Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yazgülü Aldoğan arkadaşımız televizyonda tartışırken kendisine hakaret içeren sözler sarf ettiği gerekçesiyle Şamil Tayyar hakkında ceza ve tazminat davası açmıştı.
Geçen yıl açılan davada bu yılın temmuz ayına gün verildi.
Yazgülü arkadaşımız 19 Temmuz sabahı saat 9.45’te Sulh Ceza Mahkemesi kapısında yerini aldı. Bir süre bekledi.. Ne gelen vardı, ne giden... Sebebini soruşturdu:
- Efendim Yargıç Bey bugün gelmedi, dediler...
Yazgülü duvara asılı listeye baktı... Tehdit davaları vardı.. Taciz davaları vardı... Silah gösterme davaları vardı... Beklemeye tahammülü olmayan bu davalar için insanlar aylarca beklemiş ve duruşma günü yargıç gelmemişti... Yazgülü dün avukatına telefon açarak ikinci duruşma için ne zamana gün verildiğini sordu.. Avukatı:
- Önümüzdeki nisana, demez mi?
Diğer acil davalar da çok muhtemelen böyle 9-10 ay öteye atılmış olmalıydı... Yargıda durum bu... Yarı iflas...

Haberin Devamı

CHP ve hapistekiler
Bir süre yemin etmeyerek tozu dumana katan CHP’liler, başta Balbay ve Haberal olmak üzere hapisteki arkadaşlarını unuttu mu?
Boğaziçi Üniversitesi’nden Cem Say, CHP’lilerin arkadaşlarını unutmadıklarını göstermesi için onlara öneriler yapıyor:
Örneğin:
1. Arkadaşlarının her duruşmasını tam kadro izlemek (ilk duruşma Balbay’ın doğum günü olan 8 Ağustos’ta)...
2. Kendilerini tutukevinde düzenli olarak üst düzeyde ziyaret etmek,
3. Anayasa pazarlığından önce AKP’nin samimiyetini test etmek için tutuklu milletvekillerinin Meclis’e gelmesini sağlayacak yasa çıkartmak... vs...
CHP tabii ki, yalnızca tutuklu milletvekillerinin değil başta gazeteciler olmak üzere tüm tutuklulara uygulanan usulsüzlükleri gündemde tutmalı. Yargının düzenli çalışması için gerekenleri yapmalı...

Saygılı nokta...
Bahçeşehir Üniversitesi bünyesinde yapılan Türkiye Değerler Araştırması hayli kapsamlı bir metindi... Bazı bölümlerinin üzerinde hiç durulmadı... Örneğin şu bölüm:
“Türkiye’de yüzde 63’lük bir oran, ‘parlamentoyla, seçimlerle uğraşmak zorunda kalmayan güçlü bir lidere sahip olmanın’ iyi olacağı görüşünde...”
Yani... Halkın yüzde 63’ü parlamento tarafından denetlenmeyen ve seçime de girmeyen bir liderin yönetimini benimsiyor. Çoğunluk bir diktatöre yeşil ışık yakıyor..
E hani Türkiye giderek demokratlaşıyordu?
Hani milli irade daha fazla özgürlük ve demokrasi istiyordu?
Gelin bir başka dala atlayalım...
“2. Cumhuriyet Tartışmaları” adlı kitaptan kısa bir alıntı yapalım... Kitabın 420. sayfasında Tayyip Erdoğan’ın şu sözü dikkatimizi çekiyor:
“Eğer halk totaliter bir rejim istiyorsa buna saygı duymalıyız.”
Anlaşılan halk ve Erdoğan bir gün saygı duyulacak noktada buluşacaklar!

Haberin Devamı

Gagavuz
Sağlık Yöneticileri Derneği Başkanı Yrd. Doç. Onur Yarar anlatıyor:
“Moldova sınırları içersinde yer alan Gagavuz Türklerinin başkenti Comrat’ta Devlet Üniversitesi’ne uğradim. Rektör Hanım beni kabul etti ve Türkiye’den hem öğrenci hem de hoca beklentilerini ifade etti.
Sohbet sırasında utanarak öğrendim ki... 5 yıl kadar önce üniversitede Türkoloji bölümü kurulmuş, Türkiye’den de bir hoca gönderilmiş. Ancak gelen hocanın akademik evrakları incelediğinde... Kendisinin üniversite hocası değil ‘din hocası’ olduğu fark edilmiş.
Rektör hanımın ifadesi, bölgede hâlâ Türkoloji hocalarına ihtiyaç olduğu yolundaydı... İlgilenen hocalarımız doğrudan üniversiteyle iletişime geçebilir...”

Haberin Devamı

Soru: Basında sansürün kaldırılışının yıldönümlerini artık kimler kutlamıyor?
Yanıt: Tutuklu gazeteciler ve iktidar korkusu nedeniyle kalemi tutukluk yapan gazeteciler...
Haldun Ertem

Darbeci
İsmet Berkan’ın Hürriyet’te cumartesi günkü yazısından bir bölüm:
“Yıl 2004... Ocak ayının 14’ü. .. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un güvenlik ve irtica sunumu çok kapsamlıydı ve aslında hükümete bir muhtıra niteliğindeydi. O gün, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök bile Başbakan’a ‘Bizi istemediğimiz şeyler yapmak zorunda bırakmayın’ diyerek darbeyi ima etti...”
E, hani Hilmi Özkök darbeleri planlayan değil engelleyen adamdı? Baksanıza, meğer o da Başbakan’a darbe imasında bulunmuş 2004 yılında... Ama adı hiç darbeciler arasında geçmiyor! Tam tersine darbelere soğan doğrayan ve siyaseti kurtaran adam rollerine sokuluyor kendileri.... Demek o da darbeciydi... Neden saklandı öyleyse!

Yeni açılan İstanbul Adalet Sarayı için “bot” alınacakmış.
İyi olur. Adaletin suyu çıktı zira!
Fahrettin Fidan

Çiçek
Albay Dursun Çiçek’in eşi Gülşen Çiçek, Ziraat Bankası Ümitköy Şubesi Müdürlüğü’nden İstanbul’a atanmak için dilekçe vermişti... Genel müdürlük onu Ardahan’ın Hanak ilçesine atadı...
Biz sandık ki bu intikam tasarrufu banka genel müdürlüğünün bir yanlış tasarrufudur... Hükümet tarafından düzeltilir... Ancak kimse oralı olmadı... Bir başka deyişle karar hükümetten destek gördü... Hükümet böyle intikamcı bakış ortaya koymuşken... Yargının bu rüzgârdan etkilenmeyip bağımsız ve tarafsız karar vereceğine inanabilir misiniz?