- Hakanı almadığı için Ersun Yanala ateş püskürenlerin büyük çoğunluğu yaşlı yazarlar, diyor, sakın onların derdi Yanalın Hakanı almayarak takımı gençleştirmesi olmasın?Hiç de yabana atılmayacak bir tespit... Haftanın konusu malum: Hakan Şükürün milli kadroya alınmaması. Kimi spor yazarları, Teknik Direktör Ersun Yanala ateş püskürüyor. Gerçi takımı seçme ve yönetme yetkisi Ersun Yanala verilmiş. Tek yetkili o. Ama gel de bunu bizim spor yazarlarına anlat... Prof. Hasan Erden, bu bağlamda ilginç bir noktaya dikkati çekiyor: Adalet Bakanı Çiçek, "Yargının eli sade vatandaşa uzanıyor" diyor. Dünyanın başka yerinde adaletten bu kadar şikâyetçi olan başka Adalet Bakanı var mıdır? Avrupa Birliğinin "Etkiler" raporunda yer alan, "Dicle ve Fırat üzerindeki barajlar ile sulama tesislerinin uluslararası yönetimi beklenebilir" cümlesine dikkati çekmiştik. Konuyu Prof. Yüksel İnanla konuştuk dün. Yüksel İnan, Dicle ve Fıratın Suriye ve Iraka aktığını anımsatarak:- Uluslararası yönetimden kastedilen uluslararası sulara taraf olan ülkelerin yönetimidir, dedi. Örneğin Dicle ve Fıratın yönetimine Suriye ve Irak katılabilir... Bu ifadede olağanüstülük yoktur...Onur Öymen ise Dicle ve Fırat üzerinde Türkiyenin egemenlik hakkı bulunduğunu, bu suların ve üzerindeki barajların yönetimini kimseyle paylaşmayacağımızı söylüyor, bu konunun AByi ilgilendirmediğini de ekliyor. Şu GAP meselesi... İstanbulda geçen hafta düzenlenen bilimsel toplantıya gelen yabancı bilim adamları, Atatürk Havalimanında kuyruğa girip vize almışlar. Kendilerinden vize ücreti olarak 10ar euro alınmış. Ancak pasaportlara yapıştırılan vize pullarının üzerinde 10 dolar yazıyormuş. Ve kendilerine herhangi bir fark ödenmemiş. 10 euro ile 10 dolar arasında 2 dolar fark var... Yüzlerce, binlerce turiste aynı şekilde işlem yapıldığını düşünün... Hem oldukça yüklü bir miktar tutar. Hem de yabancılar ister istemez yolsuzluğun Türkiyede daha kapıda başladığını düşünür. Acaba haksız sayılırlar mı? Kapıda kesmece... Fransız Liberation gazetesi, "Türkiye, AByi çökertir" diye yazmış. Biz bunca yıldır uğraşıyoruz kendimizi çökertemedik, koskoca AByi nasıl çökertelim... Denizli Belediyesi, trafikte kanun - kural dinlemeyen minibüslere savaş açmış. Bir gün içinde 23 minibüse toplam 2.5 milyar lira ceza kesilmiş... Trafikte kutsal araçlarmış gibi büyük saygı gören ve yaptıkları her türlü kural ihlali görmezden gelinen minibüslere karşı Başkan Nihat Zeybekcinin başlattığı mücadele bütün ülkeye örnek olmalıdır. Çünkü minibüs adı verilen araç, yolda yürüyen her masum insanı ölümle tehdit etmektedir. Denizli minibüsü Ankara Şehirlerarası Otobüs Terminalinden (AŞTİ) yolcu alan her taksiden (duruma göre) 500 bin ile 15 milyon lira arası para alındığını... Bu paraların Keçiörengücü takımına gittiğini dün yazmıştık. Keçiörengücü futbol takımı ise üçüncü kümede nal topluyordu. Peki paralar nereye gidiyordu?Arkadaşımız Fahrettin Fidan, dün Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçekle Mecliste karşılaşınca sormaya başladı.- Keçiörengücü kaç yıldır AŞTİnin işletmeciliğini yapıyor? - Ooo, o iş neredeyse on yıldır Keçiörengücünde... - Bu iş kulübe ihaleyle mi verildi yoksa Belediye Meclisi kararıyla mı? - Yahu bu da soru mu? Tabii ki ihaleyle.- İhaleyi on yıldır hep Keçiörengücü mü kazanıyor? - Bir defa kazandılar, ondan sonra kira sözleşmesiyle devam ediyorlar. Ne yani Keçiörengücüne vermeseydik de mafyaya mı verseydik!- Bu söylediğiniz de laf mı yani şimdi? - Hayrola, sen bu konuyla neden bu kadar ilgileniyorsun ki? Yoksa işletmeciliğine mi talipsin? Arkadaşımız baktı ki Melih Gökçekin cevabı yok... Konuşmanın seviyesini düşürüp başka soru sorulmasını önleyecek. Konuşmayı kesti. m.asik@milliyet.com.tr Yine AŞTi