Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Benim oğlum Anafartalar'da, Çanakkale'de savaşmadı. O şehit olmadı. Oğlumu ne idüğü belirsiz savaş denilen bir olayın içine soktular..."Bir baba ve halk için en acısı işte bu... Askerin vatan için öldüğüne inanmamak. İktidarın aczi ve çıkarları yüzünden öldüğünü düşünmek...AKP 2002'de iktidara geldiğinde PKK terörü durmuştu. 2004 yılında tekrar hortladı. PKK'nın arkasında ABD'nin olduğu kuşkusu büyüktü. AKP ise ABD'ye daha iktidara gelmeden teslim olmuştu. Teröre o yüzden doğru teşhis koyamazdı. Başbakan geçen ağustosta Diyarbakır'a gitti. Yanlış ve karşı tarafı yüreklendirici mesajlar verdi. Mesela terör sorununun adını Kürt sorunu olarak değiştirdi. Devletin geçmişte hatalar yaptığını söyledi. Daha fazla demokrasi vaat etti. Bölgeyi ve PKK'yı büyük beklentiler içine soktu. Ama söylediklerinin içini dolduramadı. Yan gelip yattı. O yüzden bölgeyi ve terörü azdırdığıyla kaldı...Güneydoğu'da artık hemen her gün şehit veriyoruz. Vatan için ölmek görevdir. AKP'nin aczi, koltuk çıkarları ve kurulan yağma düzenini sürdürmeye yönelik politikalar uğruna ölmek ise yok yoluna gitmektir. Bu halk bu yüzden ölmeyi içine sindiremiyor. Başbakan'ın "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" sözü o yüzden isyan ettiriyor insanları. Askerlik AKP'nin çıkar tezgâhı uğruna can vermek de değildir çünkü... Şehit Asteğmen Zeki Burak Okay'ın babası cenazede haykırıyor: Türkiye dünyada en çok cep telefonu kullanılan 10. ülke olmuş. Lüzumsuz konuşmada 1. olmamız kuvvetle muhtemel... 30 Ağustos törenlerinde öğrencilere yönelik linç girişiminin İstanbul Emniyet Müdürü tarafından "Güzel bir tepki" diye övülmesinden üç gün sonra... Fatih Camii'nde sonuca ulaşan bir linç girişimi yaşanıyor. Emniyet linç edilen katille ilgili "Kafasını minbere vura vura öldürdü" açıklaması yapıyor. Aradan 24 saat geçmeden açıklamanın asılsızlığı anlaşılıyor. O arada faillerin bulunma şansı elden kaçıyor. İstanbul Emniyeti bir biçimde linççileri korur tavır sergiliyor. Devlete güvenmek isteyen vatandaş dehşet içinde kalıyor... Bu gidiş nereye? Linç teşvikleri... Mülkiyeli dostumuz Serdar Şahinkaya yazıyor: "Bugün 5 Eylül 2006... Web sayfasını şimdi bir daha gözden geçirdim. Genel merkezin en son basın açıklaması 18 Mayıs'a ait. Ülke kan gölüne dönmüş, daha da dönecek gibi duruyor. Mehmetçiğin kanı üzerinden siyaset yapılıyor. Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi'nden ne bir ses ne bir nefes... Ankara'da tezkere karşıtı emek ve meslek örgütleri temsilcileri, sanatçılar, aydınlar bir araya geliyor. Ama Mülkiyeliler Birliği ortada görünmüyor..." Mülkiye nerede? "O kadar istiyorsanız, 355 kişisiniz. Kurun kendi çocuklarınızdan bir birlik, gönderin. Benim gönderecek çocuğum yok..." Ülkenin demokratları, solcuları, sosyal demokratları, liberalleri, sivil toplum kuruluşları ve halkın yüzde 80'i Lübnan'a asker gönderilmesine karşı. Neden? Çünkü gönderilecek askerin hayatı tehlikeye atılacaktır... Çünkü askerimiz muhtemelen Hizbullah'la karşı karşıya getirilecek, birliklerimiz şu veya bu şekilde İsrail ve ABD çıkarları lehinde kullanılacaktır. Haksızdan yana olacaklardır. Herkes bu açık adaletsizliğe karşı çıkıyor. Ama kendilerini neredeyse İslamiyetin sembolü ve Müslümanların temsilcisi gibi takdim eden iktidar partisi karşı tarafta yani ABD ve İsrail tarafında yer alıyor... Çıkar kavşağına gelince dinci siyasetin maskesi düşüyor. Dolar yeşili ortaya çıkıyor.CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, TBMM'de Lübnan Tezkeresi üzerine yaptığı konuşmada gerçeklerin ve tehlikelerin altını bir kez daha çiziyor... Diyor ki:- Lübnan'daki gelişmelerin bütün Ortadoğu'yu kapsayacak daha büyük çatışmalara yol açması ihtimali kuvvetlidir. İsrail daha şimdiden İran'la olası bir savaşta görev vereceği komutanı atamıştır, Suriye'yle yapılacak savaşta kullanmak üzere "Genç Aslanlar" adı verilen bir tugay kurmuştur. İşte hükümetin hazırladığı tezkere Türk askerini böylesine büyük çatışmaların beklendiği bir yangının ortasına atma anlamına geliyor.Onur Öymen 1701 sayılı kararı tarafsız ve barışçıl bir belge sananlara hatırlatıyor:- BM'nin 1701 sayılı kararı, çatışmaların başlamasından açıkça Hizbullah'ı sorumlu tutuyor ve İsrail'in savunma amaçlı operasyon yapmasını yasaklamıyor. İsrail savunma adı altında saldırılar düzenliyor. Barış Gücü oraya İsrail'i durdurmak için değil, esas itibariyle İsrail'i Hizbullah'a karşı koruyucu bir kalkan görevi yapmak için gidiyor. Amaç Güney Lübnan'ı Hizbullah'tan ve İsrail'in güvenliğine zarar verebilecek güçlerden arındırmaktır.Her şey açık. Aldanmak için hiçbir sebep yok... m.asik@milliyet.com.tr Maskeler düştü...