Yimpaşın bir özelliği AKPye çok yakın olması... Geçen mayıs ayında Almanyanın ünlü WDR televizyonu Yimpaşla ilgili bir program yaptı, gurbetçilerimizi uyardı, Yimpaş Holding Başkanı Dursun Uyarı toplanan paraları AKPye aktarmakla suçladı. 45 dakika süren programda hükümetin 8 bakanının Yimpaşla ilişkili oldukları ifade edildi...Yimpaşın Almanyada kurduğu son mağazanın açılışına İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve Sanayi Bakanı Ali Coşkun katılmışlardı. Hatırlanacaktır... Başbakan Tayyip Erdoğanın Avusturya gezisi sırasında Viyanada bir yurttaş:- Kombassan ve Yimpaşa para kaptırdık, diye yakınınca Başbakan:- Tabii burada sizin de çok hatanız var, bu holdinglere para verirken kime sordunuz, diye gurbetçimizi suçlamıştı...Tasarruflarını faize yatırmaktan kaçındıkları için İslamcı holdinglere yatıran ve batıran yüzlerce gurbetçi Avrupada perişanları oynuyor...Türkiyede bu şirketlerle ilgili ciddi bir soruşturma yok...Başbakan, durum hatırlatıldığında : "Bu holdinglere para verirken kime sordunuz?" diyerek gurbetçiyi suçluyor.Yimpaşın gurbetçilerden topladığı paraları AKPye aktardığını bildiren Alman medyası ve makamları AKPyi de bu soygunla irtibatlandırıyor. Olay giderek skandala dönüşüyor... Yimpaş mağazalar zincirinin Almanya sorumlusu Faik Gürler önceki gün Almanyanın Mannheim kentinde tutuklandı... Yimpaş da tıpkı Kombassan, Jet Pa vs. gibi gurbetçilerin parasını tokatlamakla suçlanıyor... Trabzonda kahveye iki müşteri gelmiş. Biri resmi giysileri içinde bir general. Öteki sivil bir şahıs. Garson Osman yanlarına yaklaşmış:- Ne emredersinuz?- İki çay...Osman içeriye seslenmiş.- Yap iki çayyy, biri paşa çayı olsun. Osman seslendi... Memurların doğum izni 16 haftaya çıkıyormuş. Hükümet gizliden nüfus artışını teşvik ediyor galiba... Haldun Ertem Deniz Baykal iyi muhalefet yapmıyor... Risk almıyor... İktidara oynamak yerine parti liderliğiyle yetiniyor. Demokrat davranmıyor vs. vs.Baykalın eleştirilecek yığınla davranışı var.Ancak parti içinde ve medyadaki son saldırıların kaynağı farklı... 21 Nisan 2004 tarihli sütunda "esas rahatsızlığı" şöyle kaydetmişiz:"...Rahatsızlık Irak ve Kıbrıs politikalarındaki ulusalcı davranışı ve Amerikancı çizgiye teslim olmayışından kaynaklanıyor..."Bu inancımız sürüyor... ABD Baykala tezkereden sonra taktı. Şimdi de BOPun önündeki engel olarak görüyor... Esas rahatsızlık bu... Baykaldan şikâyet AKP insanların çalışmalarını takdir ediyor. "Bizden değilsiniz" diye itmiyor.Milletvekili transferi siyasetin olağan bir yöntemidir.Erdoğanın sözüne inanmak zorundasınız.Türbanın siyasal simge olmasına itirazım yok. Türbanı başörtüsüne tercih ederim, daha modern bir giysi. Yunanistan Başbakanı Karamanlisin şık eşi, Emine Erdoğan ile yan yana gelirken rahatsız olmuyor, siz de olmamalısınız.Türbanlı bir belediye başkanımız olsaydı türban meselesi kendiliğinden çözülürdü. Bu sözler bir AKPliye değil, CHPli Kemal Dervişe ait. Dün birinci sayfamızda Serpil Yılmazın kaleminden okurumuza aktarıldı. Türkiyeye geldiğinden beri "Sol ittifak mimarı" pozlarında solu parçalayıp duran Kemal Dervişin gerçek kimliğini Türkiye ne zaman fark edecek?İlle de üzerinde ABD ve AKP yazan bir Truva atından inerken resimlenmesi mi gerekiyor? Sol ittifak mimarı... CHPden ayrılıp AKPye geçen Atilla Başoğlu ve Necdet Budaka CHPliler ve medya söylemediğini bırakmıyor... Bu ikili "ilkesizlik"le suçlanıyor. İyi de dostlar... Eğri oturup doğru konuşalım... Bizim siyasetimizin diğer alanlarında ilke var mı? Şöyle bir bakalım... Son yerel seçimler öncesinde... Gerek AKP gerekse CHP Meclis Grup toplantılarında hemen her hafta "katılım törenleri" düzenlendi. Her iki parti de bir sürü belediye başkanını törenlerle partilerine üye kaydettiler. Liderler cafcaflı nutuklar atarak partilerine transfer olanların yakalarına rozetler taktılar. "İlkeli siyaset" o zaman hiç akıllara gelmedi.Seçim öncesi vatandaşa verilen sözleri tutmak "İlkeli siyaset"in başta gelen gereklerinden biridir. Peki, bu ilkeye uyan kaç siyasetçi sayabilirsiniz? Ya da bir tek isim sayabilir misiniz? Biz sadece dokunulmazlık sözünü anımsatalım, yeter... "İlkeli siyaset"in bir başka gereği, Avrupada örnekleri bolca görüldüğü gibi seçimde başarılı olamayan parti yöneticilerinin (başta genel başkanlar) görevlerinden istifa etmeleri değil midir? Peki bizde bu ilkeye uyan kaç isim anımsıyorsunuz?Ya "Parti içi demokrasi?"... Bizde bunun uygulandığı bir tek parti sayabilir misiniz? Hangi partide dürüst üye kayıtları, delege seçimleri yapılır? Hangisinde delegeler kurultaylarda özgür eleştiri hakkına sahiptir? Bırakın delegeleri... Milletvekilleri ne kadar özgürdür? Hepsi genel başkanların istekleri doğrultusunda oy kullanmak zorunda olan birer parmak indirme kaldırma makineleri değil midir? Siyasetimiz baştan sona ilkeli de Başoğlu ile Budak mı ilkesiz? Yoksa Başoğlu ile Budak siyasetimizin genel düzeyine ya da düzeysizliğine fevkalade uygun mu davrandılar? Hangisi?.. İlkeli siyaset! Dikkat! Çekiyorum... m.asik@milliyet.com.tr