Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Askeri Şura kararları yargı denetimine açılsın mı? Herkes bunu tartışıyor... ama ne tartıştığını bilmeden..."
Avukat Göksel Türk dostumuz geçtiği nota yukardaki cümleyle başlamış... Şöyle devam ediyor:
"Ordudan çıkartılanlara ilişkin kararlarda yargı denetimi isteyenler İŞ KANUNU'nu bilmiyor anlaşılan... İşveren sebep göstermeksizin işçiyi işten çıkartabilir ve buna karşı yargı denetimi yoktur( Md.13). Çünkü işveren dilediği kişiyle çalışma hakkına sahiptir. Kıdem tazminatını öder, sebep göstermeden işten çıkartır.
Acaba Yüksek Askeri Şura işveren olarak böyle bir hakka sahip olmalı mı?
Tartışılması gereken bu olabilir....
"İşverenler denetim dışı kalsın ama devlet denetim altında olsun" biçiminde bir düşüncenin mantığa uygunluğu da bu arada tartışılmış olur...

Harbiye Askeri Müze'de geçen cumartesi günü açılan "Pullarla İsmet İnönü" Sergisi, pul meraklılarının ve koleksiyoncuların yanısıra... küçük "ayrıntı"lardan ilginç sonuçlar çıkarma yeteneğine sahip olanlarımızın da ilgisini çekecek gibi görüyor. İnönü pullarının yanında... Osmanlı'nın son (ve Cumhuriyet'in ilk) dönemine ait "memleket manzaralarını" günümüze taşıyan kartpostalların da sunulduğu etkinliğin açılışına Erdal İnönü de katıldı... Ve Erdal İnönü, o "küçük", ama son derece ilginç "ayrıntılardan" birine dikkat çekti:
- Bu sergiyi gezerken Posta Teşkilatımızın serüvenine dair ilginç bilgiler de edinebileceksiniz. Sözgelimi Kazım Karabekir Bey'in Edirne'den Yemen'de bulunan babam İsmet Bey'e gönderdiği mektubun üzerindeki tarihleri görünce hayli şaşıracaksınız: Postacılıkta uçaktan yararlanılmayan 1911 yılında o mektubun Edirne'den Yemen'e 22 gün içinde ulaşmış olması epey düşündürecek belki de sizleri...
Erdal İnönü'nün bu sözleri üzerine... Salonda bulunan kimi konuklar, sözgelimi İstanbul'dan Ankara'ya 15 - 20 günde ancak ulaşan mektup ve kolileri anımsayıp, günümüz Posta İdaresi'nin kulağını çınlattılar...

Aldatılmak kaderde var ama enayi yerine konulmanın ızdırabı zor... O yüzden "Hükümet çıkışlı" haberlere inanmak da zor...
Aylar sonra birdenbire cinayette kullanılan silahın üzerinden Abdullah Çatlı'nın parmak izleri çıkıyor... Susurluk'la ilgili yüzlerce haber konusunda sessiz kalan İçişleri Bakanlığı ilk kez bu konuda açıklama yapıyor. Olay Çatlı'ya yıkılıyor. "DYP rahatladı" yorumları yapılıyor. Haftalardır zanlı olarak üzerinde durulan "üç özel tim mensubu" nun da birdenbire aklandığı İçişleri Bakanlığı tarafından açıklanıyor:
"Üç özel tim mensubu olay günü izinliydiler ve tanıklarla İstanbul dışında olduklarını ispatladılar..."
Peki ama... Abdullah Çatlı cinayeti tek başına mı işledi? Daha önemlisi... Büyük operasyonlarda rol almış böyle bir kahraman (!) tetikçilik yapar mı? Bu dosya bu şekilde kapanır mı?
Avukat Ergin Cinmen'le konuşuyor arkadaşımız Aydın Arıcıoğlu...
- Herhangi bir kişi çok ciddi suçlarla itham edildiğinde, hukuki bir süreç işlemeden aklanabilir mi?
- Kesinlikle hayır. Bunu bize kim söylüyor; İçişleri Bakanlığı müfettişleri söylüyor. Onlar savcı veya yargıç değildir ki. İçişleri Bakanlığı böyle bir konuda yalnızca kendi iç tahkikatını yapmakla görevlidir. Yani bu insanlar gerçekten bu suçu işlemişlerse, İçişleri Bakanlığı sadece idari anlamda ve meslek içi disiplin kurallarını uygulamak için tahkikat yürütür. Ve gerekli görüyorsa sözkonusu kişileri meslekten ihraç eder. O kadar... Yani bu insanların adam öldürüp öldürmediğini İçişleri Bakanlığı tahkik edemez. O savcılığın ve adalet mekanizmasının işidir. İçişleri Bakanlığı'nın yapması gereken evraklardan elini çekip, cezai soruşturma için savcılığa göndermektir. Savcılık da eğer gerekli görürse, "lüzum - u muhakeme" için Memurin Muhakemat Kanunu'nu işletir..."
Bu satırlar yazılırken İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici polisin kendilerini devre dışı bıraktığından yakınıyor, öte yandan Mehmet Ağar'ın Şevket Kazan'dan dönen fezlekesini hazırlayan Savcı Nihat Artıran görevden çekiliyordu. İktidar yargıyı ısrarla devre dışı bırakıyor. Neden acaba!

Adı Kazım Arslan... Refah Partisi Yozgat milletvekili...Dün, Meclis Genel Kurulu'nda Kültür Bakanlığı bütçesi üzerinde görüşlerini anlatıyor. Neler mi anlatıyor? Tutanaklardan aktarıyoruz:
...Başka milletlerin, bizim kültürümüzü yaşatmak, teşvik etmek için benzer gayretleri var mıdır; olamaz. O halde bize ne onların kültüründen! Başkasının kültürünü yaşatmak bize mi kalmış! Benim öz kültürüm, kültür değerlerim yok mu! Artık, öz kültürümü koyun ortaya, benim olan sanatı getirin!...Bir Hüseyni şarkının, "Benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım" mısra