AKP iktidarında siyasi ve etnik nitelikli 4 önemli cinayet işlendi...
Hablemitoğlu, Santoro, Hrant Dink ve Malatya...
Bu cinayetlerde ihmali olanlar hâlâ görevde tutulduğu gibi kimisi terfi bile ettirildi.
İhmali olan emniyet mensuplarının soruşturulmasını da İçişleri Bakanlığı önlüyor. Valiler yargıçların soruşturma izni isteğini sürekli geri çeviriyor.
Neden AKP’liler ve AKP’li basın, Ergenekon konusunda, karanlıklar aydınlanıyor, çeteler temizleniyor, darbeciler ayıklanıyor diye sevinç çığlıkları atarken, AKP döneminin bu karanlık cinayetleri sürekli karanlıkta bırakılıyor?
Soruyu dün bir meslektaşımız sormuştu.
Bu sorudaki yanılgı şurada...
Ergenekon soruşturması sadece AKP’ye karşı tertiplerle ilgilidir. AKP’ye yönelik çeteleşme, AKP’ye yönelik darbe girişimleri vs...
Bunun dışında bir karanlığı aydınlatma amacı yoktur.
Ne faili meçhuller, ne Susurluk, ne 12 Eylül gibi darbeler ilgi alanı içinde değildir...
Davanın özü de açıktır: “Hükümeti yıkmaya dönük tertipler...”
Ne var ki, soruşturma tam bu yönde de yürümüyor... Fırsat bu fırsat denilerek terörle, darbeyle ilgisiz demokrat aydınlar içeri alınıyor. İktidarı eleştiren kim varsa korku ve baskı altına sokuluyor.
Daha da küçük bir daire içine alırsak... İstenen karanlıkların aydınlanması değildir. AKP’nin (suç işlemiş veya işlememiş) muhaliflerini etkisizleştirmektir.
Davaya, geçmişi de kapsayan büyük bir temizlik operasyonu havası verenler, bilerek ya da bilmeyerek gerçeği gizliyor. AKP'nin kendine bağlı derin devletle sorunu yoktur.
Çankaya Köşkü’nün resmi sitesindeki haritada Kıbrıs tek parça olarak gösteriliyormuş.
Kıbrıs konusunda çizdikleri yol haritasının bizi götüreceği yeri şimdiden çizmişler demek.
Haldun Ertem
KALECİK PEKMEZİ!
Kalecik Karası şarabıyla meşhur Kalecik ilçesinin AKP’li başkan adayı:
- Kalecik karasından çok güzel pekmez yapıldığını da göstereceğiz, demiş...
Şarap üretmeyi utanma sebebi sayıyorlar demek...
Şarap ve içkiye karşı olmak (ve görünmek) AKP’nin hâlâ siyasi ilkesi...
Ömer Hayyam bu manzaraları görse ne derdi? Demiş de zaten:
“Sen içmiyorsan içenleri kınama bari
Bırak aldatmacayı, iki yüzlülükleri
Şarap içmem diye övünüyorsun ama
Yediğin haltlar yanında şarap nedir ki...”
SERGİDEN TABLOLAR
Taksim Tünel’deki Ziraat Bankası galerisinde genç ressam Burçin Erdi’nin resim sergisi var. Tablolarda ticaret değil, sanat aşkı ve arayışı dikkati çekiyor. Sergi broşüründe Prof. Kıymet Giray’ın önsözü var:
“Duyumlar öznel yapısallığı belirlerken, algı dışsal oluşumların değişken ve gelişken değerlerini kazandırır...”
Bu sözleri yeterince açıklayıcı bulmadınız mı?
O zaman rengârenk sergiyi bizzat gezerek öznel yapısallığın renksel oluşumlarını yerinde görünüz...
Sevgili Burçin Erdi ve Kıymet Giray hocamıza saygı ve latife ile...
Gökleri delen...
261 metre yükseklikle Türkiye’nin en yüksek binası olan ve milletvekiliniz Vahit Kiler’ce yapılan İstanbul’daki (Sapphire) adlı bina;
1) Halen yürürlükte olan imar planına uygun mudur?
2) İnşaat ruhsatı ve inşaat onaylı mimari projesi var mıdır? Var ise tarih ve sayısı nedir?
3) İmar mevzuatına aykırı yapılmakta ise sorumlular hakkında herhangi bir soruşturma var mıdır? Neden mühürlenmemiştir?
Bu soruyu dün Başbakan’a Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç sordu...
Konu nedir? Şu: Levent’te inşa edilen Sapphire adlı gökdelen için Kiler Grubu 30 bin metrekare inşaat izni alıyor. Fakat inşaat alanını 6 kat artırıyor, 181 bin metrekareye çıkarıyor... Gökdelenle ilgili olarak CHP Belediye Meclis üyesi Hüseyin Sağ geçen eylül ayında bilgi istiyor. Anakent Belediyesi’nden bir türlü bilgi verilmiyor. İstanbul’un en büyük gökdeleni gümrükten kaçırılırcasına dikiliyor... Başbakan Erdoğan bu soruya yanıt verir mi? Yoksa mikrofonlarda bağıra çağıra soruyu soranı mı suçlar? Muhtemelen ikincisi olacaktır... Göreceğiz...
Kemal Kılıçdaroğlu için Erdoğan, “İstanbul’da yolunu bulamaz, kaybolur” demiş.
Doğrudur... “Yolunu bulma” konusunda kimse AKP’lilerle aşık atamaz...
Akif Kökçe
Kitapçısız ülke...
Kitap okumayı pek sevmeyen toplumuz. Bir toplum kitabı, kitap okumayı sevmeyince yaşadığı coğrafyadaki kitapçı sayısı da ona göre oluyor haliyle... 1930 yılında doğan, 1946 yılında gazeteciliğe başlayan, 1956 yılında Ankara’da açtığı Bilgi Kitabevi’ni günümüze kadar başarıyla yaşatan Bilgi Yayınevi sahibi Ahmet Küflü, kitapçı konusundaki içler açısı halimizi bakınız nasıl anlatıyor.
“1970’li yıllarda Türkiye haritası üzerinde 14 bin kitapçı vardı. Nahiyelerde, ilçelerde, kasabalarda, illerde... Kitaplar oralara gider, satılırdı. Şimdi o 14 bin kitapçı 300 kitapçıya düştü. Nahiyeleri bırakın, vilayetlerde kitapçı yok. Gaziantep gibi ekonomik bakımdan çok iyi bildiğimiz bir şehirde kitapçı yok.”