Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali'ndeki Zeki Triko'ya ait reklam panosu bir süre önce kaldırılmıştı. Panoda Adriana Karambeu adlı mankenin mayolu fotoğrafı vardı. Panoyu kim, neden kaldırdı? Zeki Triko'nun yazışmaları sonucu ortaya çıktı ki pano İstanbul Valiliği'nin 15. 12. 2003 tarihli yazısıyla kaldırılmıştır. Gerekçesi de şöyle belirtilmiş: "Panodaki reklamın hacca giden yolcular ile uğurlayıcılar tarafından olumsuz olarak karşılanması..."
Zeki Triko'nun avukatı Füsun Kimiran yaptığı açıklamada soruyor:
- Ahlak sadece hacca gidenlerin veya onları uğurlayanların taşıdığı bir değer midir? Panodan rahatsız olmayan milyonlarca kişinin ahlaki kaygısı yok mudur?
İstanbul Valliği'nin panoyu kaldırma konusunda bir hukuksal gerekçesi var mı? Yok... Zeki Triko o yüzden kararın geri alınmasını istiyor. Yargıya gidiyor. Avukat Kimiran haklarını aramak için AİHM'ye kadar gideceklerini söylüyor.
Irak'ta Şiiler seçim istiyor, ABD karşı çıkıyor.
Irak'ta demokrasi henüz ABD'nin istediğini seçtireceği kadar olgunlaşmadı demek.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın geçen hafta yaptığı yönetmelik değişikliği ile okul müdürlerini artık yazılı sınav yerine mülakatla seçeceğini yazdık. Bu kararın amacı belli: okul müdürlüklerine parti yandaşlarını getirmek...
Bir öğretmen okurumuz dün sordu:
- Neden ben bu haberi diğer gazetelerde göremedim...
Efendim gazetelerimiz maalesef AKP iktidarının beğendiği haberlere göre şekilleniyor, beğenmeyeceği haberler ya yok sayılıyor ya görünmeyecek köşelere atılıyor da ondan... Böyle haberi görmemenin başka sebebi olabilir mi?
Arap dünyasına seslenen Bill Clinton, "Hz. Muhammed bugün yaşasa eşinin otomobil kullanmasına izin verirdi" demiş.
Yakın bir arkadaşından söz ediyor sanki...
***
Tayyip Erdoğan, "Paranın dini imanı olmaz" demiş. O zaman niye "haram para" diye bir kavram var?
TRT'nin yeni Genel Müdürü Şenol Demiröz'e, Zaman'da Nuriye Akman soruyor:
- TRT hükümetin borazanı olacak mı?
- Herhangi bir kesimin, bir siyasi partinin yandaşı, sözcüsü, borazanı olmak gibi bir şey söz konusu olamaz. Böyle bir şey olma noktasına geldiği vakit de biz o görevde olmayız.
Umarız Şenol Demiröz bu sözünün arkasında durur, unutmaz... Bu arada Demiröz'ün "TRT'de 1 muhabirin 1 işe, NTV'de 1 muhabirin 9 - 10 işe gittiği" şeklindeki abartılı ifadeleri TRT'cileri çok üzmüş. Aktaralım...
Hükümetin TÜBİTAK'a atadığı yeni yönetim, fakir ülkenin tek bilim kuruluşunu dağıtmak için çalışmalarına başladı... Nasıl mı?
Devlet, değerli bilim adamlarını TÜBİTAK'a çekebilmek için 1992 yılından bu yana üniversite öğretim üyelerine 3 milyar liraya varan ek ücretler ödüyordu. Hükümetin TÜBİTAK'ın başına atadığı Prof. Nüket Yetiş'in ilk icraatı dışardan gelen bilim adamlarına verilen aylık ücret tavanını 270 milyon liraya düşürmek oldu. Bu karar "hortumlarını kestik" gibi aşağılayıcı demeçler eşliğinde verildi üstelik. Bir bilim adamı bundan böyle Gebze'ye gidiş geliş yol masrafı dahil günde 9 milyon liraya çalışacak. Mümkün mü? Elbet değil... Böylece üniversitelerde görevli olup TÜBİTAK'ta çalışan 82 bilim adamının birer ikişer TÜBİTAK'ı terk etmesi bekleniyor. Marmara Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Naci Görür, TÜBİTAK'ın beynini dışardan gelen bu 82 bilim adamının oluşturduğunu söylüyor. Bu kadroyu dağıtmak TÜBİTAK'ın beynini dağıtmak anlamına geliyor.
Amaç nedir? TÜBİTAK'ın çalışmaları kimi rahatsız etti?
Bilimle ilgisiz bu iktidar TÜBİTAK'ı kimin adına öldürüyor.
Darwinci görüşe karşı tarikatlar adına mı? Askeri projelerin TÜBİTAK tarafından hazırlanmasından rahatsızlık duyan silah tüccarları adına mı?
Kim var bu cinayetin arkasında? Çok merak ediliyor.
Devlet Bakanı Ali Babacan, "Bu program Derviş'in değil" demiş. Doğru IMF'nin.
Adana'da Yaşar Kemal'in adını taşıyan bir sokağın bile bulunmamasını üzüntüyle kaydetmiştik. Yahya Koçoğlu arkadaşımız gönderdiği notta diyor ki:
- Yaşar Kemal 1997 yılından beri Adanalı değil. Çünkü Yaşar Kemal'in köyü Hemite artık Osmaniye ili sınırları içinde kalıyor. Yaşar Kemal'in adını yaşatmak konusunda görev öncelikle Osmaniyelilere düşüyor...