Melis Alphan

Melis Alphan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üzerindeki cübbe sade bir hayatın simgesi. O zaman bir Budist rahip şehrin alışveriş caddesinde ne arıyor?

Geçen yıl gençlerin Budizme olan ilgisini artırmak için bir defile düzenlenmiş; Budist rahipler ve rahibeler podyumda rengarenk cüppelerle salınmıştı. Budistlerin en önemli tüketim araçlarından olan modaya sığınması sonucu Buda’nın kemikleri büyük ihtimal sızlamıştı.
Budistler bir yıl içinde moda gösterileri yoluyla yeni müritler edindiler mi bilmem ama galiba modaya biraz kaptırdılar.

Neden mi böyle düşünüyorum?
Çünkü geçtiğimiz haftalarda Amsterdam’ın sokak modasının kalbinin attığı Kalverstraat‘ta Budist bir rahiple arka arkaya yürüdüm. Rahip Invito, Sacha gibi ayakkabıcıların, Miss Sixty, Morgan ve Esprit gibi markaların vitrinlerine göz gezdirdi, bazılarına girdi çıktı.

Budist rahibin alışveriş turu
Neler alıp almadığını bilemiyorum, takip etmenin de sınırı var.
Peki bu Budist rahibi şehrin alışveriş sokağına getiren neydi? Cübbe giymekten mi sıkılmıştı? Tek tip kıyafet bireyselliğini mi öldürüyordu? Cübbesini farklı aksesuarlarla mı süslemek istiyordu? Ayağını sıkan terliklerinden acilen kurtulması mı gerekiyordu?
Budist kıyafetinin temeli dilencilere dayanıyor
Biz cübbe deyip geçsek de Budistlerin bu kıyafeti çok şey ifade ediyor.
M.Ö. 6’ıncı yüzyıla ışınlanalım...
İleride Buda olacak Siddhartha Gautama hali vakti yerinde bir aileye doğdu. Ne zaman hastalık, yaşlılık ve ölüme şahit olsa toplumdaki ayrıcalıklı konumunu sorguladı. Bir gün rahat hayatından vazgeçip evden ayrıldı. Bu arada bir dilenciyle kıyafetlerini takas etti.
O dönemin dilenci kıyafetleri çöpe atılmış kumaş parçalarından yapılırdı. Yanmış, öküzlerin yediği, ölen birinin giydiği ya da farelerin kemirdiği kumaşlar çöpe atılırdı. Bu kumaşlar yol kenarları, tarlalar, hatta ölülerin yakıldığı yerlerdeki çöplerden çıkarılır, kurtarılamayacak yerleri kesilir, geriye kalanı yıkanır, birbirine dikilir, dilencinin üzerini kapayacak büyüklükte üçgenler haline getirilirdi. Sonra bu üçgenler bitkiler, bitki kökleri, yapraklar, ağaç kabukları, çiçekler ve meyvelerle boyanırdı. Ortaya çıkan renk toprak tonlarıydı. Bu renge “saf olmayan renk” veya “kötü renk” anlamlarına gelen “kashaya” denirdi.
Siddhartha Gautama yıllar boyunca bu üçgen kumaşa sarındı. Bodhi ağacının gölgesinde oturup aydınlandığında ise o artık Buda’ydı. Takipçileri de dilenci kıyafeti giymeye başladı. Budist kral Bimbasara bunu sorun etti çünkü saygılarını sunmak istediği Budist rahipleri kalabalıklar içinde ayırt etmekte zorlanıyordu. Buda’dan rahipleri için dikkat çeken cübbeler yaptırmasını istedi. Pirinç tarlasında yürürlerken Buda yardımcısından pirinç tarlaları gibi düzgün, derli toplu bir cübbe hazırlamasını istedi. Böylece üç parçalı Budist cübbesi yaratıldı.

Cübbe bugün artık tamamen sembolik
Budizm kabına sığamayıp diğer Asya ülkelerine sıçradıktan sonra farklı cübbeler ortaya çıktı. Bugün ise tamamen sembolikler. Cübbeler dünyanın atıklarının saf ve değerli hale getirilmesini, pirinç tarlası dokusu ise tarımın bereketini temsil ediyor.
Cübbenin sadeliği rahiplerin sade bir hayat sürdürme yeminlerine gönderme yapıyor. Maddeci olaylara iştirak etmediklerinin statüsüz bir sembolü.
Bütün bunları düşününce bir kentin alışveriş bölgesinde vitrinlere göz gezdiren ve dükkanlara girip çıkan bir keşiş beni şaşırtıyor haliyle.
Galiba düşen fiyatlara Budist rahipler bile seyirci kalamıyor. Gel de alma!


Budist rahibin alışveriş turu


Budistlerin gençleri çekmek amacıyla geçen yıl düzenledikleri defileden bir görüntü...





Alışveriş mi hamam mı?
Budist rahibin alışveriş turu



Tamam, hava soğuk ama abartmanın da alemi yok.
Geçen hafta yılbaşı alışverişlerimi yapmak için İstinye Park‘ta birkaç saat geçirdim ve kurdeşen dökmek üzereydim.
Kat kat soyundum ama olacak gibi değil. Abartmıyorum, bikiniyle falan dolaşılacak bir sıcaklık söz konusu.
Bir de alışveriş merkezine gittin mi ister istemez insan fazla hareket ediyor; bırakın hamam sıcaklığını, olması gerekenden biraz daha serin olsa yeridir.
Ayrıca hamallık yapmak da gerekiyor çünkü mont, kazak, atkı, şapkayı eline alıp dolaşılıyor.
Ayarı tutturun lütfen.


İnternette bu hafta
Obey çekilişi
Barack Obama‘nın kampanyasıyla özdeşleşen “Hope” çalışmasının sahibi Obey, yani Shephard Fairey‘yi bilenleriniz var şüphesiz.
Bu kişiler Obey imzalı, sınırlı üretim (sadece 300 tane üretilmiş) çantalara sahip olmak istemezler mi? İsterler eminim.
Eğer trendometre.com sitesine üye olursanız, 11 Ocak’ta yapılacak çekiliş sonucu bu çantalardan veya yine Obey imzalı poster ya da CD’lerden biri sizin olabilir.
Eğer üyeyseniz bir şey yapmanıza gerek yok, halihazırda çekilişe katılmış oluyorsunuz.

Saat meraklılarına...
Hiçbir zaman ciddi anlamda bir saat meraklısı olmadım. Ama olanlara da hep hayranlık duydum.
Çünkü saat merakı öyle çanta veya ayakkabı merakına benzemez.
Ona sadece bir aksesuar ya da sadece işlevsel bir ürün olarak bakılamaz...
Saat aynı zamanda bir kültürdür ve yaşam tarzlarını yansıtır.
Eğer ilgiliyseniz merak ettikleriniz, kaçırdığınız haberler, röportajlar, markalar, aklıselim yorumlar ve düzgün Türkçe için http://mekaniksaat.blogspot.com’a takılın derim...

Budist rahibin alışveriş turu
Mudo üzerine düşeni yaptı

6 Aralık’ta “Mudo geçen yıl da satmayacağına söz vermesine rağmen kürk ve kürklü ürünler satmaya devam ediyor” diye yazmıştım. Mudo‘dan örnek davranış beklediğimizi de belirtmiştim.
Kürke Hayır Platformu “Vitrinler Kansız Olsun” adlı bir proje yürütüyor, biliyorsunuz. Mudo konusunda beni ikaz eden de bu platformdu.
Hem onların çabaları hem de benim yazım sonucunda markanın yönetim kurulundan kürk konusundaki tavrı değiştirme kararı çıktı.
Mudo üzerine düşeni yaptı: “Mağazalarımızda 2009-2010 yılı sonbahar-kış sezonundan itibaren hayvan kürkünden yapılmış hiçbir ürünü satışa sunmayacağımızı bildirmek isteriz. Mudo Satış Mağazaları A.Ş. olarak bu anlamda tüm markalara örnek olmayı arzu ediyoruz. Umuyoruz diğer markalar ve meslektaşlarımız bizim örnek davranışımız ve sizlerin desteğiyle bu konuda bizimle benzer kararlar alacaklardır.”
İşte görmek istediğimiz davranış bu!