nın ifade ettiği yukarıdaki görüşler Türk kamuoyunun da birincil düşüncesidir elbet. "Maşallah biz karar almadan asker göndermeye talip olduk..." sözleri de hükümete açık ve esprili bir eleştiri niteliğinde... Cumhurbaşkanı Sezer, ABD'ye koltuk borcu olmayan bir devlet adamı olarak, Türkiye'nin çıkarlarına en uygun rotayı çizdi. Hükümete bu rotayı izlemek düşüyor. Kara Kuvvetleri'nin dünkü devir teslim töreninde kararlı mesajlar verildi... Hem görevi devreden Orgeneral Yaşar Büyükanıt, hem de görevi devralan Orgeneral İlker Başbuğ bölücülüğe ve teröre karşı tavizsiz, laiklik ve cumhuriyet konusunda duyarlı bir yeni dönem vaat ettiler.. Orman Bakanı Pepe, "Orman yanıyor, çevre halkı kahvede okey oynuyor" demiş. Peki siz 4 yıldır ne oynuyordunuz da yangınlara karşı tedbir alamadınız? Milli Eğitim Yayınları kurulduğundan beri, "Batı Klasikleri", "Şark Klasikleri" ve "Türk Klasikleri" adı altında temel kitapları okuyuculara sunar. Neden gerek görüldüyse... MEB bu dizilerden birinin adını değiştirmiş, "Türk Klasikleri"nin adını "Milli Klasikler" yapmış. Okurumuz Fazıl Köksal, kütüphanesindeki kitapları gözden geçirmiş, 1940'larda, 1970'lerde, 1980'lerde bu serinin adının "Türk Klasikleri" olduğunu görmüş. Bu değişikliğin sebebini soruyor: "Acaba Türk kelimesine duyulan bir tepkinin sonucu mu?" Türk Klasikleri... Gazetelerimiz Galatasaray'ın çektiği Şampiyonlar Ligi kurasını aynı başlıkla verdiler: "Dişimize göre rakipler"... Rakiplere bakıyorsunuz, Bordeaux, PSV, Liverpool. Hangisi dişimize göre? Neden? Spor yazarı arkadaşlar bu takımların son maçlarını izlediler mi? Bunlara gerek görülmüyor. Her kuradan sonra kafadan bu tür başlıklar atılıyor. Dinamo Kiev için de dişimize göre denmişti. Kaya çıktı. Belki böyle başlıklar prim yapıyor. Umut veriyor. Ama takımlarımızı da rehavete sevk etmiyor mu? Ne olur spor servisleri ve yazarlar önce rakipleri bir izleseler... Dişimize göreymiş... Atatürk Orman Çiftliği içindeki hayvanat bahçesinden yaklaşık 2 ay önce kaybolduğu bildirilen piton geri dönmüş! Hayvanat bahçesindeki kafesinin dışarıdan daha güvenli olduğunu o da anladı herhalde... Divriği Ulu Camii ve Şifahanesi, Ortaçağ Türk sanatının en büyük anıtıdır. 1228'de Mengücekoğlu Ahmet Şah ve eşi Turan Melik tarafından yaptırılan bu cami ve darüşşifanın İslam mimarisinde bir eşi daha yoktur... Kapılardaki taş oyma bezemeleri eşsizdir. Taş ustası tarafından doğaçlama yapılmış bu bezemeler hiçbir tekrar içermemekte, bu yönüyle de hayranlık uyandırmaktadır...Motiflerdeki mesajların felsefi yorumunu yapan Traugott Wöhrlin'in "Bir Cami ve Darüşşifa ile Karşılaşmalar" adlı yapıtını yıllar önce İş Bankası'nın isteği üzerine Prof. Ahmet Mumcu Türkçeye çevirmişti (ne yazık ki kitap artık bulunmuyor, İş Bankası da nedense yeniden bastırmıyor). Prof. Mumcu geçen hafta Divriği'ye gitti, Darüşşifa'yı gezdi. Bize gönderdiği notlarda diyor ki:"Yapıtın dünyada eşi bulunmayan kapıları acınacak durumda. Hele ikinci kapı ve ona bağlı olan duvar Pisa Kulesi gibi eğilmiş. Hiçbir önlem alınmıyor. Taşlar eriyor..."Prof. Mumcu devam ediyor:"Tam 30 yıldır bu külliye ile ilgilenirim. Çevresindeki gecekondu misali üç-beş evi yok edemediler. Onlar kaldırılsa Divriği Kalesi de tüm görkemiyle külliye ile bir bütün olacak. Bu arada kale üzerindeki caminin durumu da 'yürekler acısı'... Divriği'yi ziyaret edenlerin yüzde doksanı turistler, yabancı sanat ve bilim adamları, mimarlar... Bu kişiler doğal olarak anı olarak götürebilecekleri kültürel nitelikli malzeme arıyorlar. Dünyanın bu mücevheri önünde minicik bir posta kartı bile satılmıyor."Mumcu notlarını "İyi işler de yapılmıyor değil. 15. Yüzyıla kadar mükemmel bir kent olan Divriği konaklarının bir bölümü restore edilmiş. Çok başarılı çalışmalar" diye sürdürüyor.Bir Divriği âşığı da mimar Doğan Kuban'dır. Kuban, Divriği'nin restorasyon kaldıramayacağını söyler, yapının bir cam muhafaza içine alınmasında ısrar eder. Duyan olur mu? m.asik@milliyet.com.tr Divriği Şifahanesi